Mavi Morna / Cesaria Evora
Dünya küçüktür. Hayat ise şaşırtmacalı bir
bulmaca, sürprizlerle dolu bir panayır! Belki de başka hayatları izleyenler için
durum böyledir. Tahmin ederim ki kimsenin hikâyesi, bir anlatıya sığacak kadar
basit, görüldüğü renkte değildir. Okyanusun ortasında küçük bir adada başlayıp,
büyük kısmı zorlu geçen bir hayata bakalım mesela. Cesaria Evora. Tam 47
yaşında ünlü olan, ilerleyen yaşlarda tüm dünyanın kulaklarından yüreklerine
yürüyen büyülü bir ses! Başarı öyküsü, bizler için hayranlıkla izlenecek bir prömiyerden
farksız.
Atlantik Okyanusu’nda, Afrika kıtasının kuzey
batısı açıklarında 10 ada ve 8 adacık vardır. Türkçe bilinirliği ile Yeşil
Burun Adaları, yani Cape Verde. Koca bir suyun ortasında küçük varlıkları ile
yükselen, dünyanın çoğunun habersiz, sömürgecilerin farkında olduğu bir ülke.
Anadili Creole, ama resmi dili Portekizce. Bu ülkenin küçük adalarından biri
olan Sao Vincente’de dünyaya gelen esmer kadın, babasının kemanına şarkılarıyla
eşlik ederek büyüdü. Henüz 16 yaşında sahnenin büyülü tozunu yuttu. Sonrası ise
bir ömür süren müzik macerası…
Cesaria Evora, hayatını en iyi bildiği ve en
güzel yaptığı şey ile geçirdi. Ülkesinin bağımsızlığını kazanması onun 34 yaşına
rastlamıştı. Ancak bu özgürlük sevinci, ülkenin içine düştüğü ağır yoksulluk
koşullarıyla gölgelendi. Yoksulluk, öyle hızla her yeri kapladı ki, Eva’nın
şarkı söyleyeceği sahneler bir bir kapandı. İki çocuğu ile birlikte annesinin
yanına sığınmak ve şarkılarını sadece çocuklarına söylemekten başka çaresi
yoktu. Bu durum tam 10 yıl sürdü.
Çoğu insanın hayatının yol haritasını çizip,
defterlerini kapamaya başladığı yaşlarda, bir Fransız, Eva’nın hayatını
değiştirecekti. Jose da Silva adlı bu menajer, onu ilk kez Lizbon’da bir
lokantada dinlemişti. O sesi, o dokuyu unutmak imkânsızdı. Bu esmer gizin peşine
düştü adam. Sürdüğü iz, onu dünyanın unuttuğu adaya yani Cape Verde’ye ulaştırdı.
Cesaria, burada ailesiyle birlikte neredeyse sefalet içinde yaşıyordu. Hayatını
şarkı söyleyerek kazanıyor, annesi ve çocuklarına bu şekilde bakıyordu.
Cesaria’nın büyük hayalleri yoktu. Şöhret ve
servet gibi konularla ilgilenmiyordu. Bu kadın şarkı söyleyerek, sadece hep
yaptığı ve en iyi bildiği işi yapıyordu, yapacaktı. Tanınıyor olmak ya da
olmamak, yaptığı mucizevi işin ruhunu etkileyecek bir şey değildi. Ama dünya
Cesaria Evoria adını tanıdı. Tanıdı ve çok sevdi.
Cesaria, menajeri Silva ile birlikte Paris’e
giderken, dünya çapında bir şöhrete ulaşacağını, albümlerinin 4 milyon adet
satacağını hatta Grammy ödülüne layık görüleceğini hayal etmiş miydi
bilmiyoruz. Bildiğimiz şey, bu şöhret onun hayatında birçoklarından daha ufak değişiklikler
yarattı. Adadaki evinin yerine daha yüksek katlı bir ev yaptırdı ailesi için. Kendisi
yılın 8 ayını turnelerde geçirdi. Ülkesinden ayrılmak, başka bir yere yerleşmek
ona göre değildi. Kendi dili dışında başka bir dil konuşmak da. Ölene kadar
herkesle Creole diliyle konuştu. Ülkesinin şarkılarını ve kendi dilini tüm
dünyada gezdirdi.
Fado, caz ve samba başta, olmak üzere Latin
müziklerinin sentezi olan morna, onun sayesinde tanındı. Yas anlamına geliyordu
morna. Hakikaten de bu müzik, mavi bir melankoli, dalgalı bir nostalji haliydi.
Okyanusun ortasındaki küçük adanın büyük müziğiydi morna.
Eva, özgür ve özgün bir kadındı. Şarkılarını,
hangi sahnede olursa olsun çıplak ayakla söylerdi. Nedenini soranlara “Cape
Verde’de böyle dolaşılır.” demişti. “Ayakkabıyla kısıtlandığımı hissediyorum.”
Böylece Cesaria Evoria müzik tarihine “Çıplak Ayaklı Diva” olarak geçti.
Ama yorgundu. Hayat ona geç de olsa göz kırmıştı ama
yaşanan hangi şey unutulurdu? Giden gençliğin hangi coşkulu günü geri gelirdi?
Öyle bir hüznü vardı ki, bakışından, duruşundan hele ki sesinden usul usul
akıyordu. Hayatının son yılında yaşadığı kalp krizi ve arkasından geçirdiği ağır
ameliyatla, müzik çalışmalarına ara vermek zorunda kaldı. 2011, hüzünlü ama
pırıltısı eşsiz bir yıldızın kaydığı yıldı.
Eva doğduğu yerde öldü! Dünya, “Çıplak Ayaklı
Diva”nın şarkıları ile dönmeye devam ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder