Uçurum
Kadınlarla ilgili ne
çok özlü söz duyduk, ne çok yazı okuduk!.. Kadınları yüceltenler,
aşağılayanlar, nesne gibi görenler, “onun da nihayetinde insan olduğunu” ifade
edenler, överken sövenler, söverken övenler, ilanıaşk için önünde diz çöküp
evlendikten sonra diz çöktürenler, anamız derken kutsayıp “karı” derken
aşağılayanlar…
Kadınları sözleriyle
dövenlerin çok derin yaralar açtıkları bir acı gerçektir. Fakat bir de
elleriyle dövenler, sakat bırakanlar, öldürenler var ki sayıları ülkemizde yüz
binlerle ifade edilmektedir. “Soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen” ve
birçoğu “hiç yaşamamış gibi ölen” kadınlara uygulanan şiddet, toplumumuzun gün
geçtikçe büyüyen, kanamaya devam eden korkunç bir yarası.
Hayatlarını
paylaştıkları erkeklere göre daha güçsüz olan ve kendilerini çaresiz hisseden
kadınların türlü şiddetlere maruz kaldıklarını her gün görüyor, okuyor veya
izliyoruz. Onların, sözel ve fiziksel şiddetin yanı sıra psikolojik, ekonomik,
cinsel şiddete de maruz kaldıklarına tanık oluyor, genellikle de izlemek ve
üzülmekle yetiniyoruz. Oysa bir şeyler yapmak, yaralara derman olmaya çalışmak
gerekiyor. Yapılan araştırmalar, kadınların maruz kaldıkları şiddetin, sahip
oldukları eğitim ve statüyle de bağlantılı olduğunu gösteriyor. Şiddete karşı
kadınları aydınlatmak, onlara maddî-manevi destek olmak zorundayız. Fakat
ilginçtir ki eğitim düzeyi ve toplumsal statüsü yüksek kadınlar da şiddete
maruz kalabilmektedir.
Kadına yönelik
şiddetin en yaygını aile içi şiddet. Aile içi şiddet; kadına bağırmak, hakaret
etmek, başka kadınlarla kıyaslamak, kadını istemediği zaman istemediği yerde ve
istemediği şekilde ilişkiye zorlamak, çalışmasına izin vermemek, itip kakmak,
tokatlamak, tekmelemek, kesici, delici veya yakıcı nesnelerle bedenine zarar
vermek gibi çok çeşitli şekillerde görülebilmektedir. Ve ne yazık ki bu şiddet
türü genellikle aile içinde kalmakta, kadınlar gördükleri şiddetle “yaşamaya”
devam etmektedirler. Öte yandan bu durum, kadınların yanı sıra çocukları da
derinden etkiliyor. Şiddete maruz kalmayıp sadece tanık olan çocukların bile
ruh sağlığı bozulmakta ve onlar da şiddet eğilimi gösterebilmektedirler.
Evet, kadına yönelik
şiddet ülkemizde çok yaygın ve ciddi boyutta.
İnsanlarımıza iyi
eğitim veremiyoruz. Cezalar caydırıcı değil. Güvenlik önlemleri yetersiz. Bireysel
silahlanma önlenemiyor. Basın yayın organları, belki farkında olmayarak şiddeti
özendiriyor. Ekonomik gelişmişlik ve buna paralel olarak sosyal devlet
anlayışımız istenen düzeyde değil. Ekmek peşinde koşan insanların pek çoğu
gelecek kaygısı taşıyor. Ağır ekonomik ve toplumsal koşullar stres ve bunalım
yaratıyor... Ve bütün bunlar da bizi götürüp şiddet uçurumunun kenarında
bırakıyor.
Peki, ne yapılmalı?
Duyarlı insanların sorduğu temel soru bu. Cevabı da yukarıdaki “sebep”lerin
içinde yatıyor.
İrem Yağcı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder