Ziya / Yirmi Yedi
Böyle
oturup bekliyorum işte. Biri gelir, bir şey olur, acıkırım, susarım, sıkılırım
falan diye ama olmuyor. Ne birinin geldiği ne de bir şey olduğu var.
Acıkmıyorum, susamıyorum da. Ve ilginç tarafı bu halimden de memnunum. Hiç
sıkılmıyorum. Bir sandalyenin üzerindeyim. Ayaklarım çıplak, yerde toprağa
basıyor. Ayak parmaklarımı çimenler üzerinde gezdiriyorum. Sonra ayaklarımı
yerden biraz kaldırıp tabanlarımı gezdiriyorum. Gıdıklanıyorum biraz. Sonra da
geçiyor. Geriniyorum. Uyuyabilirim ama uyumuyorum. Kalkıp yerimden evi
temizleyebilirim, aylardır tek süpürge vurmadım. Yemek yapıp, bolca yapıp,
sonra yemeyip çöpe atabilirim. Kedi köpek yer nasıl olsa. Ya da ne bileyim, şu
ağaca çıkıp oradan sokağı seyredebilirim. Sokakta çocuklar oynuyor olmalı.
Sesleri buraya geliyor. Pencerelerden
konuşanlar da vardır. Yok ama, hiçbir şey yapmak gelmiyor içimden. Böyle boş
boş oturmak ve hiçbir şey yapmamak istiyorum. Bazen hiçbir şey yapmamak da
güzel. Bunları böyle düşünüyorum ama düşünmek bir şey yapmak sayılmaz. Her
zaman düşünmek var zaten. Kafam hep çalışıyor. Onu da bir durdurabilsem. Onu da
silebilsem. Temizlik. Büyük bir temizlik. Yolu nasıl olsa bu bahçeye düşmüş,
gelip konmuş, yerde pıt pıt bir şeyler gagalayan kuşlar var. Küçük serçeler. Ne
kadar da hızlılar. Ne bulup da yediklerini bir türlü anlayamıyorum bunların.
Karıncaları mı yiyorlar yoksa? Bu kuşları seyretmek de bir şeyler yapmak değil
midir? O zaman işte bir şey yapıyorum demektir. İnsanlar bir şey yapmayan
insanları sevmezler pek. Her zaman koşturacaksın. Her zaman bir şeyler
yapacaksın. Yorulacaksın. Hatta yırtacaksın kendini. Yorgunum. Uzun yoldan
geldim. Ama neşeliyim de.
Ender Macun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder