Güneş Balçıkla Sıvanmaz
Kitap, sağcı hükümet emrinde çalışan bir polis
şefinin, bitkilere musallat olan asalaklarla mücadele etmek gibi, topluma
zararlı kişilerle ve özellikle de solcularla mücadele etmek gerektiğini anlatan
konuşmasıyla başlar.
Bunu, sonraki bölümlerde solcu milletvekilinin
konuşması takip eder. Ardından milletvekili sokağa çıktığında, polisin gözü
önünde saldırıya uğrar. Kendisine doğru gelen bir triportörün kasasında bulunan
saldırgan kafasına sopayla vurarak onu ağır yaralar. Hastaneye kaldırılan
milletvekili kurtarılamayarak ölür. Hükümet emrinde çalışan bir savcı (gerçek
yaşamda Christos Sartzetakis) olayı soruşturmakla görevlendirilir. Polis ve
askeri yetkililer, olayı “kaza sonucu ölüm” diye değerlendirmesi için savcıyı
yönlendirmeye çalışarak, dosyanın kapanmasını isterler. Ancak savcı,
yönlendirmelerden etkilenmez ve olayı derinlemesine araştırmaya karar verir.
Soruşturmasını derinleştirdikçe, olayın bir kaza değil, örgütlü bir cinayet
olduğunu bulur. Elde ettiği bilgilere göre, polis örgütünün ve ordunun içinden
üst düzey görevliler, sağcı “ayak takımı” diye tabir edilecek çetelerle
anlaşmışlar ve sonunda milletvekili öldürülmüştür. Savcı, resmi yetkililerle
sağcı çetelerin görüştüğünü fotoğraflarla ve tanıklarla kanıtlar. Askeri
yetkililer ve polis şefleri sanık olarak mahkemeye çağrılır. Uzun süren
sorgulamalar sonucunda sanıklar suçlu bulunarak cezaevine gönderilir.
Kitapta adı geçen sorgu hâkiminin kim olduğu,
milletvekilinin öldürülme olayı kadar önemlidir. Lambrakis’in ölümüne sebep
olan katil ve işbirlikçilerinin maskelerini indiren, onları cezaevine tıkan bu
korkusuz yargıç Christos Sartzetakis, yani Yunanistan’ın eski cumhurbaşkanı.
Gerçi Lambrakis’in katili ve yardakçıları, 1967’deki Albaylar Cuntası
darbesinin ardından salıverildiler ama Sartzetakis’in cesareti ve saygınlığı,
yıllar sonra demokrasiye dönüldüğünde, Konstantin Karamanlis’in halefi olarak
1985’te onu cumhurbaşkanlığına taşıdı.
Yazar Vasilikos, Yunanistan’da yedi yıl süren
askeri cunta döneminde ülkesinden sürgün edilmiş ve bu “Ölümsüz” romanı
yazmıştır. Komşudaki öyle bir darbeydi ki, Rus yazarların romanlarından mini
eteğe, Beatles’tan modern matematiğe her şey yasaklanmıştı! Yazar ülkesinin
başına gelen bu felaketin ipuçlarını taşıyan ve 63 yılında gerçekleşen
Lambrakis suikastını Yunan halkına hatırlatmak istemişti romanıyla. Yunancada “
yaşıyor” anlamında da çevrilebilen Z harfini romanının ismi yaptı. Romandan
sonra Z harfi özgürlüğün bir simgesi gibi Yunanistan’ın çeşitli yapılarında
grafiti olarak sıkça kullanıldı.
DÜŞÜNCE PASLANMADIKÇA AŞK HEP AŞK KALACAKTIR
Kitabın insanı derinden etkileyen bölümlerinden
biri de öldürülen milletvekilinin eşinin içsel konuşmalarıdır. Öldüğü ana kadar
eşinin en büyük destekçisidir, dostudur, arkadaşıdır, sırdaşıdır, dünya
görüşleri örtüşmektedir ama artık yalnızdır. Hem de öyle bir yalnızlıktır ki
güneşin dünyayı terki gibi bir duygu hali içindedir. Kadının eşine duyduğu
“aşk”ı tanımlamak güçtür. Yazarın, “Düşünce paslanmadıkça aşk hep aşk
kalacaktır.” fikrini destekler niteliktedir.
BARIŞÇIL, ÖZGÜRLÜKÇÜ, HAYATLA BARIŞIK OLMAK
Kitabı okurken kendinizi, yaşadığınız toplumu, yanı
başınızda sürüp giden Suriye’deki savaşı, terör eylemlerini, patlayan
bombaları, yitip giden hayatları getiriyorsunuz gözünüzün önüne ve soruyorsunuz:
“Onlar neden savaş istiyor?” Sonra dünya siyasi tarihine damga vurmuş
şahsiyetler geliyor aklınıza: N. Mandela, Malcolm X, Gandhi, Gregoris Lambrakis
gibi barış gönüllüsü insanlar. Çeşitli tavırlarıyla ve genel olarak
hayatlarıyla kitleler üzerinde etkili ve değerli insanlar… Onlar barışçıdır,
özgürlükçüdür, başarılıdır, karizmatiktir, güler yüzlüdür, kendileriyle ve
hayatla barışıktır. Kitleleri peşinden sürükleyecek güçtedir ve dolayısıyla çok
tehlikelidir. Bu insanları toplumun “küf”ü olarak gören iktidarlar elbette ki
onlarla, onların fikirleriyle savaşacaktır!
Vasilikos’un bu romanı, Costa-Gavras
tarafından 1969 yılında beyazperdeye uyarlanmış ve aynı yıl Cannes Film
Festivali’nde Jüri Ödülü kazanmıştır. Filmin başında Fransızca olarak
yazılan “Gerçek olaylarla, sağ ya da ölü olsun gerçek kişilerle olan
benzerlikler tesadüfi değildir. Her şey kasıtlıdır.” sözü, filmin ve romanın
amacını net biçimde açıklamaktadır.
Selma Sayar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder