Olay örgüsü gelişirken Saramago ölüyor; bir roman kahramanı değil, bu kez yazar ölüyor! Kurgunun bir parçasına dönüşüyor bu ölüm.
Saramago Okurları Yaşıyor
Toplantıda, yolculukta, komşulukta… Her türlü işte sahtekarlara
rastlayabilirsiniz. Bencillere, zamanınızı harcayanlara, zorbalara. Kötülere. Kötülükten
kaçmak imkansızdır bazen.
Ama kötü insan olmamak her zaman mümkün!
En düşkün anında, bir erdemli davranışla ayağa kalkabilir insan. En
duyarsız insan bile, kara gözleri kocaman bir çocuk karşısında suçluluk
hissedebilir, yüreği şefkatle dolabilir. Silah fabrikasında çalışan, amirlerine
yaranmaktan ve kariyer peşinde koşmaktan başka bir şey düşünmeden ömrünü
tüketen bir kişi bile, bir gün, vicdanına kulak verebilir. Biliyoruz.
Kitaplardan, yazarlarımızdan biliyoruz, bu gerçeği hayattan öğrendik.
2010’da kaybettiğimiz Jose Saramago’nun tamamlayamadığı son çalışmasından
da biliyoruz. Önceki kitaplarından, on yıllar boyunca söylediği sözlerden.
Saramago’yu boşuna mı sevdik!
İyiliğin, umudun, bütün olumsuz koşullara rağmen sevginin mümkün olduğunu
biliyoruz biz. Çünkü Saramago okurlarıyız!
BOMBANIN İÇİNDEKİ MESAJ
Bir gün, bir bomba düşer savaş meydanına. İspanya iç savaşında,
faşistlerin tarafından bizim tarafa fırlatılmış bir bombadır bu. İnsanlık
değerleri için savaşanlara, insanlığa atılmış bombalardan biridir. Patlamaz! İncelenince
içinden bir not çıkar. “Korkmayın yoldaşlar!” yazmaktadır. “Bu bomba
patlamayacak!” Faşistlerin kullandığı silahları üreten bir fabrikadaki işçi
bile…
Onu tanır Saramago. O işçiyi yaratır, tanıtır. Ve açıklar: “Öyle bir an
gelir ki, risk almaktan başka çare kalmaz.” Ne büyük bir temadır: Mecburluk
duygusuyla ortaya çıkan kahramanlar.
Belki de yarım kalmış olması Mızraklar, Mızraklar, Tüfekler, Tüfekler
romanını, Saramago’nun iç dünyasını anlamak için öncekilerden daha sağlam bir
kitap haline getiriyor. Elbette anlatılan hikayenin tadı tam oluşmuyor, olay
örgüsü yeterince gelişmiyor, konunun kapsamı eksik kalıyor; ama yazarımızın
bakış açısı, amacı, bildirisi, galiba önceki kitaplarından daha güçlü biçimde
ortaya çıkıyor.
Terfi etmekten başka konularla pek ilgilenmeden silah fabrikasında
çalışan ve karısı Felicia tarafından terk edişmiş olan Artur’un, şirketin
arşivinde araştırma yapma iznini bu kadar kolay alması ne tuhaftır. Felicia’nın
onu yönlendirmesi ne kadar kolay gerçekleşmiştir. Ve Artur’un o arşivde, çok
ilginç belgeler bulacağı ne kadar bellidir.
Bunların açıklamaları, olayların nasıl gelişeceği anlatılmıyor romanda.
Yarım kalıyor. Çünkü Saramago ölüyor; bir roman kahramanı değil, bu kez yazar
ölüyor! Kurgunun bir parçasına dönüşüyor bu ölüm.
BOŞLUKLARDAKİ ANLAM
Sanki bodrumdaki o arşivde değil de bizim vicdanımızda dolaşması yarım
kalıyor, Artur’un. Felicia, romanda ortaya çıkma fırsatı bulamıyor. Sadece
telefondan duyduğumuz sesi, günlük hayatlarımızda pek görmediğimiz ama
varlığını her an hissettiğimiz insanlığın sesine karşılık geliyor. Anlatıdaki
boşluklarla anlamlanıyor kitap.
Hangi kültür sanat üretiminde boşluk bulunmaz ki! Okurluk, bir anlamda,
bu boşlukları doldurmak değil mi?
Yazılan bölümlere ek olarak, kitapta, Saramago’nun yazma sürecindeki
notları da yer alıyor. Üretirken hangi yazar, hangi sanatçı kendinden sonrasını
düşünmez? Saramago, galiba romanın yarım kalma olasılığını hep göz önünde
bulundurmuş. Sonunda ne olacağını o notlar sayesinde biliyoruz.
Yazarımız yaşasaydı, romanını tamamlasaydı, bu boşluklar nasıl dolacaktı,
hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Ama her durumda dolduracağız bizler o boşluğu.
Elbette Saramago okuru olarak. Onunla çelişmeden.
Her zaman bileceğiz; o arşivde, savaşseverlikle ilgili bilgiler var. Ölümseverlik
var. Başarı tutkusunun, rekabeti yaşam tarzı haline getirmenin, iktidar
hırsının neden olduğu bir dünya var orada.
Bu bela, silah satmak için savaş çıkarmaktan ibaret değil. O kadar basit
değil. Kâr amaçlı üretime karşı olmadan silah üretimine nasıl itiraz
edebilirsiniz? Kaynakların ve pazarın paylaşılması mücadelesinde, diplomasinin
yerini bazen silahların alması, değil mi savaş? O arşivdekiler, kapitalizmin
belgeleri. Sürekli daha fazla üretmek, üretimi artırmak için kazancın tekrar
üretime yatırılması, bunu sağlayacak biçimde zenginliğin az sayıdaki kişide
toplanması. Ve sürekli daha çok tüketen bir dünya. Pazarı büyütmek. Tüketim ve
yaşam tarzına yönelik manipülasyonlar. O arşivdekiler, emperyalizmin belgeleri!
Böyle bir hayatın içinde şekillenen kişilikler. Yozlaşan insanlar. Ortaya
çıkan yalanlar, kötülükler ve sevgiler ve merhamet ve umut var bu romanın arşivinde.
Evet, Mızraklar, Mızraklar, Tüfekler, Tüfekler’i biz okuyacağız, boşluklarını
biz dolduracağız. Biz yaşayacağız bu hayatta, Saramago okurları olarak. Az
değiliz dostlar. Dünyanın dört bir yanındayız. Artık Saramago yok ama biz
varız!
Mızraklar, Mızraklar, Tüfekler, Tüfekler
Jose Saramago
Kırmızı Kedi Yayınları
Çeviren: Işık Ergüden
130 sayfa
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder