İçimizdeki Ses - Hande Çiğdemoğlu - Sevdalım Hayat
İçimizdeki Ses - Hande Çiğdemoğlu

İçimizdeki Ses - Hande Çiğdemoğlu

Paylaş




İçimizdeki Ses

Tanıdığımız bir söz dizisi bu. Yakışıklı, güzel, iyi, naif, en çok da umut dolu bir cümle. Karşılaşıldığında, insanın içini kuş kanadı yelleriyle ferahlatan, o mütevazı ama bir o kadar da cesur kelimeler. Filmlerdeki repliklerden, şarkıların sözlerine, şiir dizelerinden, roman satırlarına kadar pek çok yerde rastlaştık onunla. En zor anımızda bir dostun ağzından çıktı, içimize su serpti. Sıkıştık, annemiz sırtımızı sıvazlarken söyledi, bunaldık kardeşimiz sımsıkı kucaklarken kulağımıza fısıldadı. Kimi de içimizden, taa derinden gelen bir sesti. Her seferinde işe yaradı. İnandık çünkü. İnanmak nefes almaktı.

“Her şey çok güzel olacak.”

Verilen bazı sözlerin sonucunun garantisi yoktur. Zaten önemli olan, bu sözün yarattığı umut, cesaret ve ardından peşi sıra gelen mücadele hissidir. Son günlerde, haksızlıklardan, adaletsizliklerden boğulan milyonların diline pelesenk oldu bu cümle. Gözleri ışıl ışıl bakan bir çocuğun ağzından çıkınca daha da güzelleşti. Her bir harfi anlam kazandı. Her şey güzel olmayacaktı biliyorduk ama bir şeylerin güzelleşmesine hasret kalmıştık.

Bir yerel seçimden fazlasıydı yaşadığımız. Ergen bir çocuğun ömrü kadar bir süredir, aydınlığımızı çepeçevre saran bir “şey” vardı başımızda. Bir siyasi parti, bir siyasi lider gibi görünen o “şey” aslında adaletsizliğin, harisliğin, yobazlığın, merhametsizliğin ve evet karanlığın vücut bulmuş haliydi. Ufacık bir yumurtaydı başlarda, kabuğundan çıkan, gün geçtikçe büyüyen, cehaletle beslenen, yalanla güçlenen ve gücünü ne yazık ki sadece ve sadece kendi çirkin çıkarları için kullanan bir “şey”. Zamanla, olmaz denilenler olmuş, kavgalar, ayrışmalar, haksızlıklar, zulümler normalleşmişti. Sevgi ve merhametin renkleriyle var olmuş bu topraklar, kinle nefretle kararmıştı. Ben, sen, biz, bizden olmayan, kahraman, hain, dost, düşman hepsi iç içe, hepsi soyut, hepsi sahici ve hepsi yıkıcıydı.

31 Mart’ta yaşanılanlar, bir ülkenin büyük şehirlerinin iktidar partisinin yönetimini reddetmesi değildi sadece. Asıl olay, yenilmez sandığımız, o karanlık “şey” in, bize inandırmaya çalıştığı kadar güçlü olmadığının ortaya çıkmasıydı. Bu ülkenin kalbi olan şehrin isyanı, bizi ele geçirdiğini sandığımız karanlığın da kalbine vurulan ak bir hançerdi. Karanlık yara aldı, sarsıldı. Sevindik. Nasıl sevinileceğini de unutmuştuk, elimiz ayağımız birbirine dolandı. Ve umutlandık tekrar. Kanımız kaynadı, birlikte inandığımız ve mücadele ettiğimiz günleri hatırladık. Korktuk da. Atalarımızın “Arsız güçlü olunca, haklı suçlu olurmuş.” diye uyaran sesini duyduk. Bu oyunu defalarca görmüştük. Namertle olan savaşın da nasıl bir şey olduğunu kanaya kanaya öğrenmiştik. Ama elden bir şey gelmezdi, biz hala merttik.

Korktuğumuz ama beklediğimiz şey başımıza geldi elbette. Hak, hukuk, adalet gibi unutturulan değerler, bu seçimle birlikte iptal edildi. İçimiz yine alışkın olduğumuz o kerpetenle sıkıştı. Ama karanlık bir kez yara almıştı. İçimizde gömülü duran umudumuz ise gücünü hatırlatarak yeşermişti. Yine sen, ben demeden “biz” olmaya başlamıştık sanki. İstediğimiz tek şey aydınlıktı.
  
Bu kez “Her şey çok güzel olacak” diyoruz. Yola çıktığımız “Her şey güzel olacak”tan daha tutkulu, daha inançlı, daha güçlü bir cümle bu. İçinde “çok” var. İçinde biz varız. Umutlarımız, inancımız ve mücadele azmimiz var. Bu kavganın sonunda sonuç ne olur, her şey güzel olur mu bilmiyoruz. Bildiğimiz şey; artık “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” Karanlığa o ak hançeri soktuk bir kere.

Hande Çiğdemoğlu
hande.cigdemoglu@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder