Ertuğrul Köymen’e.
Amcama…
İnsan ne zaman büyür? Okumayı
söktüğünde mi? Ayakkabısını kendi bağlayabildiğinde mi? Islık çalmayı
öğrendiğinde ya da düşmeden bisiklet sürebildiğinde mi?
Çocukluk ne zaman biter? Diplomanı
koltuğunun altına aldığında mı? İlk kez oy verdiğinde mi? İlk kez bir dudağı
öpmüşsündür, o karanlık kestirme yoldan tek başına korkmadan geçmişsindir,
üstelik arabayı artık tek hamlede park edebiliyorsundur.
Maaş bordron ya da banka hesabın mı
var artık? Eve gelirken 2 ekmek 10 yumurta alabiliyor musun? Anne ya da baba da
oldun. Büyük şey! Bir insan dünyaya getirip onu sevmek, korumak, kollamak,
eğitmek, yetiştirmek ne kadar da önemli. Görevler çoğalınca, sorumlulukların
anlamları artınca mı büyünür? Hüzünler, çaresizlikler, acılar fazlalaşınca mı?
Yaş almış, yetişkin olmuşsun.
İşin-gücün, ekmeğin-aşın, derdin-tasan, huyun-suyun, kuralın-kaiden var.
Birilerinin ağabeyi, ablası, teyzesi, amcasısındır belki de artık. Arkadaşların,
ahbapların, dostların, düşmanların ya da istesen de düşman olamadıkların var.
Yol gösterdiklerin, akıl verdiklerin, başını dertten kurtardıkların, ayıbını
örttüğün, sırrını gömdüklerin var.
Kendi icadımız takvimsel kurguda koşar
adım ilerleyen zaman, bize parmakla sayılan rakamlar verir. 5-15-25-35... Hangi
rakama ulaşmak, hangi yaşa gelmek yeterlidir, büyümek için?
İnsan büyür!
Gölgelendiğin son çınar
devrildiğinde, güvenle sokulduğun o nefes durduğunda, hatalarının sevgiyle eritildiği,
kavgaların küslüklerin göz göze değer değmez bittiği o han yıkıldığında insan
büyür. Yaş denilen rakamın bir önemi yoktur. "Şimdi ne yapacağım?"
sorusunu sadece kendine sorduğunda büyürsün.
Hande Çiğdemoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder