Başka Bir Hırs
Büyük Anton Çehov’a hikayelerini Fransızcaya
çevirmeyi önermişler. “Olmaz ki” demiş. “Ben bu hikayelerde Rus insanını
anlatıyorum. Fransızlara çok uzak şeyler bunlar.”
Bugün dünyanın en “evrensel” oyun ve öykü yazarı
kabul edilen Anton Çehov, belki de büyüklüğünü bu safiyete borçlu. Başarı
peşine düşmeyen, sadece içindeki derdi paylaşmak için yazan bir adamın
büyüklüğü bu. Ve önünde bütün dünya şapka çıkarıyor.
Franz Kafka da kitaplarını yayımlamak için
yazmamış. Hatta yakın bir arkadaşına, evdeki el yazmalarını öldükten sonra
yakması için vasiyette bulunmuş. Çünkü Kafka’nın da başarı ya da para gibi bir
amacı yok. İçinden geldiği için yazıyor.
Bu örnekler ne yazık ki azaldı. Bugün dünya öyle
bir “başarı” şartlanması içinde ki, her şeyi satışla, yaygınlıkla, popüler
olmakla ölçüyor. Ve bazıları yaratıcı sanatçıları bu bakış açısından ele
alıyor. Birisi resim mi yapıyor: “Hımmm demek ki para kazanmak istiyor.” Birisi
roman mı yazmış: “Demek ki derdi şöhretini artırmak.” Birisi bir senfoni mi
bestelemiş: “Demek ki şöhrete ve paraya doymamış.”
Sanatçıları böyle genel geçer yargılarla
harcamaya çok meraklıyız. Elbette para ve şöhret için yanıp tutuşan sanatçılar
da vardır. Ama hepsini aynı kefeye koymak büyük haksızlık değil mi?
***
Eğer bir insan yaratıcıysa, yüreğinde
gökkuşağının bütün renklerini yansıtan bir çağlayan kaynar. Romanlar, öyküler,
melodiler, renkler, dizeler uçuşur kafasında. Onun için mutluluk, çalışmak ve ortaya
bir şey çıkarmaktır. Her bir yaratıda yeni bir risk aldığını bile bile
yaratmaya devam eder. Çünkü buna mecburdur. Yapısı böyledir.
***
Bizim gibi ülkelerde çalışkan insanlara kızılır.
Özellikle ömür boyu lak lak edip, bir eser ortaya koyamayanlar, durmadan
yaratanları, yeni yaratılara imza atanları sevmez. Onları şöhret ve para
düşkünlüğüyle ve “çok hırslı” olmakla suçlar. Oysa bu hırs, onların anladığı
hırs değildir. Daha çok yazı, daha çok ezgi, daha çok film, daha çok resim
diyerek durmadan kabaran bir yüreğin yaratma hırsıdır bu. Ün ve para olsa olsa
bir yan üründür ve gerçek sanatçıyı ilgilendirmez.
Önemli olan “yaratma hırsı”dır.
Zülfü Livaneli
Oldum olası bedenime sığmayan ruhumun coşup, taştığı anlardır yazma isteğimin kabardığı anlar...
YanıtlaSil