Gracias Mi Camarada
Teşekkürler Yoldaş
Hayatın dayanıklılığınızı
acımazsızca test ettiği dönemleriniz olur. Böyle zamanlarda tüm zorluklar yanlarına
kötü tesadüfleri de alıp koşturarak ve art arda gelir. Ne fenadır ki iyilik ve
kötülüğün savaşında hep kötülük açık ara öndedir. Bilip bilmediğiniz tüm
teknikleri kullanarak tüm gücünüzle dövüşürsünüz. Sizinkiler ekseriyetle havaya
gitse de karşıdan gelen yumruklar genelde en yumuşak yerlerinize gömülür. Düşüp
düşüp kalkarsınız. “Bir kez daha düşmeye dayanamam.” dediğiniz her defasında
daha fena kapaklanırsınız yere. Sonunda öyle bir an gelir ki, zarar görmemek ve
mücadeleye devam edebilmek için etrafınıza görünmez bir zırh örersiniz. İşe
yarar da. Daha az sever, daha az önemser, daha az düşünür, böylelikle daha az
incinirsiniz. Ama bir şeyler de eksiktir. Soluğu nefes borusu ile değil yürek
kanalı ile alan insanlar için bu durum tarif edilemez bir karanlık, boğuculuk
ve tam anlamıyla huzursuzluk girdabına yol açar.
Böyle zamanlarda şanslı
olanlar, canhıraş yüzdükleri derinlerden çıkıp bir parça nefeslenmek üzere onu
yüzeye taşıyacak bir araçla karşılaşırlar. Bu, bazen bir kitap, bir insan, bir
film olurken bazen de yaşadığınız toprakların binlerce mil uzağındaki bir
coğrafyada yaratılmış müziktir.
De Usuahia A la Quiaca. Birkaç
enstrümanla icra edilmiş yerel ezgileri içinde barındıran muhteşem bir müzik
parçasıdır. “Ushuai'den La Quiaca'ya” anlamını taşır. Ki Ushuaia, insan
nüfusunun güney yarımkürede yaşadığı en son nokta, La Quiaca ise Arjantin'de
bir şehirdir. 2004 yılında çekilen Diarios de Motocicleta (Motosiklet
Günlüğü) adlı film için Arjantinli müzisyen Gustavo Alfredo Santaolalla’nın hazırladığı
albümdeki en güzel parçalardan biridir. Ernesto Che Guevara'nın eski bir motosikletle güney Amerika'yı turladığı
günlerini anlatan film hüzünlü, dokunaklı, yine de cesur ve yerine yerleşmiş
bir umudu taşıyan bu müzikle biter. De Usuahia A la Quiaca.
*
Filmi izlemeden önce tanıştığım
bu şarkı, umarsız bir çukurun içinde boğulmak üzereyken bana uzanan bir yardım
eli gibiydi. Can havliyle yakaladığım o eli hiç bırakmadım. Çünkü üzerinden
yıllar geçse de gücümün azaldığı, umutsuzluğa kapıldığım ve yorgunluktan bitap
düştüğüm her an içinde bulunduğum karanlıktan beni çekip çıkaracağına emindim. Sonrasında
ise küskünlüğü bir tarafa bırakıp tüm zorluklara direnerek, ne olursa olsun pes
etmeyerek, hayal kurmaktan hiç vazgeçmeyerek ve aşkın kudretiyle donanıp hayata
gülümseyerek öç aldım hayattan. Onunla her defasında gülümsedim, arkama
yaslandım ve huzurun derin kokusunu içime çektim.
Şansla arası bozuk olan
insanların minnet duyguları diğerlerine göre daha fazladır. Zira hayatlarında şansın
kapılarını bir ya da birkaç çalmışlığı vardır. Kapımı çalan ve hiç
gitmemecesine içeri giren yoldaşa sonsuz minnetle…
Hande Çiğdemoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder