Uzak İhtimaller - Yeşim Yeşiloğlu - Sevdalım Hayat
Uzak İhtimaller - Yeşim Yeşiloğlu

Uzak İhtimaller - Yeşim Yeşiloğlu

Paylaş

UZAK İHTİMALLER 

Eskiler hüzündür. Ne kadar mutlu geçmiş olursa olsun geriye bakmak hep üzüntü verir. Bakarken dikkat etmezsin ne kadar çile doluymuş yıllar, fark etmezsin aslında yaşadım diyenlerin sayısının ne kadar az olduğunu. 60 saniyenin 50 saniyesinde acı, mutsuzluk, hüzün, kızgınlık, öfke, kin. Geriye kalan 10 saniyede kahkaha atıp güleceksin. Hayır, yanlış yok, 50 saniye içerisinde görülen gülümsemeler gerçek değil, birer yanılsama, sadece yanılsama. Devam etmek için, devam etmenin bir anlamı olması için gereken yanılsamalar.

Acı, acı, acı… Kimisi için bir dosta elveda demek, kimisi için birini kaybetmek, kimisi için meteliksiz kalmak, kimisi için bir yere gidememek, kimisi için bir damının olmaması, kimisi için hiç tanımadığı milyonların mutsuz olduğunu bilmek, kimisi için bir ağacın son nefesini vermesi, bir kuşun kanadının kırılması, kimisi için milyarlarca insan arasında yalnız kalmak…

Gerçekçi olmakla kötümser olmak arasında fark edilir bir çizgi yok, boşuna arama. İsyanın dili gerçekçiyken aynı zamanda kötümser midir? Evet, ama bir anda her şeye rağmen bir anda iyimserlik galip gelir, hesap sorulacak, hatalar düzelecek, her şey çok güzel olacak, denir.

Her şey çok güzel olacak. Hayır, her şey çok güzel olmayacak. Sadece olması için çaba harcanacak, sonra?
Neden bu cümleyi kurduk? Çünkü 7,7 milyar insanın hepsi “iyi” değil. 7,7 milyar insan kendi 10 saniyelerini arttırmak için diğerlerinin 50 saniyesini yaratanlar aslında.

Zaman geçtikçe daha iyi günlere gidildiği, bizden sonra geleceklerin daha güzel zamanlar göreceğini sanmak mümkün. 16 saat çalıştıktan sonra artık yorgunluğa dayanamayan 19. y.y. çocuğu ölüyordu, 10 TL yevmiye için kendisinden ağır yükü taşırken ezilen 21. y.y. çocuğu da ölüyor.

5189 kişinin ölümünü emreden eski asker yeni devlet başkanı ölene kadar dişlerini gıcırdata gıcırdata yaşayacak, tıpkı 243 kişinin ölmesini bekleyen sonra da kendisi 590 kişiyi öldüren eski asker yeni devlet başkanının, milyonlarca insanın hayatını karartmasına rağmen, ölene kadar dişini gıcırdata gıcırdata yaşadığı gibi…2977 kişinin öldürülmesini bahane edip 2 milyon insanı öldüren bir başkan hiçbir şekilde hesap vermeden yaşamaya devam ediyor. Eylemlerini kendine ilham aldığı 65 milyonun ölümüne sebep olup sonra intihar eden adamın aptal olduğunu düşünerek. Zira yaşasaydı idam edilmeyecekti belki de.

2019 yılında, her şeyin eskiye göre güzel olduğunu sandığımız 21.yy’da dünyada 152 milyon çocuk işçi var. O kadar hızlı ilerliyoruz ki 2025’te 121 milyon çocuk işçi olacak. Güzel ve yalnız ülkende 5 yılda 319 çocuğun ölmesi seni etkilemiyordur belki, tanımıyorsun, sadece bir sayı görüyorsun, yarın kendi çocuğunun da sayıya dâhil olabileceğini görmezden gelerek.

Muhteşem dörtlüden Finlandiya’da her yıl 50 bin kadın, Danimarka’da 24 bin kadın tacize uğruyor, Norveç’te yargılamanın uzun sürmesi ve mahkûmiyetle sonuçlanma ihtimalinin düşük olması sebebiyle tacizle ilgili ihbar sayısı çok düşük, İsveç “rıza olmadan cinsel ilişkiye zorlamayı” henüz 2018 yılında suç kapsamına aldı.

Kötümser miyim? Belki. Bu, yukarıdaki sayıların gerçekliğini ortadan kaldırır mı? Hayır. Kusura bakma, kafan şişti değil mi? Oysa basit gündelik işlerle uğraşıp kafa yormamalıyız, böyle büyük şeyler düşünüp ne yapacağız, nasılsa değişmeyecek değil mi? Doğru bu konuları düşünmemek lazım, yoksa 10 saniyesini 20 saniyeye çıkarmak için senin 10 saniyeni çalan adamları engellemek için kötü şeyler yapabiliriz…

Kötü adamlarla savaşırken kötü olmak. Hayır, onlar gibi olmak değil, onlar gibi hile yapmak, yalan söylemek değil. Onlar gibi kötü adam olmak değil. Belli bir süre, sadece belli bir süre, onları yenene kadar kötü şeyler yapmak.

Lucifer/Şeytan/İblis, ismi fark etmez, Tanrıya isyan ettiğinde bir ant içmiştir, kıyamet gününe kadar çekebildiği kadar insanı kendi tarafına çekecek, saptıracaktır. Neden? “Ben haklıydım, o insan önünde diz çökmemi hak etmiyor, sandığın kadar değerli değil.” diyebilmek için. Haklı mı? Evet, haklı. Bu dünya yaptığı tüm kötülükler için şeytanı suçlayan insanlarla dolu. Kendi sefil varlıklarını işledikleri suçtan ayrı tutan, vicdan denen kavramla hiç tanışmamış insanlarla dolu. Eğer, her şeye rağmen bir çocuğum olsun, geleceği olsun diyorsan bu kötülükle mücadele etmek zorundasın. Ama bu mücadeleyi kazanmanın yolu Lucifer olmaktan geçiyor, bunu fark etmek gerek…    

Dünyada 7,7 milyar insan var. Her geçen gün sayı artıyor, ölümlerimiz ne kadar fazla olursa olsun. Her gün bir paylaşım savaşı veriyoruz. İstediğin o çocuğa, istediğin geleceği sadece para kazanarak kuramazsın. O geleceği sadece isyanını haykırarak kuramazsın. O geleceği sadece umut ederek kuramazsın. “Kazanmak” için aramızdan bazılarının eli kirlenmek zorunda. Kazanmak için kötü adam dediğimiz o silik ama acımasız karakterlerin elindeki silahların alınması gerek. Kazanmak için nefeslerinin kesilmesi gerek.

Çok mu acımasız, merhametsiz oldu? Bir maç çıkışında oğlun bıçaklanacak, bir otobüs durağında annene araba çarpacak, karını attığı twit yüzünden 4 ay hapiste tutacaklar, kızına bir inşaatta tecavüz edecekler. Ağır oldu dur.

Kızının hastalığı için gereken ilaçlar karaborsaya düşmüş, babana biber gazı sıkmışlar, annenin kafasına copla vurmuşlar, oğlunu serviste unutmuşlar. Çok mu uzak bu ihtimaller? Gerçekten çok mu uzak? Bu ihtimalleri düşünerek mi çocuk yapmaya karar verdin yoksa zaten böyle gelmiş böyle geçer mi?

Ben tacize uğradım, kızım ve oğlum da uğrayabilir diye karar verirken gerçekten düşündün mü? Yoksa önüme bakar, hayatımı normal yaşar başıma bir iş gelmeden tamamlarım bu hayatı, çocuğum da aynısı yapar mı dedin? Bu saydıklarımızı yaşayanlar çok mu uzaktaydılar da gözünü kapattın?

İşini elinde tutmak için ideallerini köşeye atmış patron ne derse onu yapıyorsun. Yalan söylüyorsun, rüşvet alıyorsun veya veriyorsun, adam kayırıyorsun bazen de ayaklarını kaydırıyorsun… Bunları yapmadığını farz edelim, dürüst bir işte dürüstçe çalışıyorsun, peki ne kadar kazanıyorsun? İstediğin saatte çıkıp gidebiliyor musun? Çocuğunu kim büyütecek, onu günde kaç saat göreceksin?

Dur hareketli bir parça açalım, eğlenelim, içelim, kafa bulalım… Ya da iki rekât namaz kılalım, dua edelim, Allahım sen günahlarımı affet, dünyaya barış getir, aileme sağlık huzur ver, mutlu et bizi. Mesela? Para olsun, tatil olsun, gezmek olsun, sonra biraz daha para olsun, sağlık olsun, biraz da gülelim, sonra? Sonra 85 yaşında da ölmeyeyim!

Henüz dünyayla tanışmayan bebekler, çok güzeller, saf ve sevecenler. Çocuklar, bir hamur misali şekillenen o çocuklar. Kimisi mızmız, kimisi uslu, kimisi yaramaz. Her şeye rağmen çocuk… Sevmediğinden değil asla, gerçekten çok seveceğin için bencil olamazsın. Küçük ihtimaller bizden uzaktadır deyip, henüz bi gıdım değişmemiş bu vahşi ormanda bu kadar bencil olamazsın.

Evet biraz karışık bir kafa, çok karışık, bu nedenle de “soy devam etsin” illetine kapılıp aynı kafa karışıklığını yaşayabilecek, bu sırada başına her türlü “talihsizliğin” gelebileceği savunmasız bir piyon büyütmemen gerek.

Albert Camus "Çocuklara işkence yapılan bu dünyayı sevmeyi, ölünceye kadar reddedeceğim."  demişti. Buraya gelmeyi sen seçmedin ama arkanda bırakacaklarını sen seçeceksin. Çocuklara işkence yapan bu dünyaya bir kurban verip vermemek senin elinde- unutmadan işkence çekmeden büyüyen o çocuk başkalarına işkence yapan biri de olabilir…

Yeşim Yeşiloğlu


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder