Gidemeyenler Ülkesi’nde - Zafer Köse - Sevdalım Hayat
Gidemeyenler Ülkesi’nde - Zafer Köse

Gidemeyenler Ülkesi’nde - Zafer Köse

Paylaş
Sevgili Dostum,

Ailece ülkeden ayrılmaya karar verdiğinizi duydum, içimde bir dal kırıldı.

İnsanın sevgilisini terk etmeyi düşünmesi gibi bir şey bu. Veya intihar etmeyi düşünmesi gibi. Sonra vazgeçsen de artık bir kere düşünmüşsündür. O dal kırılmıştır işte. Bunu düşünmeden önceki günlerine bir daha dönemeyeceksin.

Ama böyle bir şeyi düşünmemiş olan kim var ki?

Her gün yeniden yeniden boğulma duygusu yaşıyorsun. Her seferinde seni daha çok rahatsız eden kuru gürültülerin içine düşüyorsun. Sinemaya, tiyatroya gitmek istemiyorsun artık. Toplu halde bulunulan ortamlarda, trafikte, ortak alanlarda soluksuz kalıyorsun. Mesleğinde gelişemiyorsun. Emeğinin karşılığını alamıyorsun. Ödediğin vergileri kontrol edemiyorsun.

Yine de, belki gitmezsin. Gidemezsiniz. Belki de yıllarca aynı konuyu konuşuruz. Çekip gitmek üzerine sözler ederiz. Hatta yıllar sonra bir kez daha kalkışırsın; başvuru için belgeleri hazırlamaya başlarsın, göçmenlik formlarını doldurursun.

Boş bir söz olarak veya ciddi bir plan olarak veya bir hayal veya bir sitem veya bir isyan olarak, bu memlekette gitmekten hiç söz etmemiş olan var mıdır acaba?

Ne diyebilirim ki?

Git demek içimden gelmiyor. Mutlaka daha sorunsuz, daha belasız, daha sakin yaşanabilir, o ellerde. Peki, oradaki insanlar gibi o kültürün, o alışkanlıkların güzelliklerini hissetme şansın var mı, dostum? Kendi memleketin gibi olur mu hiç?

Aslında sen de biliyorsun bu gerçeği. Gittiğin yere kendini de götüreceğini biliyorsun. Kavafis’in dizelerini… Havasını soluduğun bu şehir, yürüdüğün sokaklar, çocukluğunu yaşadığın mahalle, hepsi, hepsi arkandan gelecek.

Olsun, diyorsun, en azından çocuğumuz için…

Ne diyebilirim ki?

Kal demek içimden gelmiyor. Kal, direnelim, mücadele edelim, gibi tumturaklı laflar kâr etmez şu anda sana. Sen zaten bu memleketin seni terk ettiğini düşünüyorsun; o nedenle gitmek istiyorsun.

Haklısın, uzun zamandır yalnızız biz. Memleketimizde yalnızlık içindeyiz. Eğitimde, sağlıkta, her türlü sorunda çözümlerin tek başına aranmaya başlandığı günden beri. “Güzel olan – gerekli olan – mümkün olan” birliğinin bozulduğu günden beri. Örgütlü hareket etmenin unutulduğu, “Çevreden merkeze yürüyenler” diye garabet bir felsefenin yaygınlaştığı günden beri. Halkı bir türlü anlamayan ve “alçak gönüllü” tavırlarını arabeski hoşgörerek kanıtlamaya çalışan entellerin köşe başlarını kaptığı günden beri.

Aslında, 12 Eylül’den beri.

Biliyorum, gitmek kadar kalmak da istiyorsun. Bir yandan da, bu kadar kararlı sözler ettikten sonra kalınır mı buralarda diye içinden geçiriyorsun.

Ama böyle bir şeyi düşünmemiş olan kim var ki?

Yine de, belki gitmezsin. Gidemezsiniz. Belki de yıllarca aynı konuyu anlatırsın bana. Çekip gitmek üzerine sözler edersin. Yaşarsın bu Gidemeyenler Ülkesi’nde, hep gitmek isteyerek kalırsın.

Gitmeyi istemek. Sevgiliyi terk etmek, intihar etmeyi düşünmek. Sonra vazgeçsen de o dal kırılmıştır artık. Böylesine kırılmadan önceki günlerine bir daha dönemeyeceksin.

Varsın dönemeyelim önceki günlere. Gitmeyelim de dönmeyelim de… Yeniden başlayalım dostum, hadi, yeniden!

Bırakma elimi.


Zafer Köse


1 yorum:

  1. Harika analiz, sorun kalmak değil ki çözüm gitmek olsun. Gitmek sadece uzaklaşmak olabilir ama kaçamaz insan memleketinden. Uzaklaşsa bile bu hiç bir meseleyi çözmez bilakis alevler. Zafer Köse’nin çözüm önerisine katılıyorum.

    YanıtlaSil