Kapıdaki Kilit - Gül-i Zar - Sevdalım Hayat
Kapıdaki Kilit - Gül-i Zar

Kapıdaki Kilit - Gül-i Zar

Paylaş
 Kapıdaki Kilit
“Anne acıktım” diyen sesi, süpürgenin uğultusu içinde eriyip gitti. Annesi duymadı onu. Sesini yükselterek bir kez daha şansını denedi. Gözleriyle de sanki “Duy beni artık” diye yalvarıyordu. Ama annesi evdeki tozları kovalıyordu.

Kıvırcık saçlı, güzel gözlü çocuk kendini dışarı attı. Sokağa çıkar çıkmaz derin bir nefes aldı. Çok derin bir nefes. Gözlerini kapadı, kollarını açtı, önce hafif esen rüzgarı hissetti, sonra tenine ince ince yağan mimozaların sarı tozlarını.

Önüne bir taş kattı, dudaklarına bir ıslık. Sokak genişti, çok geniş. Sokağın her iki yanındaki sapsarı mimozalar onu selamlamaya çalışıyor gibi dallarını eğmişti yerlere kadar. O da onları selamladı, hafif başını eğerek.

Mimozaların arkasına saklanmış, masallardan hatırladığı o küçük, sevimli mantar evlere takıldı gözü. Pencereden içeri sızmaya çalıştı, ama dallar müsaade etmedi. Midesi yeniden hatırlattı ona açlığını. Beyni ise “bir şeyler yap hadi” diye onu itekledi. Kendini birden bir mantar evin kapısında buldu. Kapıya hafif hafif iki kere vurdu. Açan olmadı. Bu defa kapı tokmağını avucunun içinde daha sıkı tutup diğer eliyle, ısrarlı biçimde 5 defa daha vurdu. Bu ısrarı işe yaradı, ağır kapıyı bir el açtı. Çirkin kapının ardından çirkin bir kadın çıkınca, ne diyeceğini unuttu. Kadının söylenmesine dayanamayıp, hemen kaçtı.

İkinci evin önünde, avucunda tokmakla bulmuştu kendini. Bir kere deneyince bu defa zor gelmedi kapıyı tokmakla dövmek. Tak, tak, tak; ne hafif ne sert, tokmağı konuşturdu kapıyla.

Hafifçe aralandı kapı. Sonra da kapının ardından, bahar gibi bir kadın çıktı çocuğun karşısına. Yumuşak ama ilgili bir sesle ne istediğini sordu. “Açım” dedi çocuk. Kadın içerden şekerlemeler getirip, avucuna doldurdu ve kapıyı kapadı. Çocuk sevincinden uzun süre avucundaki şekerlere bakakaldı, onları yemeye kıyamadı. Şekerlemeleri saklamak için bir yer düşündü ve buldu da. En değerli hazinesini, en gizli yere saklar gibi oraya bıraktı. Bu arada, şekerlemelerden birini ağzına atmıştı. Keyifle sokakta keşfetmeye devam etti.

Eli artık daha kararlı tutuyordu tokmakları. Tokmağın kapıdaki ritmi, kalbinin ritmi gibi olmuştu. Her gün bir evin kapısını çalmadan edemiyordu. Kapıların arkasından çıkan kadınları ve ona vereceklerini merak ediyordu durmadan. Kapıları açan suratsız, çirkin kadınlar, mutlu güzel kadınlara yenik düşmüştü. Ve hazinesi her gün büyüyordu. Bazen tadına bakarak saklıyordu onları, bazen tadına bakmaya kıyamadan. Bazen hiç hoşuna gitmiyordu topladıkları, tadına bakınca tükürüyor, onları çöpe atıyordu. Bazen de topladıklarının tadı çok hoşuna gidiyor ve aynı evin kapısını tekrar çalıyordu. Ama diğer evlerdekileri merak etmeden duramıyor, çok hoşuna gitse de aynı evde kalamıyordu.

Bir gün onu merakı çok uzaklara götürdü. Karşısına diğerlerinden farklı ama farkının ne olduğunu anlayamadığı bir ev çıktı. Daha küçük, daha renkli, daha neşeliydi ve onu çağırıyordu sanki bu ev. Ama bu evin iki kapısı vardı. Diğer evlerin bahçe kapıları açıkken bu evin bahçe kapısı üç büyük kilitle zincirlenmişti. Ev çok küçüktü ama bahçe duvarları çok büyüktü. Küçük evi büyük duvarlara rağmen görebilmek için zıpladı bir kaç kez. Birbirinden güzel renklerle boyanmış bu ev tahminin de çok sevimliydi. İçeri giremedi, kapıyı çalamadı. Ama her gün bu ev onu çağırdı, her gün gitti, kapı hep kilitliydi. Ama o gitmeye devam etti.

Umudunu yitirmeye başladığı bir gün yine bu evin önünde buldu kendini. Evin önünde dona kaldı, bahçe kapısındaki kilitler yoktu o gün. Hemen bahçeye daldı ve tokmağı sıkı sıkı tutup, aceleyle evin kapısını çaldı. Kapı onun acelesine hemen öyle cevap vermedi. Ama o çalmaya devam etti. Bir süre sonra kapı yavaşça açıldı. Kapının aralanmasıyla içeriden mis gibi kokular gelmeye başladı. Şeker, çilek, vanilya, çikolata kokuları birbirine karışıyor, kapıdan dışarı çıkmak için yarışıyorlardı sanki.

Kapı tam açıldığında kafasını göremediği bir kadın gördü karşısında. O kadar uzundu ki kapıya sığmıyordu vücudu. Bu kadın, bu eve nasıl sığıyor diye düşündü gülümseyerek.

Kadın yavaşça kafasını eğerek ve biraz da bükülerek kendini kapıya sığdırdı. Suratı küçücüktü.  Çocuğa gülümseyince dudakları,  bakınca da gözleri büyüdü.

Çocuk biraz çekinerek, “Açım” dedi. Kadın üstünde dumanı tüten küçücük bir kek ikram etti ona. Çocuk keki aldı ve kaçtı oradan. Kek o kadar güzeldi ki daha yolda bitiriverdi. Ve bir sonraki gün yine buraya gelmeye karar verdi.

Ertesi gün erkenden çıktı yollara, dudağında ıslık, önüne kattığı taşıyla. Çok uzaktaki bu evin önüne geldiğinde kilitlerin yine açık olduğunu gördü. Sevindi. Kapıyı çaldı nazikçe. Dev kadın bekletmedi bu defa onu, açım dedirtmeden yeni bir kek verdi. Çocuk bu keki de bir lokmada yiyiverdi.

Bu evde, bu kadında, bir gariplik vardı. Çocuk, burada verilenleri diğer evlerden aldığı şekerlemeler gibi biriktiremiyordu. Kadın çok az veriyor ve çocuk bir lokmada bitiriyordu yiyecekleri. Onun verdikleri diğer evlerinkinden çok farklıydı. Azdı ama çok güzeldi. Çocuk her gün gelir oldu bu eve. Dev kadın da her gün değişik değişik küçük kekler yaptı ona. Bir gün kadın çocuğa dev elleriyle dokundu ve onunla ilk kez konuştu. “Yarın büyük bir pasta yapacağım, ama evde hiç çatalım yok. Gelirken çatal getirir misin?” Çocuk şaşırdı bu dev kadının güzel sesine. Sesi, çikolatadan tatlı, vanilyadan güzel, çilekten daha renkliydi. Başını salladı çocuk ve evine koştu.

Bütün gün tahtadan bir çatal yapmak için uğraştı ve çatalını bitirip o evin önüne koştu. Merak içindeydi, çok heyecanlıydı. Bu dev kadın ona yoksa dev bir pasta mı yapmıştı? Kapıyı çaldı. Kapıyı açan dev kadın elinde dev bir pastayla eğildi çocuğun önünde. Çocuk cebinden çatalını çıkardı, kapıda dev pastayı yiyiverdi.

Çocuk o pastayı yerken dev kadın ona uzun uzun baktı. Küçücük gözleri büyüdü, kocaman bir yaş süzüldü dev yanaklarına. Çocuk görmedi bunu. Pastasını yedi ve gitti yeniden.

Çocuk yediği büyük dev pastayla doymuştu.

Ertesi sabah çok mutlu uyandı. Yine dudağında ıslık, önüne kattığı taşıyla yeni evler keşfetmek için yollara düştü. Ama kendini yine aynı evin önünde buldu. Tam eve yöneldi ki, evin bahçe kapısında dev bir kilit vardı!

Gül-i Zar
k.gulizar15@gmail.com

1 yorum: