Kayıpları Ararken
Bir
kızın babasına yazdığı mektupla biten bir roman, sizi içinizdeki kayıp parçayı
bulmak, sandıklara gizlediğiniz duygularınızı gün yüzüne çıkarmak için harekete
geçirir. Romanda mutluluk, öğretilmiş değerler, bastırılmış duygular var. Yaşanılan
yer ve yapılan işin kişinin fikirlerine ve yaşamına etkisi var. Ve de illa ki
insan var, hayat var.
“Konsolosun
kızı”, “Gazetecinin karısı”, “Balıkçı Cemal’in aftosu’, isimlerinin yükünü bir
kenara bırakarak, bunların kendine kattıkları ve hoyratça aldıklarıyla,
hayatına çizeceği yeni rotayı babasına yazdığı son mektupla anlatan, trenden
nerede indiği belli olmayan, bir daha kendisinden haber alınamayan Nevin’in hikâyesi.
Yurt dışında yetişmiş, yaşam tarzı, fikirleri ve alışkanlıkları farklı, eski
konsolos Vildan Bey’in kızı, mutluluğun peşinde savruluyor. Babasıyla ilişkisi,
alışkın olduğumuz baba-kız ilişkisinin ötesinde bir dostluk içeriyor. Kızının
hayatındaki anlamı, mutluluğu bulması için her zaman destek veren bir baba.
İhanete
uğradığı gazeteci kocası Özdemir’le ayrılışı, kendisinin de içinde bulunduğu
gazeteci cemiyetindeki mesleki ve ahlaki savruluşlar, yetiştirilme tarzı ve
doğrularıyla yaşadığı toplumunkiler örtüşmediğinden sürekli yadırganması
Nevin’in içinde bulunduğu girdabı şiddetlendiriyor.
Ankara’nın
kuru soğuğuyla donan yüreğini, İstanbul’ da ısıtmak için dönen Nevin, bu kez de
Balıkçı Ali Ağa’nın oğlu Cemal’le yakınlaşıyor. Farklı dünyalar, aynı coşkun
duygularla birleşiyor. Şimdiye kadar sahip olduğu mevki ve yeteneklerin
kendisiyle özdeşleşmediğini düşünmeye başlıyor Nevin. İçindeki sonu gelmez
arayışını İstanbul’un küçük bir kasabasında Cemal’le ve arkadaşlık yaptığı
kasaba halkıyla devam ettiriyor. Ancak yine yerine yerleşemiyor. Bu kez de annesi
başta olmak üzere, yöre halkı ve en son Cemal’in fikirleri, Nevin’i basit bir
hayat ve saf bir sevgiyle düşlediği mutluluğa ulaşmasına engel oluyor. Sonunda
her şeyi geride bırakarak, kayıp benliğini sil baştan başlattığı serüveninde
bulmak için, nüfus kâğıdında yazan diğer ismiyle, Ayşe olarak yola çıkıyor.
Babası,
ardından Nevin için kayıp ilanları veriyor. Baba kızını bulamıyor, biliyoruz
ama Nevin aradığını bulabiliyor mu onu bilmiyoruz. Zaten önemli olan da nereye
gittiğinden çok yolculuğun kendisi değil mi? Kayıp Aranıyor, insanın içsel
yolculuğunu, özgürlük, mutluluk, tutku ve huzur arayışlarını anlatıyor. Yazar bu
konuyu, insanların öğretilmiş değerlerinin, yaşam tarzının ve sabit fikirlerin
gölgesinde, Ankara’da, İstanbul’da, bazen de bir Fransız kasabasında işliyor. Yabancı
bir meczubun gözlerinde, gürültülü ziyafet sofralarında, kalabalık bir belediye
otobüsünde, bazen de bir vapur güvertesinde hayat sorularımızın karşılığını buluyoruz.
“Kayıp
Aranıyor” öykücü kimliğiyle edebiyat dünyamızın ustalarından olan Sait Faik
Abasıyanık’ın ikinci ve son romanı. Kimi eleştirmenlerin uzun hikâye olarak da
değerlendirdiği bu kitap, 1953 yılında 36 bölüm halinde Hürriyet Gazetesi’nde tefrika
edildikten sonra kitap olarak basılıyor. Abidin Dino’nun, Sait Faik’i tanımakla
ilgili olarak “yeni bir ada keşfetmiş sayılırsınız.” sözünü doğrularcasına, her
sayfasında dilin, anlatımın ve hikâyenin tazeliğine, zenginliğine
kapılıyorsunuz. Okul yıllarında 100 temel eser kapsamında Sait Faik’in
öykülerini zoraki okuduysanız, bu kitapla Sait Faik’in romancı kimliğiyle
yeniden tanışın.
Hande
Çiğdemoğlu
Kayıp Aranıyor
Sait
Faik Abasıyanık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder