ADA Şarkısı Üzerine - Zafer Köse - Sevdalım Hayat
ADA Şarkısı Üzerine - Zafer Köse

ADA Şarkısı Üzerine - Zafer Köse

Paylaş
 
Dünyayı güzellik kurtaracak.Bir insanı sevmekle başlayacak her şey.
Sağlıklı biçimde bir kişiyi seven insan “seni seviyorum” dediğinde, “seninle birlikte dünyayı, diğer insanları, tüm canlıları ve kendimi de seviyorum” demiş oluyor.

Her insanda hemen hemen aynı miktarda sevgi bulunduğu sanılıyordu. İçindeki sevgiyi bir şeye yönelten kişide, diğer insanlara ve alanlara verebileceği bir sevgi kalmayacağı düşünülüyordu. Geçtiğimiz yüzyılın ortalarına kadar kabul gören bu yaklaşıma göre, sevgisini fazlaca kendisine yönelten kişi, bencil oluyordu. Bu duygu çok yoğun olarak başka bir kişide odaklanınca, ortaya aşk çıkıyordu. Bir nesneye, insana veya anlama yoğun biçimde sevgisini yönelttiği için kendine yönelik sevgi duyguları azalan kişi ise fedakar olarak tanımlanıyordu.

Fakat sonraki yıllarda bu yaklaşımı doğru kabul eden kalmadı. Sevginin deneyimleyerek, öğrenerek ve emekle çoğaltılabileceği bilgisine ulaşıldı. Bir kişiye veya nesneye yöneltildiği için azalması söz konusu değildi.

Özellikle Erich Fromm’un kitaplarıyla kitlelere ulaşan bilgilere göre, sevgi, yaşandıkça artan veya azalan bir duygu. Bir kişiye duyulan sevgi arttıkça insanın içindeki sevme yeteneği çoğalacak ve her yöne dağılacaktır. Sadece bir kişiye “sevgi” duyup diğer insanlardan uzaklaşmak, o kişiye yönelik duygunun da sağlıklı olmadığının kanıtı olarak görülüyor. Sahip olma tutkusu, ait olma isteği gibi farkında olmadığı herhangi bir güdüsünü kişi sevgi ile karıştırabiliyor.

Bu açıdan bakınca, “sağlıklı sevgi” ile “sevgi yanılsaması yaratan psikolojik savunma mekanizmaları” ayrımı netleşiyor. Örneğin yabancı düşmanlığı, çoğu zaman “kendi milletini sevmek” biçiminde ifade ediliyor.

Aslında, sağlıklı biçimde bir kişiyi seven insan “seni seviyorum” dediğinde, “seninle birlikte dünyayı, diğer insanları, tüm canlıları ve kendimi de seviyorum” demiş oluyor.

Böyle bir duygu elbette duyarlılığın yükselmesine neden olur. Duyarlık ise, güzellikleri olduğu kadar çirkinlikleri ve haksızlıkları da algılamayı sağlar. Demek, sevgi insanda sıkça öfke de yaratabilir. Öfkenin değil, aldırmamanın karşıtı olarak ortaya çıkıyor, sevgi.




Bu durumda, “hilesiz kucaklamak istiyorum” dersiniz, “kucaklamak dünyayı, şehri ve seni”.

Ve bu nedenle “Bir insanı sevmekle başlayacak her şey.”

Sevgi yalnız bir insana bağlılık değildir. Bir tutumdur. Kişinin yalnız bir sevgi nesnesine değil, bütünüyle dünyaya bağlılığını gösteren bir kişilik yapısıdır. Kişi yalnız bir tek kimseyi seviyor, başka her şeye karşı ilgisiz kalıyorsa sevgisi sevgi değil, genişletilmiş bencilliktir.
Karl Marx - 1844 El yazmalar

Doğanın ve sanatın güzelliklerinin anlamı sadece onların varlığından kaynaklanmıyor. İnsanın bunları algılamasıyla, güzelliklerin değerini bilmesiyle bir anlam kazanıyor bu varlıklar.

Güneşin doğuşu güzel olur muydu, insan onu güzel bulmasaydı? Güzel bir doğa parçasıyla güzel olmayan arasındaki temel fark, insanın onları öyle değerlendirmesinden kaynaklanıyor. Aynı şey sanat yapıtları için de geçerli değil mi?

Dolayısıyla bütün güzellikler, insanlar onları hak etikleri ölçüde, onların değerini bildikleri oranda var. Güzelliğin olumlu işlevine inanmak, bu nedenle, insanlara güvenmek anlamına geliyor.

Bu inançla üretilen bir sanat yapıtı, sadece boş zamanlarda dinlenecek veya okunacak nesne olmaktan çok öte bir anlama ulaşıyor. Hayata müdahale etmenin, güzel insan yaratmanın bir yolu haline geliyor.

Evet, bu inançla hep bir ağızdan söylüyoruz:

Dünyayı güzellik kurtaracak
Bir insanı sevmekle başlayacak her şey.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder