Anonim Şirketin Haklı Nedenle Feshi - Sevdalım Hayat
Anonim Şirketin Haklı Nedenle Feshi

Anonim Şirketin Haklı Nedenle Feshi

Paylaş

6102 sayılı TTK m.531 hükmüne göre;
“Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” 
Buna göre
  • -          Sermayenin en az onda birine sahip olunması
  • -          Haklı sebeplerin bulunması

durumunda şirketin feshini talep etmek mümkündür. Bu talep karşısında hâkim şirketin feshine karar verebileceği gibi ortaklıktan çıkarma vb. çözüm yolları da bulabilir. Kanunun gerekçesinde 531. maddenin kapsamı şu şekilde açıklanmıştır: 

“1) Bu hakkın kullanılabilmesi için esas sermayenin onda birine sahip olmak gerekli ve yeterlidir. Bu oranda paya bir paysahibinin sahip olması şart değildir. Birden fazla paysahibi de bir araya gelerek söz konusu hakkı kullanabilir. Esas sözleşme ile daha düşük bir oran öngörülebilir.
2) Feshin talep edileceği mahkeme, şirket merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesidir.
3) Haklı sebep Tasarıda tanımlanmamış, haklı sebepler örnek olarak da gösterilmemiş, bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanması yargı kararlarıyla öğretiye bırakılmıştır. İsviçre öğretisinde genel kurulun birçok kez kanuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmış olması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlalî, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kâr payının düzenli azalması, haklı sebep sayılmıştır. Buna karşılık varsayımlar ve olumsuz beklentiler haklı sebep sayılmamıştır. İleri sürülen sebeplerin haklı olup olmadığına karar verecek olan mahkemedir. Mahkeme sebepleri haklı bulsa bile fesih kararı vermek zorunda değildir. Şirketin feshini haklı kılan sebeplerin varlığına rağmen, yaşatılmasının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru olacağına kanaat getiren mahkeme; şirketi feshetmek yerine, fesih talebinde bulunan paysahiplerinin paylarının gerçek değerinin ödenmesine ve kendilerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir. Davacıya paranın kimin tarafından ve nasıl ödeneceği, bu payları geçici olarak şirketin iktisap edip edemeyeceği yargı kararlarına ve öğretideki görüşlere göre belirlenecektir.
4) Maddenin son cümlesindeki “veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözümü karar bağlama” inisiyatifi tamamıyla mahkemeye aittir. İsviçre öğretisinde, mahkemenin kâr dağıtma zorunluğunu karara bağlayabileceği; uygun bir yeni paysahibinin şirkete alınmasını uygun bulabileceği, hatta şirketi sağlığa kavuşturabilecek kısmî tasfiyeye de hükmedebileceği belirtilir.”

Şirketin feshi kurumu düzenlenirken katı hükümler konulmamış, bunun yerine her somut olaya göre menfaatler dengesini gözetebilmesi, değişebilecek şartlar karşısında da çözüm bulabilmesi için hâkime takdir yetkisi tanınmıştır[1]. Bu nedenle de haklı sebep kavramı tanımlanmamış, haklı sebep tanımlaması öğretiye ve yargı kararlarına bırakılmıştır.

B.  HAKLI SEBEP
Stammler’e göre haklı sebep “sözleşmede kabul edilen hedefe ulaşmasını adil hukuk kuralları gereğince imkansız hale getiren olgular” dır[2]. Oğuzman’a göre “akde devamı objektif hüsnüniyet icabı talep edilmez hale koyan hukuki hadise”, Çamoğlu’na göre “hukuki ilişkinin sürdürülmesini çekilmez hale getiren ve bozucu yenilik doğuran bir bildirim veya dava ile hukuki ilişkiyi sona erdirmek veya değiştirmek yetkisinin kullanılmasını adil gösteren hukuki olgu” haklı sebeptir[3].

Sözleşmeden dönme sebepleri fesih sebebi olarak da kabul edilmektedir. Ayrıca çekilmezlik ve hukuki ilişkinin sürdürülmesinin beklenilememesi durumları da haklı sebep olarak kabul edilmektedir[4]. Fesih sebebi olguların ortaya çıkması sadece ortaklar arası ilişkiden kaynaklanmayabilir. Tarafların davranışlarından kaynaklanmayan nesnel olgular da fesih sebebi sayılabilir.[5]

Haklı sebepleri açıklamada temel kıstasları Erdem şu şekilde sıralamıştır[6]:
  • -          Bir anonim ortaklıkta çoğunluğun hukuka aykırı davranışları (çoğunluk gücünün kötüye kullanılması)
  • -          Anonim ortaklığın amacının imkânsızlaşması, tehlikeye düşmesi yahut önemli ölçüde güçleşmesi (Ortaklığın kazanç elde edemez hale gelmesi, esas sermayenin fiilen yitirilmesi, ortaklık amacının değişmesi, organların işlevini yitirmesi, ortaklığın kötü yönetimi)
  • -          Anonim ortaklığın devamının nesnel olarak çekilmez hale gelmesi (Haklı sebeple fesih son çare niteliğinde olduğundan dava konusu hukuka aykırılık ve ihlallerin pay sahiplerinin menfaat ve haklarının ihlal edildiği her durumda değil, ancak azınlık yönünden çekilmezlik derecesine ulaştığında haklı sebep olarak nitelendirilecektir.[7])


Çoğunluk gücünün kötüye kullanılmasının haklı sebep olarak kabul edilebilmesi için;
  • -          Eylemin devamlılık arz etmesi,
  • -          Kötüye kullanmanın gerçekleşmiş olması,
  • -          Kötüye kullanmanın olumsuz şartlarının mevcut olmaması

gerekir.

Çoğunluk gücünün kötüye kullanılması şartının var kabul edilebilmesi için çoğunluğun eylemlerinin münferit olmaması, devamlılık arz eden bir etkiye sahip olması gerekir. Öyle ki pay sahiplerinin haklarının yalnız bir kez ihlal edilmesi, tek başına ortaklığın feshini meşru kılmaya yeterli olmayacaktır. ( Zira bu ihlallerin iptal davası veya sorumluluk davası vb. korunma yolları ile ortadan kaldırılması da mümkündür.) Öte yandan çoğunluğun hukuka aykırı eylemleri tek başlarına haklı neden oluşturmamasına rağmen belli bir sıklığa ulaşmaları halinde haklı sebep olarak kabul edilebilecektir[8].

Şahin’e göre olumlu bir azınlık hakkı olan haklı sebeple fesih hakkının kullanılması diğer azınlık haklarının kullanılmış ve tüketilmiş olmasına bağlı olabilir. Ancak bu aşamada alternatif azınlık haklarının çoğunluğun kötüye kullanımını engelleme ve meydana gelen ihlali giderme işlevselliği önem arz etmektedir. Örneğin genel kurulun toplantıya çağrılmasını ve gündeme madde eklenmesini talep etme hakkı azınlık pay sahibine, toplantının yapılmasını ve gündeme madde eklenmesini sağlamaktan başka, gündemdeki konularda karar alınmasını sağlama olanağı vermediğinden, haklı sebep oluşturan kötüye kullanımı ve etkilerini önlemeye veya gidermeye yönelik bir azınlık hakkı değildir[9]. Bu durumda bu azınlık hakkının kullanılmamış olması fesih davası için bir ön koşul niteliğinde değildir.  

İhlal konusu menfaatler, anonim ortaklığın sermaye ortaklığı olmasına bağlı olarak kural olarak kâr payı hakkı gibi malvarlıksal haklara bağlı ekonomik menfaatlerdir. Ortaklığın kazanç elde edemez hale gelmesi, ortaklığın asıl gayesinin kar elde etmek olduğundan hareketle pay sahipleri bakımından ortaklıktan umulan faydanın ortadan kalkmış olması dolayısıyla haklı sebeple fesih davası açılması mümkündür[10]. Bu durumda kâr elde edememe durumunun kalıcılık teşkil etmesi bir koşuldur. Öte yandan azınlık pay sahibinin hak ve menfaatlerini ağır şekilde ihlal eden ve azınlığın meşru menfaatlerinin zarara uğramasına yol açan karar ve davranışlar ortaklığın feshini gerekli kılacak ölçüye ulaştığı takdirde ileri sürülen sebeplerin haklı sebep olarak kabulü azınlık pay sahibinin müspet veya menfi bir zarara uğraması koşuluna bağlı olmayacaktır[11].

Çoğunluğun veya yönetim kurulunun yetki ve gücünü kötüye kullanmaması söz konusu olsa da azınlığın meşru menfaatlerine zarar veren karar ve işlemler de haklı sebep teşkil edebilir. Yetkilerin kötüye kullanılması haklı sebep için zorunlu unsur değildir.[12]

Mahkeme haklı sebepleri incelerken hem şirketin devamına ilişkin menfaatleri değerlendirecek hem de feshin diğer pay sahiplerinden başka 3. kişiler üzerinde doğurduğu sakıncalı etkilerini ele alacaktır[13].

Mahkeme şirketin feshi yerine pay sahibinin şirketten ayrılmasına karar verebilir. Doktrinde mahkemenin azınlığa ait payların şirket tarafından satın alınmasına karar verebileceği kabul edilmektedir. Şahin’e göre de TTK m.379 hükmü ile anonim şirketin kendi paylarını iktisap etme hakkı olmadığından mahkeme davacı azınlığa ait payların şirket tarafından satın alınmasına karar verebilecektir[14]. Ancak pay sahibinin paylarının sermayeye oranı yüzde 10’u aştığı hallerde bu çözüm uygulama alanı bulamayacaktır. Bununla birlikte davanın tarafı da olmayan diğer ortakların davacının paylarını satın almasına karar verilmesi de mümkün gözükmemektedir[15].

C.  FESİH DAVASI
Fesih davası açacak pay sahibinin, sermayenin az onda birini (halka açık şirketlerde yirmide birini) temsil eden paylara sahip olması gerekir. Davanın dinlenilebilmesi için pay sahibi sıfatı davanın devamı süresince korunmalıdır.

Ortaklığın feshi davasında davalı otaklığın kendisi olacaktır[16]. Çoğunluk pay sahipleri veya yönetim kurulu davada taraf olarak gösterilmeyecektir. Dava ortaklığın merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde açılacaktır. TTK m.531 hükmü uyarınca görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. (İşbu düzenleme emredici olduğundan ana sözleşmede yer alan tahkim şartı veya hakem anlaşması geçerli olmayacaktır.[17])

İspat yükü haklı sebeplerin var olduğunu iddia eden pay sahibine ait olacaktır. Davacı pay sahibi bu iddiasını tanık dâhil her türlü delille ispatlayabilir. Ancak ortaklığın mali durumunun bozulması, ortaklık amacının sübjektif olarak imkânsızlığı vb. hallerde ortaklık hesaplarının bilirkişi marifetiyle incelenmesi ve iddiaların somut dayanaklarının ortaya konması gerekecektir. Şayet ortaklığın feshedilmesinden başkaca bir çözüme karar verilmesi istenirse ortaklık sermayesinin gerçek değerinin de incelenmesi gerekecektir.

D.     ŞİRKETİN FESHİNE KARAR VERİLMESİ HALİNDE İZLENECEK SÜREÇ
1.     Mahkeme, davacı pay sahiplerinin menfaatlerinin ancak ortaklığın feshi ile korunabileceği veya ortaklığın devamında bir fayda kalmadığı kanaatine varırsa şirketin feshine karar verecektir[18]. Mahkemenin şirketin feshine karar vermesi durumunda bu karar bozucu yenilik doğuran nitelikte bir karardır[19]. Karar kesinleşme tarihinden itibaren hüküm ve sonuç doğuracaktır[20]

2.    Şirketin feshi kararı sonrasında şirketin tasfiyesi –bazı özellikli durumlar haricinde- TTK’nun tasfiye hükümleri kapsamında gerçekleştirilecektir. Mahkeme, ortaklığın sona erdiğini ticaret siciline resen tescil ettirecektir. (TTK m.532)

3.    TTK m. 533’e göre sona eren şirket tasfiye hâline girer. Tasfiye hâlindeki şirket, pay sahipleriyle olan ilişkileri de dâhil, tasfiye sonuna kadar tüzel kişiliğini korur ve ticaret unvanını “tasfiye hâlinde” ibaresi eklenmiş olarak kullanır. Bu hâlde organlarının yetkileri tasfiye amacıyla sınırlıdır. Şirket tasfiye hâline girince, organların görev ve yetkileri, tasfiyenin yapılabilmesi için zorunlu olan ancak nitelikleri gereği tasfiye memurlarınca yapılamayan işlemlere özgülenir.

4.    TTK m.536/3 hükmüne göre şirketin feshine mahkemenin karar verdiği hâllerde tasfiye memuru mahkemece atanır. Mahkeme tasfiye memuru atama/atamama konusunda serbest olmayıp, feshine karar verilen şirket için tasfiye memuru atamak zorundadır[21].

5.    TTK m.537’ye göre pay sahiplerinden birinin istemiyle ve haklı sebeplerin varlığında, mahkeme tasfiyeye memur kişileri görevden alabilir ve yerlerine yenilerini atayabilir. Bu yolla atanan tasfiye memurları, mahkeme kararına dayanılarak tescil ve ilan olunurlar.

6.    Tasfiye memurlarının genel kurul kararı ile görevden alınıp alınamayacağı hususu kanunda düzenlenmemiş olup bu konuda kanunda boşluk vardır. Arslanlı, Tekinalp ve Erdem’e[22] göre genel kurulun oybirliği ile alacağı bir azil kararı olmadıkça mahkemenin atadığı tasfiye memurunun ortaklık kararı ile görevden alınması mümkün değildir.

7.    Haklı sebeple fesih kararı sonrasında tasfiye şu şekilde gerçekleşir:
·         Ortaklık malvarlığının paraya çevrilmesi,
·         Alacakların tahsil edilmesi,
·         Borçların ödenmesi,
·         Bakiye mevcut ise bunun tasfiye payı olarak pay sahiplerine dağıtılması,
·         Ortaklık kaydının sicilden terkini

8.    Mahkemece atanan tasfiye memurunun yapacağı işlemler TTK m.540-547 arasında düzenlenmiştir:

Tasfiye memurları ilk olarak şirketin malvarlığına ilişkin durumu ile finansal durumunu gösteren başlangıç envanteri ve bilançosu hazırlar ve genel kurulun onayına sunar (TTK m.540). Bu aşamada şirket mallarına değer biçilmesi için uzman yardımı da alınabilir. Envanter ve bilançonun onaylanmasından sonra tasfiye memurları şirketin envanterde yazılı bütün malları ile belgelerine ve defterlerine el koyarlar.
Tasfiye memurları hukuka uygun bir tasfiye için gerekli defterleri tutmakla yükümlüdür.

Tasfiye memuru TTK m.541 hükmü uyarınca alacaklı oldukları şirket defterlerinden veya diğer belgelerden anlaşılan ve yerleşim yerleri bilinen kişilere taahhütlü mektupla, diğer alacaklılara Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ve şirketin internet sitesinde ve aynı zamanda esas sözleşmede öngörüldüğü şekilde birer hafta arayla yapılacak üç ilanla şirketin sona ermiş bulunduğu konusunda bilgi verir ve alacaklarını bildirmeye çağırır.  Alacaklı oldukları bilinenler, bildirimde bulunmazlarsa alacaklarının tutarı Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca belirlenecek bir bankaya depo edilir. 

Tasfiye memurları ortaklık adına yeni bir işe girişemez. Memurlar ancak girişilen işleri tamamlamakla yükümlüdür

Şayet sözleşmede hüküm yoksa ve genel kurul da bu konuda bir karar almamışsa aktiflerin ne şekilde paraya çevrileceğini tasfiye memurları belirler. Borçların ödenebilmesi için gerekirse pay sahiplerinden pay bedellerinin ödenmeyen kısımlarının da ödenmesi talep edilebilir. 

Ortaklık borçlarının ortaklık mevcudundan fazla olması halinde tasfiye memurları alacaklılara ödeme yapmaz, derhal ortaklığın bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine başvurur. TTK m.542 hükmü uyarınca[23] mahkeme tasfiyenin iflas yoluyla yapılmasına karar verecektir. 

Alacaklılara yapılan davetin üzerinden 1 yıl geçtikten sonra (mahkemenin kabulü halinde bu süre geçmeden de) ortaklık borçları tamamen ödenmişse kalan bakiye pay sahipleri arasında dağıtılır. Üçüncü ilandan sonra bir yıl geçmesi ve son bilançonun genel kurulca onaylanması ile pay sahiplerinin tasfiye bakiyesi alacakları muaccel olur. Sözleşmede imtiyazlı paylar öngörülmemişse, tasfiye sonucu dağıtma ortakların payları oranında yapılacaktır.[24]

9.    Yargıtay’a göre fesih davaları HMK m.367/2 kapsamında kaldığından karar kesinleşmeden icra edilemeyecektir[25].




[1] Nuri ERDEM; Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, Vedat Kitapçılık, 2012 İstanbul, s.77
[2] ERDEM; s.78’den naklen
[3] ERDEM; s.78
[4] ERRDEM, s.78
[5] ERDEM, s.81
[6] ERDEM, s.105
[7] Ayşe ŞAHİN; Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, Vedat Kitapçılık, 2013 İstanbul, s.117
[8] ERDEM, s.116
[9] Ayşe ŞAHİN; Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, Vedat Kitapçılık, 2013 İstanbul, s.75
[10] ERDEM, s.146
[11] ŞAHİN, s.115
[12] ŞAHİN, s.182
[13] ŞAHİN, s.134
[14] ŞAHİN, s.416
[15] ŞAHİN, s.417
[16] ERDEM, s.176
[17] ERDEM, s.178
[18] Nuri Erdem, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2012, s.223
[19] Zeynep Mineliler; Yeni Türk Ticaret Kanunu’na Göre Limited Şirketlerin Haklı Sebeple Feshi, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVI, Y. 2012, Sa. 3, s.115 dipnot 94: SÜMER, s. 177; ERİŞ, C.I, s. 1364; ÇAMOĞLU, Haklı Sebep, s. 133
[20] ÇAMOĞLU, Haklı Sebep, s. 13; POROY/TEKİNALP/ÇAMOĞLU, s. 851
[21] Erdem, s.230. Ayrıca TTK madde gerekçesi: “…Şirketin feshine karar veren mahkeme, tasfiye memuru tayin edebilmek için kendisinden bu yönde bir talepte bulunulmasını beklemek zorunda olmadan tasfiye memuru atayabilir. Keza, feshe karar veren mahkeme tasfiye memuru atayıp atamama konusunda serbest değildir, tasfiye memurunu belirlemek zorundadır.”
[22] Erdem, s.232.
[23] Madde 542- (1) Tasfiye memurları;
a) Şirketin süregelen işlemlerini tamamlamak, gereğinde pay bedellerinin henüz ödenmemiş olan kısımlarını tahsil etmek, aktifleri paraya çevirmek ve şirket borçlarının, ilk tasfiye bilançosundan ve alacaklılara yapılan çağrı sonucunda anlaşılan duruma göre, şirket varlığından fazla olmadığı saptanmışsa, bu borçları ödemekle yükümlüdürler.
b) Tasfiyenin gerektirmediği yeni bir işlem yapamazlar.
c) Şirket borçları şirket varlığından fazla olduğu takdirde durumu derhâl şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesine bildirirler; mahkeme iflasın açılmasına karar verir.
d) Tasfiyenin uzun sürmesi hâlinde, her yıl sonu için tasfiyeye ilişkin finansal tabloları ve tasfiye sonunda da kesin bilançoyu düzenleyerek genel kurula sunarlar.
e) Şirketin bütün mal ve haklarının korunması için düzenli ve görevinin bilincinde bir yönetici gibi gereken önlemleri alır ve tasfiyeyi mümkün olan en kısa sürede bitirirler.
f) Tasfiye işlemlerinin düzenli yürütülmesi ve güvenliği için gereken defterleri tutarlar.
g) Tasfiye sırasında elde edilen paralardan şirketin süregelen harcamaları için gerekli olan para dışında kalan paraları, bir bankaya şirket adına yatırırlar.
h) Vadesi gelmemiş borçları, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca kısa vadeli kredilere uygulanan oran üzerinden iskonto ederek derhâl öderler. Alacaklılar bu ödemeyi kabul etmek zorundadır. Kanun gereği iskonto edilmesi mümkün olmayan alacaklar bu hükümden müstesnadır.
i) Pay sahiplerine tasfiye işlerinin durumu hakkında bilgi ve istedikleri takdirde bu konuda imzalı belge verirler.
[24] Erdem,s.227
[25] Erdem, s.224

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder