Yeniçarohori
Yazmayacaktım. Çünkü
son günlerde, güzel yerleri yazdıkça, oranın kıymetini bilecekler artmıyor,
meraklılar artıyor. Herkes dolduruyor
oraları. Minicik Şirince'ye tur otobüsleri giriyor, “huzurlu” olarak
etiketlenen dağ başları, ıssız göl kenarları izdiham olup taşıyor.
Bakın buraya
gitmeyin. Sıkılırsınız. Zaten her yer eski köy evleri işte. Taş taş taş... Genç
bir çift -amaaaan enteller- almışlar eski bir evi, kafe yapmışlar. Sonra da hep
sanatçılar gelip sanatevleri falan açmışlar. Sokaklar dar, gezerken gördüğüm
insanlar da iyi giyimli, okumuş, aklı başında tiplere benziyor. Eğlence yok
yani.
Yeme içme desen,
çeşit arama! Çok acıktıysan otur bir masaya börek ye, o kadar. Gitmeyin.
Şimdiden inşaat
malzemesi taşıyan kamyonlar daracık sokaklardan geçiyordu, içim gitti. Ne olur
siz gitmeyin. Yalvarıyorum gitmeyin. İkinci çayı rica ettiğimde “hay hay!” diye
cevap veren eski usül kibar esnaf var. Lütfen onları, koştururken terden
sırılsıklam olmuş, aceleden nezaketi unutmuş garsonlara çevirmeyin.
Yalnızlık seven
gitsin, sanat seven, sanatı gelişimle teknoloji ile sarmalamayı savunan gitsin.
Böyle bir resme bakarak on beş dakika durabilen, oyulmuş bir kabak hakkında
saatlerce konuşabilen insanlar gitsin. Kilit vurulmuş oyma kapıya, içindeki
otlar sarmış bahçeye bakıp gözüne yaş dolanlar gitsin. Onlar da ya yerleşsin ya
da çayını içip dönsün. Lütfen 5 tip endüstriyel zeytinle arttırılmış "40
çeşitlik" serpme kahvaltıcılara döndürmeyin oraları. Yani, “Börek var
yersen, çay var içersen.”
Bakın, zaten 3-5
dükkan dolu. Onlar da hep deli. Valla. Deli olmayan gider mi bomboş köye
yerleşmeye. Hep sanat, sanat, sanat. Sanatla karın mı doyar!
Gitmeyin, ne olur
gitmeyin.
Yazmış bulundum ama,
her şey sanat için.
Asiye
Açar
acarasiye01@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder