Gökkuşağı Günleri - Yeşim Yeşiloğlu - Sevdalım Hayat
Gökkuşağı Günleri - Yeşim Yeşiloğlu

Gökkuşağı Günleri - Yeşim Yeşiloğlu

Paylaş


Katılımcı         : Yeşim Yeşiloğlu

Tarih               : 3 Kasım 2018  

Kitap               : Gökkuşağı Günleri

Tema               : En umutsuz görünen anlarda dahi umut umut umut

Konu       : Sindirilmiş, korkutulmuş bir halkın yeniden ayağa kalkmasının hikâyesi.

Çağrışım        :
Üniversite yıllarında Şili- Pinochet dönemi ile ilgili okuduğum bir kitapta anlatılıyordu, helikopterlerden timsahlara yem edilen, stadyumlarda vurulan muhalifler... Yıllarca sevdikleri nerede bilmeden gözü yaşlı yaşamaya çalışan insanlar.... Gözde canlandırmak dahi acı veriyordu insana. Okudukça daha da anlaşılmaz geliyordu. Güç için bu kadar insanı öldürmeye değer miydi? Bu kadar insanın kabusu olmaya, ABD 'nin Avrupa'nın köpeği olmak için kendi kanından, kendi toprağından, kendi kültüründen insanları timsahlara yem etmeye? Nasıl bir yobazlık, nasıl bir güç sarhoşluğu, nasıl bir vicdan ve onur yoksunluğu?

Umutsuz geçmişti sonraki yıllar, çünkü önümde acı bir gerçek, bir Türkiye gerçeği vardı. Sadece Türkiye mi? 60, 70, 80 derken ve daha iyiyi beklerken gittikçe kötüleşiyordu dünya. İktidarlar muhafazakârlaşıp daha çok kin, daha çok nefret, daha çok savaş vaat ediyordu.

"Rejime demokrasi olarak uluslararası meşruiyet kazandırmaya çalışıyorlar."

Evet, medeni dünyada klasik diktatörlükler son bulmuştu ya da biz öyle sanıyorduk. Kendisine diktatör dediklerimiz kendilerini meşrulaştırmak, paranın, silahın, petrolün, uyuşturucunun gücü sayesinde önlerinde diz çöktürdükleri "özgür" dünya liderlerinin üzerindeki baskıyı azaltmak için seçime gidiyorlardı. Tek aday olarak girdikleri seçimler, kanlı rejimlerin son bulmasını ümit eden kitleler için büyük bir heyecan yaratıyordu elbette! 

Şili de bu lanetten nasibini almış, Latin Amerika'nın seçim kazanmış ilk Marksist başkanını Pinochet'e kurban vererek kandan beslenen bir iktidarın kamçısı altında yaşamaya zorlandıktan sonra "çok sevdiği" Pinochet’e karşı bir seçim kazanabilir miyiz sorusunu sorduğu rüyalar görmeye başlamıştı. Rüyalar her zaman rüya olarak kalmaz elbette! Gökkuşağı günleri umutsuzluğun katı bir kural olduğu diktatörlük içerisinde umut filizini bulmaya çalışan ve bunu başaran Şili halkının hikâyesinden öte bu umut filizini yeşertenlerden birkaçının hikâyesini anlatıyor, acı yanlarını dramatize etmeden, sadece ödenen bedellerin ağırlığını göstererek. 

"Eski devirlerde, insanlık yasaları devletleri yumuşatmadan önce çok kan döküldü.
Anlatılamayacak kadar korkunç cinayetler işlendi.
Öyle zamanlar oldu ki, insanlar beyinleri parçalanarak öldü ve bu sonu hazırladı.
Ama şimdi ölüler kafataslarında yirmi ölümcül yarayla geliyor ve bizi tahtımızdan ediyorlar.
İşte bu cinayetten bile garip"

İnsanlar susuyor, korkuyor, sevdiklerini dostlarını ailesini kaybetmekten korkuyor. Bu nedenle de boyun eğiyor. Kimisi de para için güç için susuyor yoluna devam ediyor, yanı başında akan kan deresini görmezden gelerek. Bazıları, kaybedecek çok şeyleri olsa da, özgürlük aşkına ölümden korkmadan yürüyor ölümün kucağına.

"TİTANLARIN DÜELLOSU" diye geçiyordu seçim yarışı. Askeri tüm gücü, istihbaratı elinde tutan, halen gözaltında kaybolanların olduğu dönem içerisinde koltukta çivilenmiş bir başkana karşı birleşmeye çalışan 20'ye yakın siyasi parti.  Ve sonunda rüyaların gerçek olduğu an. 82 Anayasasına %92 oranında evet demiş bir toplumun "ben hayır verdim ki" diye böbürlenen evlatlarına karşı o zaman eveti kim verdi yahu! demek zorunda kalmışken biz, Şili halkının bu soruyu çok sorması gerekmedi. %56, onurlu bir duruş, yeni bir başlangıç için yetti.

Ölüme hayır, baskıya hayır, sınırlara yasaklara hayır, işkenceye hayır, sömürüye köleliğe hayır, zorbalığa hırsızlığa hayır, ateşlerde yürümeye hayır, sevdaların acı sonuna hayır, babasız büyüyen çocuklara hayır, anne kokusunu unutan çocuklara hayır, tren raylarında son bulan hayatlara hayır, zamansız kaybolanlara hayır, taze toprak mezarlara hayır.... Bir rüya için hayır....

Aynı hayırda buluştuğumuz o güzel insanlarla, hayırda birleşip karşısına çıktığımız o canavarları yeneceğimiz, diğer güzel rüyalarımız için hayır...

"Hayır, değerli mücevherim,
denizimde dalga,
gökyüzümde bulut,
şarkı söyleyen ateş.
Hayır, benim güzel sevgilim,
Gözlerinde kor,
düşlerimde kar,
şarabımda sıradağlar.
Başka bir şey söyleme sakın,
Öyle fazla ki kelimeler,
Sen sadece "hayır" de yeter.
Birleşelim öte yanda. "

Yeşim Yeşiloğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder