Karımı Neden Öldürdüm? - Asiye Açar - Sevdalım Hayat
Karımı Neden Öldürdüm?   -  Asiye Açar

Karımı Neden Öldürdüm? - Asiye Açar

Paylaş

 Karımı Neden Öldürdüm?

Beynimle ve kelimelerimle seni ikna edemediğim için sana saldıracağım. Duygularımı açık açık ifade edemediğim için seninle anlaşamıyorum, bu da kendimi daha güçsüz hissettiriyor. Kendimi bir kadının karşısında güçsüz hissetmek beni sinirlendiriyor.

Çünkü babam da annemi ezerdi, televizyondaki büyüklerimiz de hep kadınları küçümsüyordu, demek ki “kadınlardan üstünüm” diyordum.

Evde kız kardeşim anneme mutfakta temizlikte yardım eder, ben televizyon seyrederdim. Her isteğimi de kız kardeşime yaptırırdım, annem de buna izin verirdi. Ben üstündüm.

Duygularımı açık etmezdim, hele ağlamam yasaktı. Öfkemi gösterebilirdim ama üzüldüğümü ya da kırıldığımı gizlemeliydim. Ağlarsam en büyük dayağı babamdan yerdim “Karı gibi ağlama!” derdi.

Karım iyi insandı aslında. Benim en yakın arkadaşımdı. Ben en çok onun yanında "kendim" oldum. Hatta bi kere ağladım bile. Başka kimsenin yanında konuşamayacağım şeyleri onunla konuştum.

Doğum yaptığında ona bir çiçek aldım, filmde görmüştüm. Ama kahvenin önünden elimde çiçekle geçemediğim için çiçeği çöpe attım. Burada kimse öyle şeyler yapmaz.

Biz karımla iyiydik aslında, ama bir konuda konuşurken farklı bir fikri savunması bile beni acayip sinirlendiriyordu. Ben annemin evinde herkesin onayladığı biriyken, şimdi kendi evimde bir kadın nasıl benden farklı bir düşünceyi savunuyordu? Neden sinirli olduğumu bilmiyordum, oysa onun kendi başına giyinip bakkaldan ekmek alıp gelmesi bile sinirime dokunuyordu. Bana sormadan iş halletmesi, kızın tüm okul meseleleriyle ilgilenmesi, üstüne üstlük bir de para kazanıyor olması, beni iyice güçsüz hissettiriyordu.

Ailem bana iletişim kurmayı öğretmedi. Pohpohlayarak  tembel bir kral gibi büyüttüler. Kadınlarla ya da insanlarla iletişim kurmak için özen göstermeye gerek yoktu ki, zaten erkekler üstündü. Oysa ben çok acizmişim. Şimdi bakıyorum da babam, amcam, kahvedeki o adamlar hepsi bir kadına ve evlilik kurumuna muhtaç insanlar.

Karım hem güçlüydü, hem de benim öfkemle ona çektirdiklerime bile sabrediyordu. Neyse ki bana sabrettikçe kendimi hala iyi hissediyordum. Çünkü üstün olduğumu biliyordu ki, sabrediyordu...

Bir gün kahvede “Kara sevda” dizisi açıktı. Başroldeki “Seymen" sevdiği kızı onunla evlenmediği için öldürüyordu. Arkadan “helal olsun!” diye bağırışlar geldi. Üstüme alındım. Zaten boşandıktan sonra bu kahveye gelmek çok zor olmuştu. Sanki herkes bana bakıyor, içlerinden "sözünü geçirememiş ki, karıyı kaçırtmış" diyorlardı.

Aslında ben karımı öldürmek değil, evimde görmek istiyordum; ama onu evde tutacak davranışların ne olduğunu bilmiyordum. Bazılarını bilsem bile gururum bunları uygulamama el vermiyordu.

Burada herkes kavga dövüşlüdür zaten çoluğuyla çocuğuyla, karısıyla. Ben mesela, kendi annemlere ya da eşimin annesinin evine gittiğimizde,  bir şeye sinirlendiğim zaman hemen kızar bağırırım ki, üstünlüğüm, karıma söz geçirdiğim belli olsun. Sonra oradan eve dönünce karımla yine kavga ederdik "niye milletin yanında kavga çıkarmışım" falan. Orada çıkaracağım tabii yoksa kendimi nasıl kanıtlarım?!

Benim amcaoğlum vardı, o evlenince karısıyla hep iyi geçinirdi, hatta karısının dedikodusunu yapan bacılarıma anneme karşı onu savunurdu. Kızardık ona. Aramızda yapamayınca karısını aldı gitti. Şimdi bayramdan bayrama geliyorlar. Kendi babasının evi icabında, karısını ezip kavga çıkarabilir ama hiç yapmıyor. Bazen karısıyla şakalaşıp gülüşüyorlar. İmreniyorum gizliden. Biz de baş başayken böyleydik karımla.

Boşanmak istediği zaman ailesi de destek çıktı karıma. Yahu nasıl babasın?! Benim kız kardeşim şimdi boşanacak olsa "Kır dizini otur kocanın yanında!” derim. Onlardan güç aldı tabii, desteklenmeseydi mecbur oturacaktı benimle!"

Boşandıktan sonra temizlik, yemek, çamaşır; evde düzen kalmadı, yeni ev tutamadım. Kira, elektrik, su, telefon faturaları derken, annemlere yerleştim. Annem, kız kardeşlerim, teyzelerim hep onu kötülediler, ona karşı dolduruyorlardı beni. “Kadın dediğin sabredermiş, zaten o çok dik kafalıymış”... değildi ama, yine de... ona zarar vermezsem onların gözünde de "beceriksiz" olacaktım.

Cezasını vermezsem, hatta onu öldürmezsem, annemin, teyzelerimin, akrabalarımın, kahvedeki adamların gözünde “beceriksiz" olacaktım.

Kızım… kızımı düşünemedim bile… erkeklik egom o kadar şişirilmişti ki, sanki biri elime bıçağı verdi, birileri sırtımı sıvazladı ve yolladı beni.

Asiye Açar
acarasiye01@gmail.com
  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder