O gün nihayet bekledikleri işi bağlamışlardı.
Haftalardır gece gündüz çalışmanın verdiği yorgunluk ve gerginlik yerini coşkun
bir enerjiye bırakmıştı. Mesai bitmek üzereydi. “Bu akşam bir yere gidip
kutlama yapalım, biraz eğlenmek bizim de hakkımız” dedi içlerinden biri.
Diğerleri sevinçle bu öneriyi kabul etti. Hemen araştırmalar başladı. Yarım
saat içinde ne yenileceğinden ne içileceğine, hangi müziklerin dinlenip, hangi
dansların edileceğine kadar her şey belirlenmişti. Artık herkes keyifle eğlence
saatini bekliyordu.
Mehmet, bu öneri karşısında gönülsüz olan tek
kişiydi. Çünkü o eve giderken, ne zamandır ziyaret etmeye fırsat bulamadığı
sahaf Yıldız Abla’ya uğramak, onun elleriyle yaptığı nefis salebi yudumlamak
istiyordu. Arkadaşları onu oyunbozanlıkla suçladılar. Mehmet, Yıldız Abla’nın
kitaplarının arasında kalmış hikâyelerinden vazgeçti, arkadaşlarıyla çıktı.
*
Hafta sonu yaklaşıyordu. Karısı akşam
yemeğinde, yeni açılan kahvaltı salonundan bahsetti. Leylaların daha önce
gittiklerini, menüyü çok beğendiklerini, isterlerse at da binebileceklerini
söyledi. “Pazar günü biz de gidelim Mehmet, bütün hafta işten eve, evden işe
canım çıktı. Biraz eğlenmek bizim de hakkımız.” dedi. Hem kısa zamanda çok
popüler bir yer olmuş, son zamanlarda herkes oraya gidiyormuş.
Aslında Mehmet’in Pazar günü için başka bir
planı vardı. Kahvaltıda çocukken anneannesinin onlara pişirdiği gibi mıhlama
yapacak, koca sahanı sofranın ortasına koyacak, evdekilere “Hadi bakalım afiyet
olsun.” diyecekti. Annesine sormuş, tarif almıştı. Sonra da ailece Hababam Sınıfı seyreder,
biraz güleriz diye düşünmüştü. Ama sesini çıkarmadı. Ne zamandır,
düşüncesizlikle ve bencillikle suçlanıyordu.
Mehmet ve ailesi, Pazar günü yeni açılan
salonda serpme kahvaltı yaptılar. Karısı kahvaltıya başlamadan önce masanın
fotoğrafını çekti, atların yanında birkaç da selfie. Kahvaltı bitip kahveler
içilirken, Mehmet instagramdaki beğenilerini takip eden karısının yüzündeki
gülümseme ile avundu. Oğlu ise sabırsızdı. Buradan kalkınca, onu dijital oyun
ve eğlence fuarına götürmeye söz vermişti. Tüm yıl ders çalışmış, lise giriş
sınavından ise güzel bir puan almıştı. Nihayet bilgisayarını yeniden kurabilir,
interaktif oyunlarına hızlı bir dönüş yapabilirdi. Oğlu üzerine düşeni yapmıştı
ne de olsa. Eğlenmek onun da hakkıydı.
Oysa Mehmet, şehir dışında küçük bir bahçe
kiralamıştı. Oğluyla orada sebze yetiştirmeyi düşünüyordu. Hafta sonları
bahçeye gider, çapa yapar, ektikleri domateslerin biberlerin günden güne
büyümesini birlikte heyecanla izlerler diye hayal etmişti. Hatta “Bugün gidip
tohum alalım” diyecekti ama oğlu, oynadığı oyunun simüle edilmiş
karakterleriyle tanışacak olduğu için öyle heyecanlıydı ki, bunları söylemekten
vazgeçti.
*
Birkaç hafta sonra yakın arkadaşı Cem aradı.
Yıllık izinlerini ayarlayıp, birlikte tekne turuyla Yunan Adaları’na gitmeyi
önerdi. Ege’nin karşı kıyısı, bizim tesislerden hem daha ucuzdu hem de hizmet
daha kaliteliydi. Ne de olsa deniz aynı deniz, mezeler aynı mezelerdi.
Tavernası, sirtakisi de cabası. Tanıdık bir acente vardı, yıl boyu 9 taksitte
ödeme yapabilirlerdi. Bu fikir en çok karısının hoşuna gitti. Son zamanlarda
hiç yurt dışı tatili yapamamış oldukları için hayıflanıyordu zaten. Yunan
Adaları da yurt dışı sayılırdı. Bol bol fotoğraf çeker, güneşlenir denize
girerlerdi. Hem arkadaşlarından biliyordu, akşamları çok eğlenceli geçiyormuş.
Şöyle gönüllerince içerler, dans ederlerdi. Eğlenmek onların da hakkıydı.
Mehmet bu yaz için, birkaç gün de olsa kamp
yapmayı planlamıştı oysaki. Arabanın arkasına kamp malzemelerini atar,
canlarının istediği yerde durur, çadırlarını kurarlardı. Hele yakınlarda göl
falan da varsa balık tutar, akşamları yaktıkları ateşte yemeklerini pişirir,
yıldızların altında uyurlardı. Oğluna öğreteceği şeylerden karısına anlatacağı
hayallere, okuyacağı kitaplardan, söyleyeceği şarkılara kadar hepsini
düşünmüştü. Fikrinin kabul göreceğini ummak ise yine ve yine ahmaklıktı.
Gönülsüzce Cem’in teklifini kabul etti.
Mehmet, o sene gittikleri tatilin
taksitlerini ödemeye, hafta sonları ailesiyle popüler etkinliklere katılmaya,
iş arkadaşlarının doğum günü organizasyonlarında bulunmaya, yılsonu
eğlencelerinde mutlu görünmeye devam eti. Ne de olsa eğlenmek herkesin
hakkıydı.
Hande
Çiğdemoğlu
hande.cigdemoglu@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder