belki resim der ki / denizkızı
The
Sea Maiden, Herbert Draper,
tuval üzerine yağlıboya, 1894
Ömrümüzde
görüp göreceğimiz en güzel, en nadide şeye dokunduk uçsuz bucaksız denizin
ortasında. Yıpranmış, lime lime olmuş ağlarımızı ağır ağır çektik tekneye ve
balıkların, ıstakozların, ahtapotların, sünger ve kabukların arasında onun
titreyen, narin bedenini gördük. Korkusunun ve tutsaklığının nedeni olduk.
Ağlardan kurtulmak, kaçıp yurduna dönmek istedi, çırpındı bir süre. Sonra da
bitkin düşüp, öylece bıraktı kendini. Gemiye aldık, aceleyle ağı üzerine
kapattık. Ömrümüzde duyup duyacağımız en yaban sesle inlemeye başladı.
Kulaklarımızı ellerimizle kapasak da fayda etmedi. Ellerimizi kulaklarımızdan
çekip bu sefer onun ağzını kapattık. O zaman sustu. O susunca bütün bir deniz
de sustu. Balıklar, ıstakozlar, ahtapotlar ve tüm deniz hayvanları sustu. Nice
sonra, ağı açtık üzerinden. Her birimize tek tek baktı. Her birimizi süzdü. Saçlarındaki
yosunları temizledik. Islak vücudunu kuruladık yelken bezleriyle. Denize,
vermiş olduğu bu hediye için şükranlarımızı sunduk. Sonra da her birimiz
olduğumuz yere kıvrılıp uyuduk. Rüyalarımızda, ömrümüzde görüp göreceğimiz en güzel, en nadide şeye dokunduk uçsuz
bucaksız denizin ortasında. Ürpererek
birbirimize anlattık.
Ender Macun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder