Geçip Giden Zamana Resimaltı
1
Saraçhane. Bulvardaki ev. Biz. Komşunun fotoğraf makinesi. Herkes mutlu mu? Poz verirken gülümsemek mecburi mi?
Altı yaş. Masumiyet yılları. Okula başlama hazırlıkları. Kırtasiye. Kokulu
silgi, defterler, kalemler, kalem kutuları, çanta… İlk çantam taba rengi. Milliyet Çocuk, Çarşaf, Gırgır, Tv’de 7 gün
ve Hürriyet geliyor eve. Gazeteci getiriyor. Ay başında toplu para
veriyoruz gazeteciye. Sonra o Milliyet Çocuk’lar ciltleniyor.
2
İlkokul beşinci sınıf. Yaş on bir. Süheyla Hanım, öğretmenim. Okula
fotoğrafçı gelmiş. Okulun son günleri. Beyaz kazak... Tatil var önümüzde. Hiç
bitmeyecekmiş gibi, tatil var. Altın Kitaplar’dan çıkan Jules Verne’in eserleri başucu kitaplarım. Kütüphaneli divanın
rafına diziyorum hepsini. En çok da İki
Yıl Okul Tatili’ni seviyorum. Okulun önüne sinemacı bi abi geliyor. Ayaklı
bir kutusu var… Kutunun üzerinde artist resimleri. Bir delikten bakıyorum. Tarzanlar, kovboylar,
Kızılderililer, güzel kadınlar. O kutudan evde ben de kendime yapıyorum.
3
Üniversitedeyim. Fikirtepe. Yaş yirmi. Yanımda Hakan. Birisi çekmiş. Orhan Hançerlioğlu, Pavese, Kosinski, Nazım
okuyorum. Depeche Mode, U2 falan
dinliyorum. Fisher Walkmenim var. Evde de pikap. Cabir’e uğrayıp plak alıyorum.
Bütün kazandığım bunlara gidiyor. Çalışıyorum bir yandan da… Cağaloğlu
yokuşunda. Bir gazete binası. İlk daktilom. İki parmak… Olivetti. Şimdi Apple
neyse, Olivetti de işte o. Uzun yıllar benimle.
4
Gazeteciyim. Hem öğrenci hem gazeteci. Yaş yirmi yedi. Hisar. Yanımdaki İsmet Değirmenci. O zaman da ressamdı,
şimdi de ressam. Kim çekmiş bizi? Coen
biraderlerin, Angelopolus’un,
Antonioni’nin, Passolini’nin, Tarkowsky’nin, Almodovar’ın, Kavur’un, Erksan’ın filmlerinde
geziniyorum; festivallerde ve videocuda. O zamanlar her köşe başında bir
videocu. Aradıklarımı daha çok Bakırköy’deki Videotheque’te bulup kiralıyorum. Çokça fotoğraf çekiyorum ama. Varlık’ta,
aksatmadan her ay yazıyorum.
5
Evdeyim. Yaş kırk yedi. Çalışma odası. Kendimi çektim. Evde çalışma
odası gibi bir yerin olması güzel. Hızlıca geçip giden zamanın neden hızlıca
geçip gittiğini anlatan uzunca bir yazı üzerinde çalışıyorum. Tıkanıyorum.
Sonra müziği açıyorum, King Gizzard &
the Lizard Wizard… makineyi kurup kendimi çekmeye başlıyorum. Bu bir deşarj
olma şekli. Saçma. Öyle ama.
6
Evde. Yaş elli. Makine otomatiğe ayarlı. Polyselfi. Biz. Kaç yaşındayız
bugün? Kaç yıl geçti ömrümüzden? Ve ne kadar yaşamalı daha, bu yangın yerinde? Açık balkon kapısından bir
Kamuran Akkor şarkısı geliyor, salonda dolaşıyor. Makine sinyal vermeye
başladı. Objektife bak, kıpırdama… Jules
Verne, Almodovar, Erksan, Tarzan, kovboylar Kamuran’cığımla sarmaş dolaş… Flaş patlayınca böyle oluyor. En
azından bana böyle oluyor diyelim. Sıcak
yaz günlerinin anısına.
Ender Macun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder