Beynimle ve
kelimelerimle seni ikna edemediğim için sana saldıracağım. Duygularımı açık
açık ifade edemediğim için seninle anlaşamıyorum, bu da kendimi daha güçsüz
hissettiriyor. Kendimi bir kadının karşısında güçsüz hissetmek beni
sinirlendiriyor.
Çünkü babam da annemi
ezerdi, televizyondaki büyüklerimiz de hep kadınları küçümsüyordu, demek ki
“kadınlardan üstünüm” diyordum.
Evde kız kardeşim
anneme mutfakta temizlikte yardım eder, ben televizyon seyrederdim. Her
isteğimi de kız kardeşime yaptırırdım, annem de buna izin verirdi. Ben
üstündüm.
Duygularımı açık
etmezdim, hele ağlamam yasaktı. Öfkemi gösterebilirdim ama üzüldüğümü ya da
kırıldığımı gizlemeliydim. Ağlarsam en büyük dayağı babamdan yerdim “Karı gibi
ağlama!” derdi.
Karım iyi insandı
aslında. Benim en yakın arkadaşımdı. Ben en çok onun yanında "kendim"
oldum. Hatta bi kere ağladım bile. Başka kimsenin yanında konuşamayacağım
şeyleri onunla konuştum.
Doğum yaptığında ona
bir çiçek aldım, filmde görmüştüm. Ama kahvenin önünden elimde çiçekle geçemediğim
için çiçeği çöpe attım. Burada kimse öyle şeyler yapmaz.
Biz karımla iyiydik
aslında, ama bir konuda konuşurken farklı bir fikri savunması bile beni acayip
sinirlendiriyordu. Ben annemin evinde herkesin onayladığı biriyken, şimdi kendi
evimde bir kadın nasıl benden farklı bir düşünceyi savunuyordu? Neden sinirli
olduğumu bilmiyordum, oysa onun kendi başına giyinip bakkaldan ekmek alıp
gelmesi bile sinirime dokunuyordu. Bana sormadan iş halletmesi, kızın tüm okul
meseleleriyle ilgilenmesi, üstüne üstlük bir de para kazanıyor olması, beni
iyice güçsüz hissettiriyordu.
Ailem bana iletişim
kurmayı öğretmedi. Pohpohlayarak tembel
bir kral gibi büyüttüler. Kadınlarla ya da insanlarla iletişim kurmak için özen
göstermeye gerek yoktu ki, zaten erkekler üstündü. Oysa ben çok acizmişim.
Şimdi bakıyorum da babam, amcam, kahvedeki o adamlar hepsi bir kadına ve
evlilik kurumuna muhtaç insanlar.
Karım hem güçlüydü,
hem de benim öfkemle ona çektirdiklerime bile sabrediyordu. Neyse ki bana
sabrettikçe kendimi hala iyi hissediyordum. Çünkü üstün olduğumu biliyordu ki,
sabrediyordu...
Bir gün kahvede “Kara
sevda” dizisi açıktı. Başroldeki “Seymen" sevdiği kızı onunla evlenmediği
için öldürüyordu. Arkadan “helal olsun!” diye bağırışlar geldi. Üstüme alındım.
Zaten boşandıktan sonra bu kahveye gelmek çok zor olmuştu. Sanki herkes bana
bakıyor, içlerinden "sözünü geçirememiş ki, karıyı kaçırtmış"
diyorlardı.
Aslında ben karımı
öldürmek değil, evimde görmek istiyordum; ama onu evde tutacak davranışların ne
olduğunu bilmiyordum. Bazılarını bilsem bile gururum bunları uygulamama el
vermiyordu.
Burada herkes kavga
dövüşlüdür zaten çoluğuyla çocuğuyla, karısıyla. Ben mesela, kendi annemlere ya
da eşimin annesinin evine gittiğimizde,
bir şeye sinirlendiğim zaman hemen kızar bağırırım ki, üstünlüğüm,
karıma söz geçirdiğim belli olsun. Sonra oradan eve dönünce karımla yine kavga
ederdik "niye milletin yanında kavga çıkarmışım" falan. Orada
çıkaracağım tabii yoksa kendimi nasıl kanıtlarım?!
Benim amcaoğlum
vardı, o evlenince karısıyla hep iyi geçinirdi, hatta karısının dedikodusunu
yapan bacılarıma anneme karşı onu savunurdu. Kızardık ona. Aramızda yapamayınca
karısını aldı gitti. Şimdi bayramdan bayrama geliyorlar. Kendi babasının evi
icabında, karısını ezip kavga çıkarabilir ama hiç yapmıyor. Bazen karısıyla
şakalaşıp gülüşüyorlar. İmreniyorum gizliden. Biz de baş başayken böyleydik
karımla.
Boşanmak istediği
zaman ailesi de destek çıktı karıma. Yahu nasıl babasın?! Benim kız kardeşim
şimdi boşanacak olsa "Kır dizini otur kocanın yanında!” derim. Onlardan
güç aldı tabii, desteklenmeseydi mecbur oturacaktı benimle!"
Boşandıktan sonra
temizlik, yemek, çamaşır; evde düzen kalmadı, yeni ev tutamadım. Kira,
elektrik, su, telefon faturaları derken, annemlere yerleştim. Annem, kız
kardeşlerim, teyzelerim hep onu kötülediler, ona karşı dolduruyorlardı beni.
“Kadın dediğin sabredermiş, zaten o çok dik kafalıymış”... değildi ama, yine
de... ona zarar vermezsem onların gözünde de "beceriksiz" olacaktım.
Cezasını vermezsem,
hatta onu öldürmezsem, annemin, teyzelerimin, akrabalarımın, kahvedeki
adamların gözünde “beceriksiz" olacaktım.
Kızım… kızımı düşünemedim
bile… erkeklik egom o kadar şişirilmişti ki, sanki biri elime bıçağı verdi,
birileri sırtımı sıvazladı ve yolladı beni.
Asiye
Açar
acarasiye01@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder