Sivas Olaylarından hemen sonraki günlerde hangi gazetenin nasıl manşet attığını, hangi köşe yazarının ne yazdığını incelemek çok önemli. Yobazların katliamına hafifletici sebep arayanlar, insanların otelde yakılmasını bile “ama”sız eleştiremeyenler…
2 Temmuz
ve Medya
4 Temmuz 1993 tarihli Cumhuriyet
Gazetesi manşeti: “Devlet seyirci kaldı”
2 Temmuz günü Sivas’ta
yaşanan vahşetin haberi bu. Madımak Oteli’ne saldıran yobaz sürüsü, memleketin
en büyük zenginliği olan birçok sanatçı ve aydının da aralarında bulunduğu çok
sayıda insanın yanarak ölmesine neden olmuştu.
Gazetenin 5. sayfasında
ise Hikmet Çetinkaya, “Gözü Dönmüş Caniler...” başlıklı yazısında soruyor:
“Bakalım kimler, ‘Asıl suçlu Aziz Nesin’di’ diyecek?”
ARŞİVLERDE KAYITLI
Sivas Olaylarından
hemen sonraki günlerde hangi gazetenin nasıl manşet attığını, hangi köşe yazarının
ne yazdığını incelemek çok önemli. Yobazların katliamına hafifletici sebep
arayan, insanların otelde yakılmasını bile “ama”sız eleştiremeyen gazete
yöneticilerini ve köşe yazarlarını hatırlatmak, gerçekleri unutturmamak bir
görevdir.
Üzerinde durulması
gereken konulardan biri de Aziz Nesin’e medyada duyulan öfke ve düşmanlık. Bu
düşmanlığın Sivas Olaylarından çok önce de var olduğunu gözden uzak tutmamak
gerek.
Çünkü Aziz Nesin,
yükselen dinciliğe karşı tavır alırken, “daha kötüsü geleceğine böyle kalsın”
türünde bir gerekçeyle düzen savunuculuğuna sapmıyor; dinciliğin nedeninin
zaten bu bozuk düzen olduğunu anlatıyor. “Artık koşullar değişti, dünya değişti,
sol muhalefetin anlamı kalmadı” diye düşünenlerin bütün mazeretlerini ortadan
kaldıracak biçimde davranıyor. Aydın sorumluluğunu yerine getirerek “kötü
örnek” oluyor insanlara. Medyada köşe başlarını tutmuş olanların rahatını
kaçırıyor, onların varlığı (imajı) için tehdit oluşturuyor.
Bu durumda, dinci
kesimin “Aziz Nesin bizi tahrik etti” iftirasının medyada karşılık bulması pek
şaşırtıcı olmuyor.
Ama Express Dergisi,
Sivas’ta dağıtılmış olan “Müslüman Kamuoyuna” başlıklı bir bildiriyi
yayımlayarak önemli bir habercilik yapıyor. Pir Sultan anma etkinlikleri
başlamadan, dolayısıyla Aziz Nesin ve diğer aydınlar Sivas’a gitmeden çok önce,
planlanmış, hazırlıkları yapılmış bir katliamın gerçekleştirildiğini kanıtlıyor.
Sivas Olaylarını tüm
yönleriyle incelemek için elbette o günlerin aylar öncesini ve yıllar sonrasını
da kapsayacak bir arşiv taraması gerekiyor.
Konuyla ilgili yapılmış
birçok inceleme, yazılmış birçok kitap var. Ayrıca, Örneğin Beyazıt
Kütüphanesi’ne gidip o günlerin manşetlerini, yazılarını görebilirsiniz.
Konuya “değinmek”
niteliğinde olan bu küçük çalışmada, sadece birkaç örnek sunuyoruz kamuoyunun
dikkatine. Özellikle “tarafsız” olarak bilinen gazetelerden seçilen bu örnekler
arasında, onurlu tavır sergileyen birkaç yazara rastlıyoruz.
3 TEMMUZ 1993
Hürriyet’in manşeti:
“Sivas’ta ‘Aziz Nesin’ İsyanı”.
Yanında ise siyah
üzerine “35 Ölü” yazmışlar.
Sayfanın sol alt
köşesinde “Ankara’dan Tepkiler” başlığıyla kısa notlar yer alıyor. Bunlardan en
ilginci, her zaman olduğu gibi, Demirel’in sözleri: “Devlet güçleri ile halk
karşı karşıya getirilmemeli.”
Cumhurbaşkanı
Demirel’in “halk” dediği, oteli yakan yobazlar; “devlet güçleri” dediği ise,
hak arama eylemlerinde yıllardır tüm silahlı güçleriyle halka saldıranlar.
Aynı şekilde, o
günlerde Başbakan Çiller’in, “halka bir zarar gelmemiştir” yönündeki açıklaması
da tarihe geçiyor.
4 TEMMUZ 1993
Milliyet’te Metin
Toker:
“Sivas’ta halk ‘Din
elden gidiyor!’ diye ayaklanmamıştır. Türkiye’de dinin bir yere gittiği yok ki…
Gündemde kalmak için çırpınan, abuk sabuk sözlerle üzerine dikkat çekmek
isteyen, gazetesini okuyan olmadığından orada burada şova girişen, Salman
Rüşdi’nin bile hırsızlama yapmakla suçladığı bir eskimiş şöhret var.”
***
Milliyet’in bir diğer
sayfasında Yalçın Doğan:
“Önce, Aziz Nesin’e
“artık dur” demek gerekiyor.
***
Hürriyet Gazetesi’nin 5.
sayfasında Emin Çölaşan’ın “Sağduyuya Çağrı” başlıklı bir yazısı yayımlanıyor.
Yazının başlarında Çölaşan klasiği bir cümle: “Şunu artık açıkça biliyoruz;
Türkiye’nin ve milletimizin başının sürekli belada olmasını isteyen iç ve dış
güçler var.”
Yazı, tutuculuğa,
farklı görüşte olanlara aşırı tepki göstermeye karşı çıkarak, Aziz Nesin’i ise
hem eleştirip hem de sahiplenerek devam ediyor. Son kısımda, bu yaşananların
asıl suçlusunu tekrar hatırlatıyor, Çölaşan: “Tek amacı bizi kardeş kavgasına
sürükleyip batırmak olan içerideki ve dışarıdaki karanlık güçlerin oyununa
gelecek misiniz?”
***
Aynı gazetenin 29. Sayfasında,
Ertuğrul Özkök’ün “Hükümetin İlk Değerlendirmesi” başlıklı yazısından bir
bölüm:
“Böylece, bir tahrik,
başka bir tahrikle büyüyor. Aziz Nesin’in hassasiyet yaratan, tahrike varan
sözleri, karşı tahrikle birleşiyor ve hepimizi ciddi şekilde endişelendiren bu
sonuç ortaya çıkıyor.”
Bu yazının bir de son
kısmını okuyup geçelim:
“Çünkü olayın boyutu,
sandığımızdan büyük; sebebi, sandığımızdan derindir. Ama bir gün tarih
yazıldığı zaman, bu katliamı gerçekleştirenler kadar, buna psikolojik zemin
hazırlayan insanlar da sorumlu tutulacaktır.
Bu, elinde benzinle
otel lobisini yakan için de geçerlidir, ne yazık ki, Aziz Nesin için de...”
***
Oktay Ekşi de
Hürriyet’teki köşesinde şöyle diyor:
“Halkta bir
hazırlanmışlık olmasa, Aziz Nesin’in Pir Sultan Abdal şenliklerinde söylediği
birkaç münasebetsiz cümle bu kadar tepkiye yol açmazdı. Nihayet, ‘Beyin
damarların kireçlendiği’ izlenimi veren, öte yandan da bir ‘hırs-ı piri’ ile
yanıp tutuşan birinin hezeyanları olarak değerlendirilir biterdi.”
***
Cumhuriyet’in 2. Sayfası;
İlhan Selçuk yazıyor:
“Hiç kimse Sivas’taki
olayları ‘halkın infialine’ bağlamaya kalkmasın. Madımak Oteli’ni içindeki
insanlarla birlikte yakan halk değildir; Sivas halkı böyle bir şey yapmaz.
(...)
— Halk Aziz Nesin’e
kızdı, yazarın kışkırtıcı yazılarına tepki gösterdi...
Humeyni kafası bu!..
Bir yazarın yazılarına
kızarak “katli vaciptir” fermanı çıkaran kafayla yola çıkarsak, uygarlığın
aydınlanmasına değil, Ortaçağ’ın karanlığına ulaşırız.”
***
Sabah Gazetesi manşet:
“Tahrik... İhmal”
Mehmet Barlas’ın yazısı
17. Sayfada:
“Tabii ki, insanlar ve
aydın insanlar, düşündükleri her şeyi özgürce açıklamalı.
Fakat bunun sonuçları
da, mekânı da, zamanı da bilinip buna göre adım atılmalı.”
***
Sabah’ta Cengiz Çandar:
“Olayların tetiği, Aziz
Nesin’in provokasyonu ile çekiliyor ve başka provokatörlerin de olayların içine
girmesi ve devletin acziyle beslenerek, Madımak Oteli’nin kundaklanmasına, 35
kişinin yanarak ve boğularak can vermesine işler varıyor…”
***
Aynı gazetenin bir
diğer yazarı, Ahmet Vardar:
“Zamanında eserleriyle
milletin gözbebeği haline gelmiş, 80 yaşına merdiven dayamış ve akli melekesi
herhalde pek yerinde olmayan, son günlerde Uğur Mumcu’yu kıskanırcasına büyük
olaylar yaratıp, kendini öldürtmek için uğraşan bir yazarın oyununa gelindi.
Adından başka hiçbir tarafı “Aziz” olmayan bu insana da lanetler yağdırıyorum.
Şimdi için rahat mı Aziz Efendi?”
***
Sabah’ın 5. sayfasında
Zülfü Livaneli:
“Deniliyor ki, Aziz
Nesin’in sözleri halkı kışkırtmış.
Konuşması kışkırtma
tonu taşısa bile Aziz Nesin o sözleri cami meydanında halka karşı söylememiş
ki...
Perşembe günü yapılan
bir kapalı toplantıda düşüncesini belirtmiş.
Ertesi gün toplanan
kalabalığı tahrik edip üstünden 24 saat geçmiş sözler üzerine galeyana
getirenler başkaları...”
5 TEMMUZ 1993
Sabah’ta Zülfü
Livaneli, “Pir Sultan’ın Dördüncü Ölümü” başlıklı yazısında yüzlerce yıllık bir
türküyü hatırlatıyor:
Ben Musayım sen Firavun
İkrarsız şeytan-ı lain
Üçüncü ölmem bu hain
Pir Sultan ölür
dirilir.
***
Aynı gün Necati Doğru
şöyle yazıyor:
“Bir insan ‘ben Allah’a
inanmıyorum, bence Allah yok, dolayısıyla peygamberler bu konuda aldanmıştır’
dese, bu inananlar açısından yanlış da olsa insanca bir yorum ve eleştiri
yapmış olur.
Ama Allah’a küfreden,
kahrolsun İslam diyen birinin insanca bir yorum ve anlayış sergilediği
söylenemez, sözlerine ve eserlerine değer verilemez.”
Doğru’nun bu sözlerini
okurken, insanda acaba gerçekten Aziz Nesin’den mi söz ediyor diye bir
şaşkınlık oluşuyor.
Aziz Nesin’in ne zaman
Allah’a küfrettiğini, nerede “kahrolsun İslam” dediğini açıklama gereği
duymadığına göre, Necati Doğru’nun bu yazısı, sövgü ve iftira belgesi olarak
arşivlerde yerini alıyor.
6 TEMMUZ 1993
Sabah’ta Cengiz Çandar,
aydınların otelde yakılmasına, devletin bu olayları önleyememesine, hatta tuhaf
açıklamalar yapılmasına karşı yapılan halk gösterilerini, bir tuzak olarak
görüyor. Daha önceki benzer gösterileri de öyle gördüğünü hatırlatarak,
yazısının başlığını “Müslümanlara Çağrı...” koyuyor.
“Ankara’da bugünkü
cenazenin kontrolden çıkmaması için, büyük bir İslam karşıtı meydan okumaya
dönüşmemesi için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. ‘Uğur Mumcu cenazesi’, bir vakur
cenaze boyutlarını aşıp Türkiye’de sahnelenmek istenen bir başka oyunun provası
haline büründürülmüştü.”
9 TEMMUZ 1993
Ama halk, hiç olmazsa,
utanılacak bir olayın suç ortağı olmadığını, kitlesel gösterilerle gösteriyor.
9 Temmuz tarihli birçok gazete, görmezden gelemediği bir haberi böyle veriyor:
"Sivas olaylarında ölen yazar-edebiyatçı Asım
Bezirci ile halk ozanı Nesimi Çimen’in cenazeleri 100 bin kişinin katıldığı dev
törenle toprağa verildi. Törende bir konuşma yapan Yaşar Kemal, ‘Yakanları da
yaktıranları da lanetliyorum’ dedi.”
23 HAZİRAN 2013
soL Gazetesi manşet:
Sivas’ta yakanlar halkı gaza boğanlar
Sivas Olaylarının 20.
yıldönümü, ülke tarihinin en büyük direniş eylemlerinin yaşandığı günlere denk
geliyor. Gezi direnişi günlerinde yine medyanın tutumu tartışılıyor.
Artık biliyoruz;
“normal” günlerde barışın, hoşgörünün, özgürlüğün sözcüsü gibi rol yapıp kritik
günlerde yalan mekanizmasını çalıştırmak için çırpınanlar, bir süre sonra hiç
utanmadan yine “demokrat” olduklarını iddia edecekler.
Ama elbette
bugünlerdeki tavırlar da kayıtlara geçiyor. Nefret yayanlar, kışkırtıcılar,
şiddet ve düşmanlık üretenler... Artık herkes biliyor; halka yalan söyleme
suçunu işleyenler teşhir edilecekler.
5 TEMMUZ 1993
Tercüman, başyazı:
“Aziz Nesin yaşasa ne
olur, yaşamasa ne olur?
2 Temmuz 2013, soL
Gazete
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder