Ziya / Sekiz
iya’nın ışığı yanıyor. Kaldırımda bir taşın üzerine tüneyip çekirdek çitledik, Ziya’nın evde dolaşan gölgelerini seyre daldık. Geçen gün top oynarken kırdığımız camın bir parçasına röntgen filmi yapıştırmış. İçeriden vuran ışıkla aydınlanan film kocaman bir kafatasını gösteriyor. Bu Ziya’nın kafatası mı? Ziya arada sırada tülü aralayıp dışarıya, sokağa bakıyor. O dışarıya bakarken kafalarımızı birbirimize çevirip alelacele konuşuyormuş gibi yapıyoruz. Tül yeniden çekildiğinde hiçbir şey olmamış gibi seyrimize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Ev içinde gölgeler gölgelere karışıyor. Tek göz evde sanki bir kalabalık, bir curcuna. Oysa birkaç saat önce Ziya kemerine zincirle tutturduğu sarı anahtarını çıkarıp evinin kapısını açtıydı. Birileri gelse bilirdik.
Yok, dayanamayacağız artık. Pencerenin önüne gitmek ve
yakından seyretmek şart oldu. Çekirdek külahlarımızı cebimize tıkıştırıp karşı
kaldırıma, Ziya’nın evine doğru kısa bir yolculuğa çıkıyoruz işte. Pencereden
bizi izleyen kafatası biz yaklaştıkça daha da büyüyor. Ama korkmuyoruz. Defne
de, ben de daha önce bir çok röntgen filmi görmüştük. Ya biz yaklaşırken tülü
açıp bizi görürse; o zaman ne yapacağız? Ya da, pencerenin altında tüneyip,
evin içini seyredip ne elde etmeyi düşünüyoruz? Ya biz evi seyrederken Ziya’yla
burun buruna gelirsek? Ama biz çocuğuz. Ziya bizi dövmez. Anneme, babama da
söylemez. Biz çocuğuz daha. Hiç konuşmadan ama bunları, fakat bir bir, tabii
ki düşünerekten kısa ama meşakkatli
yolculuğumuzun sonuna geldik işte. Hava iyice karardı. Çocuklar evlerine
çekildiler. Evlerde sofralar kuruldu, yemeğe oturuldu. Dışarıda in cin top
oynuyor.
Ah Ziya, seni neden hep böyle merak ediyoruz biz? Ah
Ziya, sen neden merak ettiriyorsun bize kendini? Neler yapıyorsun sen? İşte
şimdi, tam da pencerenin altındayız. Bizi meraklı meraklı takip eden kirli sarı
bir kediden ufak bir taş yardımıyla kurtuluyoruz. Hayvan yalana yalana gerisin
geriye gidiyor. Bizim çekirdek
çitleyerek Ziya’yı seyre daldığımız yere oturup sakince bizi seyrediyor, biz
yarı canilere bakıyor. Yarı caniyiz, çünkü aslında her şey aklımızın içinde,
tam da orada.
Tülün pencere
kenarındaki küçük bir kısmı açıkta kalmış. Bu boşluktan içeriyi görmeyi umut
ediyoruz. İçeriden kalabalık bir gölgeler topluluğu dışarıya, kaldırıma hücum
ediyor. Kafalarımızı uzatıp içeriyi seyre dalmadan önce sus pus olup
kulaklarımızı dört açıyoruz. İçeriden birçok kişinin konuşma sesleri geliyor
kulaklarımıza. İlk önce kim kafasını uzatıp bakacak içeriye? En cesur hangimiz?
İşte bunu bilmiyoruz. Ama ben gönüllüyüm hiç olmazsa. Böyle işlerde hep gönüllü
olurum zaten. Yavaşça kaldırıyorum kafamı omuzlarımın üzerinden. Bir devekuşu
kadar dikkatliyim. Sonra, benden cesaret alan Defne de uzatıyor kafasını. Ama
onun boyu pencereye ulaşmaya yetmiyor; ayakkabılarının burnunda dikiliyor.
İçeride bir sahne var. Ne var? Bir sahne… Yok yok, bir kukla perdesi gibi
bişey. Üç kişi… Yok yok… Üç kukla birbirleriyle konuşuyor. Ziya mı oynatıyor o
kuklaları? Bağırıyorlar, çağırıyorlar, kavga ediyorlar… Oradan oraya atlayıp
zıplıyorlar. Sonra bir müzik başlıyor. "Ziya kukla oynatıyor içeride" diyorum
fısıltıyla. "Ne oynatıyor ne?" diyor Defne. "Kukla oynatıyor kukla" diye bu kez
biraz daha yüksek sesle fısıldıyorum. "Şşşşşş". Kukla perdesi kırmızı bir
ışıkla aydınlanıyor. Sonra mavi ışıklar yanıyor. Birbirinden güzel harika
kuklalar birbirleriyle dans ediyorlar. Müthiş bir gösteri var içeride.
Güzel bir Kamuran Akkor şarkısı yayılıyor sokağa
bir başka evden. Annemle babam üç beş ev öteden, oturmadan dönüyorlar. Annemin
elinde ağzına kadar börekle dolu bir tabak. Şarkı bitiyor. "Ne yapıyorsunuz siz
burada böyle?" diyor annem. "Şşşşş" diyorum. "Ispanaklı mı bunlar?" Defne’nin
ağzına büyücek bir parça börek tıkıştırıyorum. Ziya’nın tülü aralanıp
kapanıyor. Güle oynaya, şuracıkta hemen, evimizin yolunu tutuyoruz. "Film
çektirecekti, ne oldu, çektirdi mi acaba?" diyor annem. "Ziya mı?" diyor babam. "Çektirmez o. Mühim bir şey yoktur hem. Hadi kızım Defne, sen de evine, bak geç
oldu… Annen merak eder sonra."
Ender Macun
endermacun@yahoo.ca
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder