HAL-İ PÜRMELAL* - Hasan Akkar - Sevdalım Hayat
 HAL-İ PÜRMELAL* - Hasan Akkar

HAL-İ PÜRMELAL* - Hasan Akkar

Paylaş

HAL-İ PÜRMELAL*



Bu toprakların mayasının acıdan teşkil olduğu tüm nesillere kanıksatılmış durumda. Bilişim çağının yaşamımızda yarattığı gelişmenin (!) insanlık için hangi alanlarda ileri hangi alanlarda geriye doğru işlediğini sorgulamak durumundayız. Görünen o ki; doğal afetlerin insan yaşamı üzerindeki etkilerinin bilimsel verilerle yoğrulup doğru kaynak yönetimi ile ele alınamamasınınsonuçlarıyla uzun bir süre daha yüzleşmeye devam edeceğiz.

Her fırsatta bu coğrafyanın dört mevsimi yaşayan, bereketli ve verimli topraklara sahip olduğu ile övünürken, yerkürenin en dezavantajlı deprem kuşaklarının kesişim bölgesinde olduğumuzu da ifade etmek ve bununla kalmayıp bu gerçeklikle yaşamanın getireceği tüm verileri bir devlet politikası olarak kesintisiz uygulamak zorunda olduğumuzu da tespit etmeliyiz. Ülkemizde iyi üniversiteler, bu üniversitelerde iyi öğretim görevlileri, bu öğretim görevlilerinin yetiştirdiği iyi mühendisler, bu mühendislerin yaptığı nitelikli projeler, bu projeleri kurallarına uygun denetleyen iyi kontrol mühendisleri ve projesine uygun üretim yapan dürüst müteahhitler bulunmaktadır. Fakat bu iyiler silsilesinin her deprem sonrasında aynı manzaralarla karşılaşılmasının önüne geçemediği açıktır. O halde eksik olan nedir?

Eksik olan; Bütünlüklü bir “Tasarım, Tasarım Kontrol, Kamusal Denetim ve İmalat Denetim” sürecinin kurulamamış yani kanun, yönetmelik ve mevzuatların pratik yaşam içinde gerçeklenememiş olmasıdır. Eğitim sisteminin tarihsel ve güncel doğrularını gelecek nesillere aktaramadığımız, ülke insanını pozitif bilimlere ve onun getireceği kurallı yaşama yönlendiremediğimiz, kuşaklar arasındaki geçirgenlikte yaşanmışlıkları/tecrübeleri aktaramadığımız sürece çaresizlik denkleminden kurtulamayız.

Cumhuriyet tarihi boyunca kayıtlara geçen ve toplumsal hafızada yerini alan depremlerin doğurduğu sonuçların tek gerçekliği; Anadolu coğrafyasındaki fay hatlarının tanımlanmış olmasından öte, bu tanımlı bilginin yapı üretim süreçlerine aktarılamamasıdır. Hızla büyüyen ve barınma, ulaşım, sağlık, eğitim vb. alanlarda yapı üretimine ihtiyaç duyan bir ülkede inşaat süreçlerinin kendisini kontrolsüz ve denetimden uzak hale getirirseniz yani; Kentsel Tasarım, İmar Planlaması, Tasarım Mühendisliği, Kamusal Denetim, Müteahhitlik Hizmeti, Saha Denetimi, Ruhsatlandırma aşamalarından herhangi birinde zafiyete yol açacak gevşekliğe müsaade ederseniz, deprem sonrasında enkazdan insan kurtarıp enkazı kaldıran seferberlik döngüsüne hapsolursunuz.

Deprem güvenliği olmayan bir yapıda yaşamaya devam etme kararını vatandaşın kendisine, apartman yönetimine, başvuru yapılıp yapılmamasına, başvurunun hukuk sistemi içinde eriyip gitmesine bırakmak, bu ülkeye ve ülke insanına yapılabilecek en büyük kötülüktür. Vatandaşın kaçak bina yapmasına izin veren, bu yapıda yaşamasına müsaade eden, bu güvensiz yapıyı imar barışı ile affedip yasal hale getiren siyasi-popülist yaklaşımın depremler sonrası yaşanan tabloda payını tartışmak ise abesle iştigaldir.

Niteliksiz ve güvensiz yapı stoğunun yenilenmesi bu ülkenin en acil ve yakıcı sorunudur. Bu sorunla baş etmenin tek yolunun, devlet aklının vatandaşına şirin görünmekten vazgeçip onu gerçeklerle yüzleştirmek ve ülkenin tüm kaynaklarını top yekûn bir yapı dönüşüm (yenileme ve güçlendirme) seferberliğine sevk etmekten geçtiği anlaşılmalıdır. Halkımız lüks konutlarda değil deprem ve diğer doğal afetlere karşı güvenli konutlarda yaşamayı seçmeli ve seçmeye yönlendirilmelidir.

Geleceğimizi kontrol etmenin ve tekraren yaşanıp, insan eliyle yaratılan felaketlerin önüne geçmenin tek ve kaçınılmaz yolu budur.

*: hüzünlü, acıklı durum

 

Hasan AKKAR

İnş. Yük. Müh.

06.02.2023

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder