Bu daha önce yapılmadı. Bu sıradan bir eklektisizm değil. Resimlerimde hikâye arayanlar hikâye bulabilir ama ben hikâyeden çok resmin akademik tarafıyla ilgiliyim. Kompozisyon, denge, kusurlu güzellik, estetik, kitsch vs. Hem de Endüstri 4.0’ı yaşayan/yaşayacak Türkiye’de.
Numan Okutan
Numan Okutan: Eklektik ve Acayip İşlerin Ressamı
Her şey çok incelikli.. fena hesaplanmış.. öldürmeye kilitli keskin bir nişancının
soğukkanlılığı ve kararlığında. Dikkat; bu
keskin nişancı ateş ettiklerini yaşamdan koparmak için öldürmüyor onları yeni
bir diyarda diriltmek için öldürüyor.. ama her ölüm şiddetlidir ve bilinmeze
gebedir. Bu yüzden trajiktir. Aşırı trajedi ise komiktir, neredeyse paçozdur.
Her doğum şaşkınlıktır, korkudur. Çünkü ışık göz kamaştırır.. göz kapakların
gözbebeklerinin üzerine düşmüş olsa bile. Aşırı ışık kör edicidir ve bu yönüyle
karanlıkla kol koladır. Böyle ışık korkutur. Yoğun ışık gözleri kıstırır, ama göz
alıştıkça etraf belirir. Bu ışık kendini arzulayan insanı karanlığın
belirsizliğinden çıkarıp kendi kılavuzluğunda, şeylerin belirginleşmesini sağlar
ve insana öğretir. Şimdi yoğun ışığın zamanı, o yüzden şaşır, kork ve ağla bebek! Konvansiyonel
olan karanlıkla el eledir. Işık yalnızdır ve kendine hastır.. aydınlatır
gösterir. Öğrenmeye, duyumsamaya, algılamaya açık olanı baştan çıkartmaya âşıktır.
Şimdi de bunlar… Estetik nedir? Çirkin ve estetiğin dansı nasıl bir
danstır? Kitsch nerede başlar, nerede biter ve sanatla kitschin arasındaki o
belirsiz çizgiyi kim çizer? Yığın üretim mi, salt zevksizlik mi? Kitleler neden
kitsch’e tapar? Pastiş neden güncel sanatın nerdeyse tapınılası bir aracıdır?
Dünya artık yeni mitler yaratamıyor mu? Sanat duyularla ve duygularla mı
yapılır yoksa sanat saf akıl mıdır? Endüstri sanatı nasıl etkiler? Ya medya!
“Kapıyı AÇ, içeri girmek istiyorum ve arkamdan yeni bir diyarı
sürüklüyorum. Algıların ne kadar açık?.. ve önyargılarını, şeylerin alışılmadık yeni amalgamından
ürkmeyecek kadar denetleyebiliyor musun? Bilinçle yaşadığını düşündüğün ama
çoktan bilinçdışı olmuş bilincinin egemenliği seni sıkmadı mı? Peşimden
sürüklediklerimle beynine konuk oluyorum ve seni acayipliğin büyüsüne, arkasında
gizlenen derin orkestrasyonuna ve orkestradaki her çalgıya kulak vermeye davet
ediyorum.”
Numan Okutan böyle diyor yeni resminde. Genç bir adam. Uzun zaman aradı,
ne aradığını pek bilemeden. Bir kâğıttan gemi gibi sürüklendi Marmara’da,
Ege’de, Büyük Okyanus’ta, uzayda! Sonra bir gün bir şey oldu. Hiç hesapta
olmayan bir şey. Ardından bir çağlayan geldi. Gökyüzünde büyük bir delik açıldı
ve su yeryüzüne döküldü, çağladı, köpürdü. Suyun içine katıp getirdiği çağıl
çağıl bir şey korkutucu ve heyecan verici bir güzellikti. Bu yeni “güzel” genç
adamın duygu, algı, duyu, akıl, limbik sistem, bilinç ve bilinçdışını
kontrolden çıkardı. Bir garip yaratım süreci ateşlendi. Beden ağır bir ateşin
içinde ter içindeyken akıl yalpaladı, savruldu, şeyler eşzamanlı oldu ve
birleşti, ayrıldı, birleşti, ayrıldı.. Bir çetrefil, bir hengâme sökün etti. Bu
sökünden acayiplik belirginleşti ilk kez.. sonra parçalar, parçalar, parçalar..
döne döne uğradı görünmez köşelerden. Farz et ki; karanlık bir gökyüzüne
bakarken lapa lapa yağan kar taneleri gibi gökten düştüler.. yıldırımların
soğuk ışıklarında korkunç gürlemeler eşliğinde.. gözyaşı gözpınarlarını
zorladı. Aldı götürdü Kabataş’ta bir Cafe’ye. Başkalarının acılarına bakanların
arasına. Sevimsiz bir sirk. "Lacöon ve Oğulları" yılanlarla dövüşüyor. Derinlik,
yüzey çatışması, kaba bir izlenimci üslup, kaba bir kübist yaklaşım ve
romantizm. Bir düş değil tasarlanmış bir gerçeklik. İlk resim doğdu.
Alışılmadık, daha önce yapılmamış bir şey, yapılmış şeylerin ardıllandığı yeni
eklektik dizge ve sıkı durun üslup! “Eklektiğin üslup sorunu vardır” dehdehlenmesine
izin vermeyen yeni bağlam. Aynı karlı gecede biri “salarım kobra”yı dedi.
İkinci resmin adı bu oldu: Salarım Kobrayı. Bizimki gibi teknolojinin dalağını
yara yara kullanan bir toplumda ataerkilliğin ve dahi feodal yapının ve dahi banalitenin
her türlüsünün cirit attığı bir toplumda naif ama kılıç gibi keskin bir resim
doğdu. Numan çekingen, ama söyleyeceğini söylemekten korkmayan biri! Cart
renklerin eşliğinde, gerçeküstüyle alay edecek denli cüretkâr. Bir yanıyla
patafiziğin ciddi saçmalığını anımsatıyor.. çelik gibi sert, bir yanıyla çocuk gibi naif! Tek
kelimeyle ACAYİP.
Endüstri 4.0’ı yaşıyoruz. Dönem İnsan Sonrası! Bilinen insan zekâsının
aşılacağı ve bilinen insan genetik yapısına müdahale edilecek zaman. Üretimin,
politikanın, insan ruhunun ve toplumların yeniden şekilleneceği zaman. Bilincin
ve altının ve üstünün harman yeri gibi olduğu yarı afazik insanların
yönlendirildiği, demokrasinin bir etiketten başka bir şey olmadığı, insafsız
kapitalizmin her yere nüfuz eden ellerinin olduğu zaman. Paranın tüm değerleri
alt üst edip paçozu yücelttiği, YÜCE PAÇOZ’un değerli olanlara nanik çektiği,
kudurgan bir dönem.
"Yeni teknolojiler eskinin büyü dedikleri şey gibi olacaktır", benzeri gibi
bir tümce dediydi Carl Sagan. Numan da ekliyor “yumurtanızı ağaçtan toplamak
ister misiniz?” Ya da “yeni karaciğeriniz özel bir ekenekte, özel bir ağaçta
yetiştirilip sizin için hasat edilecek zamanı beklesin istemez misiniz? Ya
yüreğiniz?” Yedek bir yürek kim istemez? Garip mi geliyor kulağa ama gidişat
bu!
Çift kuyruklu kedilerin olduğu tablo Picasso’nun fırçasından çıkmadı ama
kübizmi adeta hortlatıyor. Banalize edilmiş neredeyse alaycı kübizmin
çekiciliği yok mudur? Gökyüzünde size gülümseyen, kadın yüzlü güneş bir minyatür
salt eklektisizm midir? Amaç salt "topla yapıştır"dan mı ibarettir? Gören göz
için hayır. Perspektifi bozuk minyatür
resmin değerini mi düşürür? Körler için evet. Ama Numan’ın yanıtı şöyle:
“Hayır. Resim bir kompozisyondur öncelikle. Bir dengedir. Oradaki şeyler
kendi evrenindedir.”
Ona sakın bu resim ne anlatıyor diye sormayın. Çok alaycı ve kalp kırıcı
bir yanıtı var.
“Resmimdeki evrenin yasalarını ben yaratırım ve kişiseldir ama bir
yandan da evrenseldir. Ben burada yaşıyorum ve sizlerle etkileşim halindeyim
benim olan sizindir de aynı zamanda…” diyor Numan.
Kübik bir gökyüzü.. yüreğinizin yetiştiği bağın üzerinde, ışıl ışıl
yıldızlarla dolu! Ne romantik. Ne tuhaf. Ne tekinsiz. Olsun, tekinsiz zamanlardayız.
Elbet resmin de ruhuna yansıyacaktı.
“Eklektisizm bu toprağın en belirgin özelliğidir” diyor Numan. “Biz
eklektikliği, paramparçalığı, parça parçalığı yaşayan bir milletiz ve bizim
sanatımızda eklektisizm ana motif olmalı.”
Resimlere bakıyorum.. tam dediği gibi. Eklektik bir tekinsizlik, çocukça
bir tutum, yetişkin bir kararlılık ve harmanlama yetisi, cart ve çiğ renklerin
kol kola girmişliği.. yadırgatıcı ve çekici. Altından bir dağın tepesinde uçan
kara kuyruklu bir Anka kuşu, aşağıda otlayan leopar
derili ineklere saldırırken içinde insanları taşıyan bir ultra tech tren
yeryüzünde kayıyor. Yumurta ağacının gövdesine ve dallarına kurulmuş, soluk ve
fena arızalı bir ayın altında yumurtaları koruyan hayvan (bukalemunlar)
nöbetçiler. Nasıl bir silahları var kim bilebilir. Acayip teknolojiler bunlar.
Elektronik koyun sahibi olmak android toplumunda bir ayrıcalıksa bütün
androidler elektrikli koyun düşler ama bu bir yandan da cehennemi bir şeydir. Androidin
primitif boyanmış gölgesi ve elleri beyaz bir koyuna uzanırken cehennemin
kapılarının önünde sürünen dev yılanlar El Greco’nun resmettiği Laocöon ve
Oğulları’nın savaştığı ve yenik düştüğü dev yılanlardan daha korkunç.
Özetle: resim sanatının tüm üslup ve çığırlarına açık ve en son derece
eklektik, Endüstri 4.0’a yelken açtığımız günümüzdeki tekinsiz, gülünesi,
yinelerken yenileyen, tuhaf, ürkütücü olanı çocukça ve minyatürcü bir naiflikle
yakalayan, alışılmadık yenilikçi bir ressam ve resimleri yakın zamanda ülkedeki
sanat platformlarında yerini alacak.
Eşref Alemdar
Not: Numan Okutan hazırlandığı sergi için yaptığı resimleri zaman zaman
kendi Instagram sayfasında paylaşıyor: @nu__man
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder