Ziya / Üç - Ender Macun - Sevdalım Hayat
Ziya / Üç - Ender Macun

Ziya / Üç - Ender Macun

Paylaş

Ziya / Üç






eyrelmiş grimsi saçları alnına düştükçe, sol eliyle geriye doğru atıp saçlarını yatırıyor. Kısa ve düzgün kesimli saçları kafasının arkasında yer etmiş üç saçkıran boşluğunu ele veriyor. ‘Bu bölgeler biraz daha uzun bırakılsa kapanabilir.’ Dinlemiyor ki. ‘Onlar hayatın benim üzerimde bıraktığı izlerden sadece bir kaçı’ diyor Beşiktaş’taki dilsiz berbere. Kalınca kaşlarının altında, gözleri hep kısık. Bu yüzden, yeşilimsi rengini zar zor seçebiliyorsunuz. ‘Senin gözlerin ne renk Ziya?’  Gülüyor. O kadar çocuk gibi ki gülüşü. ‘bak bakalım’ diyor, iki parmağıyla açıyor göz kapaklarını. ‘Aaaaa yeşilmiş’. Sanki her an gözlerine bir şey kaçacakmış gibi, tedbirli bir kısma hali mi onunkisi? O küçücük aralıktan tüm bir âlemi seyre dalıyor. Gözleri az biraz evinin küçük pencerelerini anımsatıyor. Alnı ve gözlerinin çevresi hep böyle kırışık. Sanki yüzyıllardır bu hayatta hüküm sürüyor gibi. Irmaklar, yollar, dereler halinde yüzünün iki yanını birbirine kavuşturuyor bu kırışıklıklar. Sanki çocukluğundan beri taşıyor bu yolları, yeryüzü şekillerini yüzünde. Büyücek bir burnu var. Her şeyi koklamak için her zaman hazır. İyiyi ve kötüyü koklamak için. Ağzı gülüyor gibi ama tam da öyle değil.  Her an bir hüzne balıklama atlayacakmış gibi tedirgin. Burnu ve ağzı arasında ince, siyah bıyıkları küçücük bir gülüşünü kuvvetlendirmek için makasla, ustaca düzeltilmiş; ince dudaklarını tamamen ortaya çıkarıyor. Dilsiz berberin mahareti. Elmacık kemikleri oldukça sert ve şekilli. Birkaç dişi yok. Belki bu yüzden gülmekten, yüksek sesle konuşmaktan kaçınıyor. Hatta, diyebilirim ki çokça dişi yok. Konuşurken, bazı sesleri çıkarırken çocuk. Her zaman sakalsız, temiz. Büyük ve düzgün iki kulağı, tüm sesleri duyabilmeye, hiçbir şeyi kaçırmamaya ayarlı gibi.


Sol şakağında kibrit başı gibi üç beni var. Bu benlerin hemen altında, derin bir kesiği, eski bir darbeyi gösteren, kusurlu bir dikişle tamir edilmeye çalışılmış asude yara. Sol gözünün hemen yakınlarında bir yerde son bulan, Ziya’yı biraz tekinsiz gösteren o cömert iz. ‘İşte bu da benim parçam’ diyor her sorduğumuzda. Başka da bir şey söylemiyor. Ama bir parçadan çok mükemmel bir sızıyı sunuyor gibi bakana. Ziya’nın eli zaman zaman bu sızıda gidip geliyor. Parçayı yokluyor. Yüzünde pek başka bir şeye dokunmuyor. Sadece bu iz işte. Hepsi o kadar.

Ender Macun

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder