belki resim der ki / adada, pazar öğleden sonra
A Sunday Afternoon on the
Island of La Grande Jatte, (Un dimanche
après-midi sur l'île de la Grande Jatte), Georges Seurat, 1886,
tuval üzerine yağlıboya
Giysilerini ve defterinin arasındaki o taze magnolia yapraklarını, küçücük bez bir çantaya koyup bir daha geri
dönmemek üzere adadan gidiyorken, tam da öğlen vakti, biraz gölge ve biraz da
tatlı, yakıcı güneş nasıl da oynaşıyordu üzerimizde. Bundan başka pek bir şey
yok, bazen neşeyle hatırladığım; iyi ki de yok. Cümbüşlü ve rengârenk bir gezi teknesi
kaçıncı kez çıngır çıngır çalarak kampanasını geçiyordu küçük limana doğru da,
biz onu bile göremeyecek kadar kederliydik. Yıllar sonra, şimdilerde, bazen
gidip o kıyıda öyle boş boş oturuyorum akşamüzerleri. Sanki tanıdığım, çokça tanımadığım herkes
birilerinden, bir şeylerden, bir yerlerden, belki, hani, kendinden ayrılmış da gri ve gölgemsi bedenini
ılık çimene hatıra diye bırakmış gibi. Sahipsiz ve uslu gölgelerimiz çimende neşeyle
birleşiyor gibi.
belki resim der ki, resim sanatının yüzyıllardır süregelen
varlığının parçası olmuş belli başlı eserlere kısacık hikâyelerle eşlik eden,
kurmaca bir dokunuş denemesidir ve kuşkusuz, ana eksenini ‘anlamlandırılan’ eserin kendisi oluşturur. Bu uzun soluklu
proje ‘resim’ ve ‘izleyen’ arasındaki doğal bağa gönderme yapar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder