Günlerden Bir Son Gün - Yeşim Yeşiloğlu - Sevdalım Hayat
Günlerden Bir Son Gün - Yeşim Yeşiloğlu

Günlerden Bir Son Gün - Yeşim Yeşiloğlu

Paylaş

Günlerden Bir Son Gün
Pazartesi : 7.15 Zil sesini değiştirsem mi artık? Germeye başladı yine. TV karşısında uyuyakalmışım. Hangi dizinin kaçıncı bölümüydü? Ne ara kumandaya uzanmış elim ne ara kapatmışım. Gözaltları morarmış, kaçta uyudum acaba? Domates, salatalık, zeytin, biraz da peynir. Çay yok. Demli bir çay ne de güzel giderdi, neyse güneşli hava zaten, halet-i ruhiye uymaz. Ayakkabı çorapsız gezsin bugün. 16F ‘yi pas geçelim, 16U biraz daha boş. Üsküdar, toz-toprak, inşaat. Grinin elli tonu ile yarışan belediyecilik, karıncalara özenircesine sağlı sollu yürüyenler. Motora koş, yakaladım işte. Pos bıyıklı amca zinciri çekti arkamdan. Kaçıranların hayal kırıklığı, rüzgâr, konteynerler, sigara dumanı, Beşiktaş. Simit kokusu egzoza karıştı, minibüsler kornaya abanmış. Ezilmemek için koş. DT2, klimayı açmamış, gerginlik, açtı oflayaraktan. Artık araç park edil(e)meyen kaldırımdan karşıya geçiş, yeni iş günü.

Hava güzel, park güzel, merdivenleri koşarcasına inmek güzel, Dolmabahçe’yi izlemek güzel, dev ağaçların gölgesinde yürümek güzel. Beşiktaş, süt mısır kokusu egzoza karıştı, minibüsler kornaya abanmış. Ezilmemek için koş. Harem'e kadar bir otobüs, Göztepe’ye kadar bir otobüs, yok yok devam et yürü. İstiflenme bugün. Taze fasulye, yoğurt, üstüne bir sigara, tütün sarmak lazım fiyatlar artmış. Kaldığı yerden devam diziye, kumanda kaydı yine.

Salı: 7.15 Biri mi arıyor, yok karıştı yine. Bu rüyalar rahat bırakmıyor her gün biri geliyor biri gidiyor. Arkadaşlık da kavgası da zor. Senaryoları kim yazıyorsa ?! Çok gerçek geldi, bir an kalkıp konuşmaya başlayacaktım. 7.18 Bu kadar yatak keyfi yeter. Domates, salatalık, zeytin biraz da peynir. Çay var bugün. Hava da puslu tam denk geldi. Ayaklarım yara oldu, bugün çorap şart. 7.50 Bugün pazar var, iç taraftan gitmek gerek. 11Ü’yü yakalamak lazım. Koş koş, çöpü at koş. Hopp yer de varmış harika. Kitabın kaçıncı sayfasında kalmıştım? Yine ayraç koymadan kapatmışım. Bu sayfayı okumuştum, bunu da bunu da. Neden hemen hatırlayamıyorum? Heh tamam buldum. Ne yapacaksın nereye kaçacaksın sevgili (X) kaçamazsın ki ! Kırmızı ışıkta bıraksa da beton mezarlığını daha az görsem.

Motor hareket etti, ütüye benzeyen yeni gemiye ilerletiyor pos bıyıklı amca. Motorun arkasından hüzünlü bir bakış, cam kenarında bir seyirlik. İlk adımda simit kokusu, müşteri kovalayan taksilerin kornası. Ezilmemek için koş. 42T boş gelmiş kaçırmayayım. Klimalar da açık. Yine de vıcık vıcık terlemeler. Artık araç park edil(e)meyen kaldırımdan karşıya geçiş, yeni iş günü.

Hava güzel, park güzel, merdivenleri koşarcasına inmek güzel, Dolmabahçe’yi izlemek güzel, dev ağaçların gölgesinde yürümek güzel. Kaykaycılar meydanda yine. Düşe kalka durmadan denemeler, denemeler, denemeler. Başaracaklar eminim. Ezilmemek için koş. Kadıköy’den gideceğim bugün. Barikatlar çoğalmış, Dolmabahçe’nin güzelliği gölgelenmiş. Tek otobüs, son duraktan pek evvel bir yerde atla. Taze fasulye, makarna, üstüne bir sigara, tütün sarmak lazım kutu çok çabuk bitiyor artık. Kitaptan 10 sayfa daha oku, gözler kapandı evet….

Çarşamba: 6.00 Su mu döktüler üzerime bu ne hal? Kabuslar... Çıktı karşıma, uzattım elimi ama tutmadı. Canım çok yandı, biri bıçak sapladı sanki. Uyandığımda böğrüm acıyordu. Damarlar tıkandı heral. Ne olacak memleketin halinden ne olacak bizim bu halimize evrilmek ağır geliyor. İlk heyecanları tekrar yaşamak için çabalasak da nafile, eski zamanları yakalamak namümkün.

7.00 Karpuz, peynir, ekmek. Çay gitmez zaten. Diş etleri neden kanar ki? 11Ü gitti, tabanlar fora. 18Ü, ne kadar değişik insanlar, sanki başka bir ülkeden. Sessizlik, müzik, 20 sayfa. Ayracı unutmadım bu sefer.

Kart bitmek üzere, sıra da çok,  bekle ne yapacağız. Hopp sıraya dalmasana ! Motorun kalkmasına çok var, yavaş adımlar. Cam kenarı, sigara içenlere puslu bakış, Şebnem’in Sigarası çalarken.  Tavşan gibi iskeleye atlayanlar. Twitter'da aynı muhabbetler, aynı çığlıklar, aynı hayıflanmalar, aynı noktalar. Saklımdasın çalarken çelişkilere sarıyor, kapattım telefonu. 

Ezilmemek için koş. Evsizler köprü altında. Birasını yudumluyor mavi şapkalı amca. Akşam geçerken şarap içiyordu oysaki. Çarşıdan geçeyim de neler var bir bakayım. Dükkanlar açılmamış henüz, kedilerle çok sakin. 559C geldi, ah canım Barbaros’un tek Taksim şövalyesi. Ne de güzel geldin. Artık araç park edil(e)meyen kaldırımdan karşıya geçiş, yeni iş günü.

Hava güzel, park güzel, merdivenleri koşarcasına inmek güzel, Dolmabahçe’yi izlemek güzel, dev ağaçların gölgesinde yürümek güzel. Asker tıraşlı teyze geçti yanımdan. Her gün aynı saatlerde yolda karşılaşıyoruz, adı ne acaba? Yolda konuştuğu anıları mı şeytanları mı ? Kim onlar ?

Bugün değişiklik olsun bir çay bir tavla olsun. Olsun mu? Olmasın tavla tek oynanmıyormuş. 129T gelsin hadi, evde TV bekler, üzülür.

Perşembe: 5.00. Kabuslar neden sıklaştı ki? Çok da içmiyorum bu aralar. Rahat uyumak için bırakıverir gibi yapmıştım, yoksunluk krizleri mi? Yok canım, uyuşturucu değil ki bu. Cüneyt abi mücadele etmişken bu kadar el sürmek olur mu beyaz zehre. E o zaman bu soğuk terlemeler, kâbuslar, yarım uykuların sebebi ne? Uyku haram sözünü tescilleme çabaları mı? Yutulan kelimelerin açtığı yaralar mı? Soru işaretlerini hiç sevmedim. 

7.00 İşler yoğunlaşıyor biraz erken gideyim. 7.25 Domates, salatalık, zeytin biraz da tulum peynir. Rakıyla da ne güzel gidiyor be tulum. Neyse bu aralar zaten sıkıntılı uzak durayım. 

8.15 11Ü canım ya ne güzel geldin sen öyle sarı sarı. Şu ön koltuk bir gün boş olsa da otursam içimde kalmış. Kitaptan 25 sayfa, tutuşsun dünya listesinden birkaç parça, ışıkları geçtik bu kez. Kocamaannnn alanda 3-5 saksı ağaçla yeşillendirme yaptık sanıyorlar, gerizekalılık bile daha üst seviyelerde galiba. Neyse, herkes halinden memnun boşversene.

Yeni geminin kapılarını kapatsalar da klima boşa çalışmasa. Güneş gözlükleri neden bu kadar artiz pozları verdiriyor.  Sevmiyorum yahu takmayı, ben artizz değilim ki! 

Ezilmemek için koş. İki otobüs de yeşilde kaçtı. Embesil bir minibüsçü kırmızıda geçmeye çalıştı, kavgaya tutuştuk. Medeniyet nerde kaldı be cancağızım. Artık araç park edil(e)meyen kaldırımdan karşıya geçiş, yeni iş günü.

Hava güzel, park güzel, merdivenleri koşarcasına inmek güzel, Dolmabahçe’yi izlemek güzel, dev ağaçların gölgesinde yürümek güzel. Bir çift el ele önümde gidiyor, arada bir bakışıp gülüşüyorlar. Dünya bunun için dönüyor olmalı. 

Kadıköy'den de döndük de ohh beton yok diyemiyor ki yine insan. Nerede bir çevre düzenlemesi orada beton. Ne beton aşkıymış takım tutar gibi. Travellers 'a başladım, bir gün zamanda yolculuk gerçek olur belki? O zaman hemen 100 yıl geri at tarihi. 

Cuma: 7.30. Bugün pazar var trafik felç olacak yine. Ertelemeye basma, kalk hadi. Katıklı ısıtmış bizimki, peynirle ne kadar güzel yeniliyor yahu. Diş etlerim sigaradan dolayı mı kanıyor ? 

Yürümek gerek, öyle dedi Erdal abi, elveda 11Ü'm. Bu caddeyi daraltıyorsunuz, hata yapıyorsunuz desem de dinlemediler yine, iki araba geçmez oldu. Halt oldu. Bugün Kadıköy'den gideyim, deniz üstünde daha uzun kalırım, belki dışarıda yer de olur… 

Bu Dolmabahçe çıkışını ne diye kapattılar ki ? Kim ne yapabilir o koca duvarlara mı tırmanacak! Ah be, adamın hayatımızı zorlaştırmaktan başka bir emeli yok mu! 

Ezilmemek için koş. Kapı açık, camlar açık, vıcık vıcık terlemelere devam. Artık araç park edil(e)meyen kaldırımdan karşıya geçiş, yeni iş günü. 

Hava güzel, park güzel, merdivenleri koşarcasına inmek güzel, Dolmabahçe’yi izlemek güzel, dev ağaçların gölgesinde yürümek güzel. Bisikletle işe gidip gelenler çoğaldı sanki, otobüslerde nefes alamamaktan bıktılar sanırım. En iyisi ben de başlayayım Beşiktaş-Kabataş arası, kısa ama huzurlu olur deniz havasından sonra. 

Midye dolmalara takılmazdı gözüm. Samsun’dan sonra tiryakilik yaptı. Birayla ne kadar güzel gidiyormuş hakkaten! Bu hayatta tadılmadık tat bırakmamak lazım. Yarın iş yok nasılsa, Moda sahil bizi bekler. Gece uzun, keyifler gelgitli, ah İstanbul bi anlamadılar be.

Cumartesi: Sabah 7.15 8.15 9.15 9.45 10.00 Kahvaltı hazır.  Bulaşıklar bitti. Kahveler hazır. Temizlik maratonu başlar. Yemek, sessizlik, çaylar, gerilim, dizi…

04.32 Işıklar kapansın.

Pazar: 11.10 Kahvaltı hazır. Bulaşıklar bitti. Kahveler hazır. Ütü maratonu başlar. Yemek, sessizlik, çaylar, gerilim, dizi…

01.32 Işıklar kapansın.

Pazartesi: 7.15. 7.25 7.38 7.50 8.00
Kendi camiasında pek tanınmayan, edebiyat yapmaya çalışsa da pek başarılı olmayan /\./\. dün gece evinde kendini asmak sureti ile intihar etmiştir. Büyük avizeleri kaldıramayan elektrik kablolarının intihara yardım yataklık eden halatı nasıl taşıdığı sorusu büyük bir gizem. Arkadaşları,  uzun zaman depresyonda kaldıktan sonra hava almak üzere çıktığını, sonra modunun “uu carpe diem canısı ya” haline geldiğini, bu hareketi ondan hiç beklemediklerini söylediler.

Ailesi son zamanlarda ruh halinin çok iyiye gittiğini hatta çevresine neşe saçtığını, bunu nasıl yapabildiğini anlamadıklarını bildirdi.

Bu dünyanın pisliğine dayanamadığını belirten bir kayıp genç daha nereye gittiğini bilmeden gitti sayın seyirciler.  “Halt vardı sanki genç yaşta kendini öldürmekte, biz hala sürünüyoruz bak!” diyen yaşlılarımıza kulak verelim, 50’den önce nalları dikmeyelim sayın seyirci kalanlar. " 

Yeşim Yeşiloğlu 
yesim@sevdalimhayat.com  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder