İnsan üretiminin her çeşidi; sanayi, tarım, bilgi, güzellik, duygu, hizmet; hepsi, doğası gereği kolektif olduğuna göre, insan varoluşu da ancak bir toplumsallık içinde ortaya çıkabilir.
Sihirli Aynalar Arasında
Öğretmenle velinin bir öğrenci hakkında konuşmalarına tanık oldunuz mu hiç? Bazen, ortada bir yanlışlık olduğunu, aynı çocuktan söz etmediklerini düşünürsünüz. Çünkü çocuğun evdeki ve okuldaki halleri birbirinden çok farklı olabiliyor.
Aynı şekilde, işyerinden, mahalleden veya akraba
çevresinden görüştüğünüz kişilerle birlikteyken ortaya çıkan özellikleriniz
farklılık gösterebiliyor. İlhan İrem’in bir şarkısındaki gibi, sihirli aynalar
arasında dolaşırcasına yaşanıyor hayat. Bir adım atınca boyunuz uzuyor, bir
adım daha atınca yüzünüzün yarısı yok, sözünüzün yarısı yok. Bir adım ileri,
sanki her şey iki misli. Siz misiniz, aynadaki üç beş kişi?
GÖRMEYİ SAĞLAYAN KOSTÜM
Chuck Klosterman’ın romanı Görünür Adam, bu gerçekliğin
üzerine kurulmuş bir anlatı.
Y_, geliştirdiği görünmezlik sağlayan bir kostüm sayesinde
insanları haberleri olmadan izleyebiliyor. Seçtiği kişileri toplu halde
bulundukları işyerlerinde veya sokaklarda değil, daha çok, evlerinde
gözlemliyor. Çünkü insanların ancak tek başlarınayken kendileri olduğunu
düşünüyor.
Vicky ise bir psikolojik danışmandır. Kendisine başvuran
Y_ ile yaptığı görüşmelerin notlarını derleyerek kitaplaştırmayı düşünmektedir.
Vicky’nin e-posta yoluyla editöre gönderdiği bu derlemeden
oluşan romanın parçalı yapısı, bazıları birbirinden kopuk ve nasıl gelişeceğini
kestiremediğiniz olaylar, gözlenen hayatlarda izlediğiniz mahremiyet... İlginç
bir kurguyla bir araya getirilmiş biçimde bütün bunları takip ederken, Y_ ile Vicky
arasındaki gerginliklerin ve uzlaşmaların nereye varacağını da merak
ediyorsunuz.
Y_’nin gözlemlediği kişisel dünyalar vesilesiyle, farklı
alanlarla ilgili çok sayıda düşünce romana dahil ediliyor. Bunun sonucunda,
roman yer yer bir tür özlü sözler galerisine dönüşüyor. Bir yandan kitaba
yoğunlaşmanızı, durup düşünmenizi sağlayan bu durum, öte yandan birçok derin
konuya sadece değinilip geçildiğini görmenin hoşnutsuzluğuna neden oluyor. Hikaye
anlatmak yerine kanaat bildirmek tercih edilmiş gibi görünüyor.
ÇEKİCİ BELİRSİZLİK
“Yalan söyleseydim, sorduğun her soruya yanıt
verebilirdim.” diyor Y_. “Bazen sebebini hiç bilmediğimiz şeyler yaşanır.
Kurmaca ve gerçek arasındaki fark budur. Açıklama yapılmasını gerektirenler
sadece kurmaca hikayelerdir. Sadece kurmaca hikayelerde kaza diye bir şey
yoktur.”
Görünür Adam’da işlenen konulardan biri de kurmaca-gerçek
bağlantısı. Aslında “işlenen” yerine “değinilen” demek daha doğru. Çünkü roman
boyunca birkaç kez “yazı” konusundan söz edilmesi, bunun bir sorunsal olarak
ele alınmasından değil, metnin bir üstkurmaca biçiminde ilerletilmesi
tercihinden kaynaklanıyor.
Metnin üstkurmaca niteliği ise, anlatıda belirsizlik
yaratma olanağı sağlıyor. Roman anlatıcısı olayları doğrudan anlatmak yerine
bir kahramanın anlattıklarını gizemli biçimde aktarınca, muğlak bir durum
oluşuyor. O kahramanın anlattıkları gerçek midir, uydurma mıdır, nereden
bileceksiniz? Böylece “yenilikçi” yazarımız, hiçbir sonuca bağlama kaygısı
gütmeden “Gerçek ile kurgunun sınırı nerededir?” gibi moda konulara değinmiş ve
gündelik hayatın içindeki insanları ilgilendirmeyen “özgün” sözler etme
fırsatını değerlendirmiş oluyor.
Okurdan ne anlamasının beklendiğinin net olmadığı, yazarın
bir meramının bulunmadığı anlatılar için çok uygun bir tarz, üstkurmaca. Bir
söz söylemeden hayranlık uyandırmanın en geçerli yollarından biri olduğu çoktan
kanıtlanmış durumda.
Bu nitelikte olmayan örneklerin bulunduğunu
eklemeye gerek var mı?
İLGİNÇLİK Mİ GERÇEKLİK Mİ?
Hikayenin çekiciliği ve anlatım başarısı, okurken elbette
büyük bir keyif veriyor. Kısa bir süre geçtikten sonra okuduklarınızın etkisi
hızla azalıyor olsa da, okuma keyfi yaşattığı kesin. Ayrıca, derinliğine ele
almasa da birçok konuya dikkat çekmesi, farklı kaynaklardan o konuları
incelmeye devam etmek gibi istekler yaratıyor.
Tüm olumlu yönlerine rağmen, Görünür Adam, yanlış bir ana
fikirden yola çıkan ve belirli bir meselesi olmayan roman olarak
değerlendirilebilir. Çünkü insanların ancak yalnızken kendileri olduğu
düşüncesi, hayatın gerçekliğine uymayan bir dünya görüşüne dayanıyor.
Yalnızkenki hali, kişinin onca halinden sadece biridir. Üstelik diğerlerini en
az ilgilendiren hali.
Sihirli aynalar karşısında görüntü sürekli değişiyor olsa
da, esas olan o görüntüler değil midir? Nerede, ne zaman, nasıl yaşıyorsanız
osunuzdur. İnsanın insanlığı; varoluşu, özgürlüğü, zaafları, her şeyi ancak
sosyallik durumuyla açıklanabilir. İnsan üretiminin her çeşidi; sanayi, tarım,
bilgi, güzellik, duygu, hizmet; hepsi, doğası gereği kolektif olduğuna göre,
insan varoluşu da ancak bir toplumsallık içinde ortaya çıkabilir.
Bu kadar başarılı bir kurgu, böylesine sürükleyici bir
anlatım, derin ve doğru düşüncelerle bir araya gelse satışlar azalmazdı
herhalde.
Sol Gazetesi, soL Kitap 08.05.2013
Görünür Adam
Chuck Klosterman
Çevirmen: Sevinç Kayır
İthaki Yayınları
230 sayfa
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder