belki resim der ki / eve
dönerken
Gecekondular / Nuri İyem, 1976, sunta üzerine yağlıboya
İnşaatın orada minibüsten in, erken gel,
karanlığa kalmayasın. Demir köprüyü geçerken paçalarını çorabının içine sok ki,
mahalleye indiğinde çamurlanmasın. Buralar birkaç gündür balçık. Dün, deli yağmurdan
sonra, tek tek taşlar, kiremitler koydum eve çıkan sokak boyunca, üzerine
basarak yürüyesin diye. Yine de dikkat et düşmeyesin. Hikmet’lerin penceresi
açıktır, başını uzat pencereden, bi merhaba de içerideki dumanlı ve pejmürde âleme
doğru. Sevinirler seni gördüklerine; yine de fazla oyalanmayasın. Söğütlü
kahvenin hemen yanında, Yadigar bakkaldan bi ekmek, biraz da yumuşak peynir al.
Paran varsa ver, yoksa deftere yazdırırsın. Taş basamaklardan çık, aheste.
Yokuşun başındaki eğreti elektrik direğine adını ve sevdiğin bir şiirin dizelerini
yazdım aceleyle, belki okursun. Başka şiirler de var orada, ama sen benim yazdığımı
hemen tanırsın. Çocukları, plastik topları, mezarlığı ve pazar tezgâhlarını geçerken,
esintiyle dilimlenen havada özlediklerinin kokusunu da alırsın. Bir de,
unutmadan, ekmeği, peyniri Halime Teyze’nin kapısındaki torbaya bırakırsın. Kulağını
kapıya koyup belki koyu kahve kıvamında ıssızlığın sesini de duyarsın. Sonra
gökyüzüne bak, bulutların gittiği yöne doğru ilerle. Her şeyi geç, bir an olsun
arkana bakmayasın; eve yaklaştığında bildiğim bir şarkıyı ıslıkla çalarsın.
Ender
Macun
Mart, 2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder