Sarsılan Yaşamdan Bir Kesit - Figen Yamansoy - Sevdalım Hayat
Sarsılan Yaşamdan Bir Kesit - Figen Yamansoy

Sarsılan Yaşamdan Bir Kesit - Figen Yamansoy

Paylaş

Sarsılan Yaşamdan Bir Kesit
Sarsıntılar sokağa atsa da yine dönüp dolaşıp giriyoruz karanlıklara. Zaman, kaçtığımız yere değil, kendimize gelme zamanı. “Ada su alıyor.” (S:118)

Birileri birilerini peşine takıyor. Takılıyorlar, farklı ‘gerekçelerle’, sormadan, sorgulamadan. Peşine takıldıklarının hedefi belli ama görmüyorlar, göremiyorlar. Yaşamı hem kendilerine hem diğerlerine zehir ediyorlar. Her şey birbirine girmiş. Suçlu-suçsuz, kandıran-kandırılan her şey ama her şey karmakarışık. Suç ne? Suçlu kim? Kim haklı? Kim haksız?

Bu satırları Barış İnce’nin ikinci kitabı Sarsıntı’nın “Bu ada su alıyor da kimse bir şeyden ders almıyor.” cümlesi çağrıştırdı ve neden susuyoruz, diye sordum kendime. Hep birlikte sulara gömüleceğiz oysa. Batıyoruz… Karmakarışık düşünceler içinde sayfanın ucunu kıvırdım. Sondan bir önceki sayfaymış meğer! Bir solukta okumuşum.

Başa dönüp kıvırdığım diğer sayfalara göz atıyorum. Not alacağım, üzerinde düşünüp dilim döndüğünce duygularımı yazmaya çalışacağım cümleler var. “İnsan ne zaman kaçar? Değiştirme umudunu yitirdiğinde. Ümit ne sinsi bir his… Bir şeylerin düzelmeye başladığına inandığın an hayal kırıklığı yaşarsan sarsıntısı büyük oluyor.” (S:29) Sait Faik’in ada hikâyesi düşüyor aklıma, hani yazmasa deli olacağı. Kurmacalar… Kurmacalara sığınıyor, hayallerindeki adalara kaçıyor güzel insanlar, Sait Faik’ten önce de, o günden bu güne kadar da. Değiştirme umuduyla, ümitle… Ancak, sarsıntılar bırakmıyor peşlerini ve ümitler kırılıyor. “O iyi insanlar güzel atlara binip gittiler.” diyor ve bir güzel ata binip gidiyor Yaşar Kemal de.  “Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık.” diye sürdürüyor sözünü. Ama umudumuz var, Barışlarımız var hâlâ.

“Çabucak akarken zaman, gülmekle ağlamak arasında geçen sürenin de sonuna geliveriyoruz. Acı bir habere üzülmemizle tatlı bir anıya gülmemiz birbirine ne de hızlı kavuşuyor! (…) Üzerimize yağan duygu sağanağından bir damlayı bile kaçırmaya hakkımız yok sanki… Her duyguyu tatmazsak oyunu kaybedecek gibiyiz, her konuşulanı bilmezsek bir şeylere yetişemeyecek. Oysa tükettikçe çürüyeceğiz. Öldükçe değil, yaşadıkça…” (S:67)

“Sustuk… Sustunuz… Uzunca bir süre sustunuz. Niye böylesiniz? Böylesiniz işte. Sevdiğini hiç bağıra çağıra söyleyememişler gibisiniz. Haksızlık görünce dili tutulmuşlar gibi… Suskun.” (S:85)

Sarsıntı’da Barış İnce,  sürükleyici bir hikâye anlatıyor. Hikâye kahramanlarına söylettiği insanı derinden sarsan sözlerle kalakalıyor insan. Uçları kıvrılmış sayfalar var daha. İç sesim yeniden başla, diyor. “Bir daha oku ve içine sindir.” Dillerimizin çözülmesi, sarsıntıların bizi kendimize getirmesi umuduyla yeniden başlıyorum. İlk sayfadaki alıntıyı düşünmeye koyuluyorum.

“Ölmek umutları yok bunların. Hayatlarıysa öyle pis ki zavallıların…” Dante Alighieri

Figen Yamansoy

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder