Öff Sus Be!
Ne kadar amade herkes birbirine girmeye, didişmeye,
dövüşmeye, vuruşmaya. Sebepler muhtelif: omuz attın, yan baktın, dik baktın,
şehvetle baktın, sıkıştırdın, sürtündün, dilini çıkardın, şort giydin, dar
giydin, koca adam speedo mayo giymiş ayırmış bacaklarını oturuyor şezlongda,
hakaret ettin, küfür ettin, geç geldin, beni beklemedin, senin annen şöyle, sen
kızına bak, bu çocuğu nasıl yetiştirdiniz böyle, erkek misin sen be, kadın
mısın sen be, oğlan mısın sen be, ana mısın sen be, baba mısın sen be… off
sıkıldım, çok var bunlardan!
Ne kadar amade herkes sorunların sebeplerini bilmeye,
fikir yürütmeye, ortaya fırlamaya, akıl vermeye. Sebepler muhtelif: dış güçler,
ahlaksızlık aldı başını gitti, Türkiye’nin geri kalmışlığı/ileri gitmişliği
(bunda bir kararsızlık hali mevcut), dış
güçler Türkiye’ye rahat vermiyor, demokrasi senin bildiğin gibi değil/onun
bildiği gibi de değil, dış güçler yüzünden, Batı aşıklısı bu şerefsizlerin
yüzünden, modernlik bu değil/değilll, sen
şimdi o yırtık eteği giymeyi modernlik mi sanıyorsun yırtık karı, namaz
kılmazlar oruç tutmazlar abdestsiz gezerler bereket olmaz tabii, Osmanlı bi
taneydi dış güçler onu mahvetti, Osmanlı her sorunun başı, yok o tarihimizde
öyle olmadı böyle oldu, dış güçler ülkeyi karıştırıyor, dış güçler olmasa Türkiye dünya birincisiydi, kuantum
fiziği Newton fiziğinden farklı çalışıyor ve aslolan parçacıklardır bu yüzden
determinizm yok/var, ya dünyayı üç beş
şirket yönetiyo zaten, o konu bize yanlış öğretildi aslı bu, Kur’an’daki İslam
bu değil yaaa, dış güçler var bunların arkasında, aslında eğitim sistemimizde
sorun, şehirler hanzo doldu o yüzden böyle şeyler oluyo, dış güçlerdir dış
güçler… … off poff! Bunlardan da çok var.
Ne kadar amade herkes alınmaya, kara çalmaya, diklenmeye,
huysuzlanmaya, beğenmemeye, küsmeye ve çekip gitmeye. Sebepler muhtelif: off
sen beni anlamıyorsun, ama sen böyle dedin ben çok kırıldım, e ama öyle yapılır
mı canım ben de insanım, hakaret hiseetim küsüyom ben sana/küstüm, elektrik
almadım, kimyamız tutmadı bizim, kültürel olarak düşük, ben onun seviyesine
inemem, Avrupa’da okumuş ya kendini bi şey sanıyo, aman iyi ki bir yakışıklı
herkesi elde edeceğini sanıyo, güzelliğin on para etmez bebeğim sen de bir gün
vereceksin, küçükken annesi onu terk etmiş, çok televizyon izlemiş, manyak abi
bu, ruh hastaymış, psikolojisi hassasmış bozulmuş… Amaaannn bunlardan sürüyle
var.
Derdim can sıkmak değil. Garip bir iletişim, iletişim
standartları sorunumuz olduğunu imlemeye çalışıyorum. Bunca kakafoni içinde
tepişiyoruz.. yaşamıyoruz didişiyoruz, kavga ediyoruz, dövüşüyoruz, birbirimizi
kurşunluyor kesiyoruz, iğfal ediyoruz, itibar zedeliyoruz,. Konuşmayı, dert
anlatmayı, duygularımızı kontrol etmeyi beceremiyoruz. Bu kişisel bir sorun
değil. Sorunun altında çılgın bir görelilik ve harmonik olmayan kültürel yapı
var. Hani bahsedilir ya hep mozaik, hep mozaik. O mozaik gelişigüzel bir
mozaik.. bir ucube.. kompozisyonsuz.
Herkes veryansın halinde. Kardeşim sıraya girsene, ben
senden önce gelmiştim ama, aaay bekleyemem evde süt taşacak, n’olurdu sanki ben
alsaydım önce ölecek miydin, lan senin yüzünden elimi kana buladım.. Hep
bunları duyuyoruz, bunlarla yaşıyoruz. N’louyor? Neden bu dırdır, vırvır
bitmiyor.. ya da n’oldu? Bu hal ne? Herkes hep böyle miydik diye soruyor? Böyle
miydik? HAYIR, değildik. Anımsıyorum; “abi o konu beni aşıyor, bir fikrim yok”
derdi babama kişiler. O da dili döndüğünce anlatırdı, bilgisini aktarmaktan keyif
alırdı, paylaşırdı, öğretirdi. Şimdi: aman aman senin zekâna ihtiyacım yok, benim Ççelik gibi EGOm var. Aslında
ben herkesle tanışmıyorum ama “……”cım senden övgüyle bahsetti, seni anlatırken
gözlerinde gördüğüm pırıltıdan dolayı tanıştımyoksa tanışmazdım, sen benim kim olduğumu biliyor
musun.. VIP.. VIP.. VIP (very important person/çok önemli kişi ÇÖK) zaten hiç
kimseye ayıracak zamanım yok. Nasıl oluştu bu tuhaf ucube egolar? Müşteri
velinimetimizdir diyen bakkal amca nerede? Herkes kendine pek aşık.. şak şak
özçekimler.. koydun mu kanka face’e çektiğin o son fotomuzu, İnstagram’da kaç
kişi beğenmiş. Dudaklarım çook inceeee.. popom çok kalıın. Herkes model olmak
istiyor.
Herkes model olmak istiyor cümlesini genişletelim. Şöyle
bir şey var. AVM’lerde bulunan dükkanlardan birine giriyorsun falanca markadan
(markanın sattığı giysilerin ucuz ya da pahalı olması fark etmiyor, yerli ya da
yabancı da fark etmiyor, markalar hitap ettikleri kalabalıklarda aynı etkiyi
yaratıyor) bir şeyler giyiniyorsun, takınıyorsun, aynaya bakıyorsun kendine
aşık oluyorsun, satın alıyorsun ve süslenip cafelere, restoranlara, AVM’lere,
çark caddelerine fırlıyorsun. Burun deliklerini genişletip çeneni yere koşut
tutarak yürüyorsun, kendinden emin olarak etrafa bakıyorsun ve bir züccaciye
eşyasıymış gibi davranıyorsun. En güzel sensin bebeğim, ollum öttürüyosun yine ortalığı anam avradım
olsun. Oysa herkesin bir kusuru var, tipler kayık. Herkes o markanın modeli
gibi görüyor kendini. Zengini fakiri fark etmiyor. Bu tattan herkese var
tatlım. Mmmmhhh! Ağızda eriyor. Kendini bu kadar bir şey sanan insan nasıl
düzgün iletişim kurabilir. Aslında büyük çoğunluğun o modelle ilintisi yok,
kafasındaki yanlış bir kendi imgesine aşın budala! Budala desen de yüzüne
egosunun zırhı delinmiyor! Türk’ün en karakteristik özelliklerinden biri
budalaca özgüveni.
İletişimciler bu duruma ne diyor pek merak ediyorum.
Geçenlerde biriyle konuştum. Kültürel referanslar eridi, her şey göreli,
tüketimin de etkisi büyük dedi. Mutsuzuz, daha da mutsuz olacağız. Konuşuyoruz
ama anlaşamıyoruz, anlaşamayacağız, ortak paydalar yok oldu. Arz talep meselesi
yane! Pek kıymetli saptama! İletişimde liberalleşti yane. İnsan doğası bu kadar
göreliliği kaldırmaz. İnsan kimin umurunda diyor bir dış ses. Biliyorum haklı o
ses! Geberin mutsuzluktan o zaman. Kurunun yanında yaş da yanıyor…
Eşref Alemdar
Ve herşeyin, herkesin olumsuz taraflarını görmeye, olumsuzdan beslenmeye, guzelliklerin ön plana çıkartıldığında yayilacaklarini anlamayacak kadar karamsar olup çirkinlikleri ifşa etmeye "amade" ne çok insan var... ve bunlari söylemekle kendilerini farklı bir yere koymaya çalışsalar da da tüm o olumsuzluklar tarafından çevrelenmiş olduklarını, aslında o olumsuzlugun bi parçası olduklarını farketmeden yaşamaları...bravo...bize biraz umut lazım.kusur arayıcılığı ve çığırtkanlığı değil.
YanıtlaSil