Eli,Eli Lama Sabachthani? - Yeşim Yeşiloğlu - Sevdalım Hayat
Eli,Eli Lama Sabachthani? - Yeşim Yeşiloğlu

Eli,Eli Lama Sabachthani? - Yeşim Yeşiloğlu

Paylaş
"Tanrım, tanrım neden beni terk ettin?" diye sormuştu İsa. Kızgınlık veya öfke dolu bir yakarış değil sadece acı bir sitem. Tanrım, tanrım ben acı çekerken neden beni terk ettin ? Tanrım, kullarının günahları için çarmıha gerilirken neden beni terk ettin? Tanrım neden beni yalnız bıraktın...

Bu yazının din veya hristiyanlık üzerine olacağını sanabilirsiniz. Ama yanılıyorsunuz... Bu yazı aslında insanların (ve pek tabi yazarın) en büyük korkusu ile ilgili: Yalnızlık. (Yazının bazı kısımları size hitap etse de bunların hepsi yazarın kendisiyle ilgili üzerinize alınmayın lütfen)

Gözlerini açtığı ilk gözyaşını döktüğü andan gözlerini kapadığı son ana kadar insan hep yalnız kalmaktan korktu. Yürüdü, koştu, konuştu, büyüdü. O büyüdükçe korkuları da büyüdü. Sonra tek bir şeyden korkar oldu, hayır yanlış bildiniz ölüm değil. Zira insan ölüm korkusunun çaresini bulmuş durumda : Sonsuz hayat. İster cennette ister cehennemde fark etmez. İnsan ölümden sonra da yaşayacağına, dolayısıyla yok olmayacağına inanarak aslında ölüm korkusunu yenmeye çalıştı, çoğu zaman da başardı. Ama bir duygu var ki o duyguyu yok etmemek demek yaşarken ölmek, ölümsüz olma çabasının boşa gitmesi demek: Yalnızlık.

Garcia'nın  "Yüzyıllık Yalnızlık"ı sadece bir roman adı olmaktan öte her kuşağın problemi, ondan öte korkusuydu. Ama en çok da bu dönemde öne çıktı, en çok bu zamanda listenin başına yerleşti. Ateşten, yıldırımdan, yırtıcı hayvanlardan korkan insan her biri için bir açıklama bir korunma yöntemi buldukça ilerledi belki , belki korkularının sona ereceğini düşündü ama bir noktada -şansa bak bizim yaşadığımız yüzyılda- kurtulamadığı/biraz zor kurtulduğu bir kuyuya düştü.

Eli,eli lama sabachthani? sorusunu soralı yıllar geçti. Cevap beklemekten vazgeçmek biraz daha yeni. Belki de bu yalnızlık duygusunun temelinde bu isyan vardır. Tanrı bile terk etmişken beni, başka kim kalır ki yanımda? Bu korkuyla uyur bu korkuyla yürür bu korkuyla iş yapar bu korkuyla eğlenmeye çalışır sonunda bu korkuyla ölürsünüz. İnsan - en inançlısı bile belki- ölürken Tanrıya kavuşmanın mutluluğu ile değil kabirde yalnız olacak olmanın verdiği huzursuzlukla kapar gözünü.

Bu düşünceler ve toparlayamadığınız, açıklayamadığınız pek çok düşünce ile geceler boyu boğuşmak, savaşmak zorunda kalırsınız. Bir noktada son bulacağını, artık gerçekten nefes alabileceğinizi düşünürsünüz ama olmaz. Sonra yardım istemek gelir aklınıza, ama sizin bile anlayamadığınız cümleleri başkaları nasıl anlayabilir? Kaos içerisindeki bir dünyada düşüncelerinizin  bir düzende olması elbette beklenemez ama bazen - bir an bile olsa- kendinizi doğru anlatabilmeniz gerekmez mi? Zihninizden akıp giden düşünceleri bir an olsun bile olsa dile getirebilmeniz gerekmez mi ? Zor dayanıyorum demek yeterli midir suya yazmaya çalıştığınız düşüncelerinizi anlatmaya ?

Soracaklar neyin var, yetmeyen ne, derdin ne ? Cevap veremeyeceksiniz, açıklamaya bile çalışmayacaksınız, çünkü kelimeler yetmeyecek. Ciltler dolusu kitap yazsanız bile yetmeyecek içinizdeki karanlığı anlatmaya. Yetmeyecek üstat şairlerin çok tutulan dizeleri. Tamam az biraz aynı durum diyeceksiniz ama hayır yine yeterli gelmeyecek. Bu sadece bir parçası ya geriye kalanı? Her şair seni biraz anlatmış diye düşünürken aslında hepimizi anlatmış, aslında herkesten bir parça diye düşünecek, okuyacak, kederlenecek sonra yine okuyacaksın. Sonra deneyeceksin, acaba onlar gibi anlatabilir miyim diye. Hayır henüz zamanı gelmedi.

İki elde de zehir, biri akıp gidiyor yakarak boğazı, diğeri dumanıyla sarıyor. Binlerce düşünce arasında net olan tek cümle Eli,Eli lama Sabachthani?

Yeşim Yeşiloğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder