Sinefil / Australia (Avustralya) - Yeşim Yeşiloğlu - Sevdalım Hayat
Sinefil / Australia (Avustralya) - Yeşim Yeşiloğlu

Sinefil / Australia (Avustralya) - Yeşim Yeşiloğlu

Paylaş

Üzerinde güneş batmayan Britanya İmparatorluğu'nun sömürdüğü topraklar... Avustralya 
Köleleştirilen, kültürleri yok edilen, nesli çalınan insanlar... Aborjinler

İngilizlerin acımasız katliamlarının çok da geride kalmadığı, Aborjinlere ait toprakların işgal edildiği, savaş nedir bilmeyen binlerce Aborjinin ya hastalıklarla ya da "av partileri" ile katledildiği tarihlerden 40-50 yıl kadar sonra, 1939 yılında Sarah Asley (Nicole Kidman) İngiltere'de yaşarken, kocasının ölümü sonrasında kendisine miras kalan sığır çiftliğini işletmek üzere Avustralya'ya gelir. Çiftliği işletmeye yardımcı olması için Drover'ı (Hugh Jackman) işe alır. 1939 yılında Darwin kasabasında hayvancılık konusunda çekişme yoktur zira vatansever King Carney istediği fiyattan et satabilmek, fiyatlarda manipülasyon yapabilmek için tüm rakiplerini devre dışı bırakmaktadır. 

Sarah çiftlikle ilgilenirken "kırma" bir Aborjin çocukla tanışır. Babası bilinmeyen ancak bir İngiliz olduğu kesin olan Nullah ile aralarında bir bağ kurulur. Zamanla Nullah gibi pek çok çocuk olduğunu, bu çocukların zorla kiliseye teslim edildiğini öğrenen Sarah Nullah'ı almamaları için onu saklar. (Bu gaddar düzeni yaratan beyaz adam olduğu gibi ona karşı çıkan da yine başka bir beyaz adamdır.) 

Tecavüze uğrayan, bu adi suç karşısında susmaya zorlanan Aborjin annelerden doğan melez çocuklar hükümet tarafından ailelerinden koparılmakta ve "üstün ırk" İngilizlere hizmet etmek üzere yetiştirilmektedir. Kimi askere alınır, kimi de kocalarının işlediği suçu bilmesine rağmen yüzlerini diğer yana çeviren kadınların yanına hizmetçi olarak verilir. Ailelerinden koparılanlar sadece melez Aborjinler değildir. Soykırıma uğramalarına rağmen hayatta kalan bir avuç Aborjin kabile hayatını devam ettirmektedir. Ancak İngilizler kararlıdır, bu topraklarda tek bir yerli dahi kalmayacaktır. Bu nednele baskınlar düzenlenir ve yakalan çocuklar kiliseye asimile edilmek üzere teslim edilir. 

Kadınlara karşı da Aborjinlere karşı da ciddi bir ayrım vardır. Bir yandan hepimiz tanrının evladıyız derken diğer yandan her türlü işkence ve sömürgeye destek çıkan Kilise de bu ayrımı desteklemekte, Aborjinlerin asimile edilmesinde önemli bir rol üstlenmektedir. (Film eleştirel bir bakış açısına sahip olsa da kilisenin sömürgeleştirmeye gerçek katkısını göstermekten biraz uzak duruyor, Aborjin çocukların gönderildiği adadaki peder figürü üzerinden kilise için "yardımsever" bir profil dahi çizebiliyor.)  

Bu kanlı sömürge politikaları devam ederken tarih 19 Şubat 1942'yi göstermektedir. Japonya İmparatorluğu, Avustralya'nın Darwin şehrine saldırır. Bu saldırı savaşın can alırken "üstün ırk" veya "kırma" ayrımı yapmadığını, hırsın sonunda tükeniş olduğunu, huzurun ancak tabuları yıkmakla gelebileceğini gösterir. 

Oyunculuklarıyla da senaryosuyla da izleyici üzerinde iz bıraktığı kesin. Hikayelerini pek bilmediğimiz, Avrupa'nın hapishanelerinden gönderilen katiller-tecavüzcüler-hırsızlar için yeni bir yer bulmak adına toprakları ellerinden alınan, av partileri ile öldürülen, dilleri yasaklanan, hiçbir hak tanınmayan, yaşama hakkı verilmeyen Aborjinlerin yaşadıklarını anlatmak için çabalamış olması filmi diğer aşk/savaş filmlerinden ayrı bir yere getiriyor. 

İyi seyirler... 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder