Benim
Adım Mavi
Deniz:
Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbirleriyle bağlantılı, tuzlu su
kütlesi.
İnsan:
Homo sapiens taksonomik adıyla bilinen, primatlar takımının, büyük insansı
maymunlar familyasının homo cinsinde bulunan tek canlı türü.
İki
ayaklı, düşünebilen ve konuşabilen canlı, içinde türlerce organizma barındıran
ve içinde bulunduğu gezegenin beşte üçünü kaplayan tuzlu su kütlesinin yanında
oturuyor. İklim, soğuk ve yağışlı döneme girmiş. İnsan, kendi türü için
belirlenmiş ortalama yaş döngüsünün ortalarında. Coğrafi olarak iç deniz olarak
nitelendirilen, koca su kütlesi ise diğerlerine göre küçük olsa da boğazlara ve
güçlü akıntılara sahip.
İnsan,
türünün ait olduğu kara parçasında oturmuş denize bakıyor. Birkaç adım atsa ona ulaşabilir. Üzerinde
yüzebilir, suyun derinine yalnızca nefesini tuttuğu sürece dalabilir. O anda
biyoloji, zooloji, klimatoloji, coğrafyaya ait somut bütün bilgiler, eflatun
bir dumana karışıp, helezonlar çizerek gökyüzüne yükseliyor. Etrafı sevgi,
bağlılık, tutku, aidiyet gibi güçlü ama görünmez şeyler sarıyor. İnsanın
gözleri kapanıyor, lacivert, gri ve pembenin karıştığı maviyi kalbiyle görüyor.
Dili susuyor, ruhu konuşuyor:
Deniz!
Bana
"annen toprak" diyorlar, oysa ben senden doğmuş gibiyim. Köklerim
sularına uzanıyor, ruhum kokuna kenetlenmiş. Gücüm, boyunca uzanan
dalgalarından geliyor.
Bana
"aşk" diyorlar, sevgililerden bahsediyorlar. Oysa benim yüreğimden
tutkuyla taşan sular, sana akıyor.
Denizim!
En
eski ve hep yeni sevgilim. Kokunu almadığım zamanlar, canımı acıtarak duruyor.
Gözlerim esrarengiz renklerini görmediğinde kör oluyor. Sana bakıyorum.
Derinlere yükselen kudretli dünyan karşısındaki dehşetli hayranlığım iliklerime
işliyor. Gözümün gördüğü, ruhumun hissettiği hareketlerin kanımı ısıtıyor. Seni
duymaya çalışıyorum. Derinlerden gelen, yüzeye çıktıkça mavilenen sözcüklerinden
ilham alıyorum.
Sen,
her gitmelerin dönüşlerine kucak açan kadim dostum! Öfkelerimi tuzunda,
kayboluşlarımı sessizliğinde,
yakarışlarımı ıslak serinliğinde eriten bilge yol arkadaşım. Bana dair ne varsa, senin dokuma işlediğin
mavi desenlerle bezeli.
Peki
sen hatırlar mısın, küçük çıplak ayaklarımın seninle ilk kez buluştuğu zamanı?
Burnumdan genzime kaçan tuzlu suyunla nefesimin kesilip korkuyla çırpınışımı.
İlk kez gözlerimi, bulanık suyunda açtığımdaki buğulu görüşümü. Senin yanında,
seninle var oluşumu, büyüyüşümü izledin. Coşkun sevinçlerimi, bulut
hayallerimi, sonrasında kesif acılarımı, yürek burkan özlemlerimi içinde
biriktirdin.
Ya
ben? Unutur muyum umarsız neşemi suyuna fırlattığım çocukluğumu. Deli
sorularımın cevaplarını sularında bulduğum ilk gençliğimi. Bağır çağır
şarkılarımı sen alkışladın, ilk öykülerime sen şaşırdın. Günyüzü görmemiş
küfürlerime kahkahaların, deli ağıtlarıma gözyaşların karıştı.
Yaş
aldım hızlıca. Kimi yanı başında, kimi millerce uzağında hasretle… Ama dönmeye
gittiğim her gurbetten koynuna koşarak gelmedim mi? Ben geldim, sen bildin.
Gözyaşlarımı suyunun tuzuna akıta akıta yaşadığım fani aşklarımı, çaresizce
tattığım kaybedişleri, giderken parça parça beni de yanlarında götüren
ölülerimi, hayal kırıklıklarıyla çıktığım vazgeçiş yollarını.
Ben
savrulurken, sen tutup sarstın kollarımdan hep.
Kudretinden parça parça verip, ayağa kaldırdın. Gözlerimin öfkeyle
kapandığı zamanlar maviliklerinle içeri sızıp onları açtın. Kimi küstün bana,
yüz çevirdin. "Olmadı senden" dedin. Dalgaların benden uzağa vurdu.
Yaşamaktan cayıp, sularına karışmak istediğimde beni reddettin. Kızdın, öfken
siyaha çalıp göğe yükseldi. Ama hiç caymadın benden. Affettin, kucakladın,
sevdin... Beni en çok sen sevdin. Koşulsuz, riyasız, korkusuz, masmavi sevdin.
Ve benden olanları da sevdin. Doğurduklarımı kucakladın. Onların kulaklarına da
saf iyiliğini üfledin.
Bugün
kalbim iyilik, giz ve sevgiyle doluysa, bana dokunduğundandır. Benim adım Mavi
ise, ruhunu ruhuma kattığındandır. Deniz, denizim. Yanımdaysan yoluma devam
edeceğim...
Hande Çiğdemoğlu
hande.cigdemoglu@gmail.com
Fotoğraflar:
Hande Çiğdemoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder