Taklit Ülke
Geleneklerine
sahip çıkmış toplumları görünce imrenirim ve içimi tarifsiz bir hüzün kaplar.
Japonlar
Japon gibi yaşama sanatının en güzel örneğini verirler. Paris’te
bir kitapçı dükkanına girersiniz. Geçen yüzyıldan beri aynı aile işletmektedir. St.
Germain’de yemek yediğiniz lokantada, Fransız İhtilali beyannamesinin yazılmış
olduğunu bilirsiniz. Café Deux Magot’da Verlaine, Rimbaud kahve içmiştir.
Bir
başkasında her masa orada oturmuş olan ünlünün anısına çakılmış olan plaketleri
taşır: Lenin’den Yahya Kemal üstada kadar…
***
Geleneklerimizin
çoğunu yitirdik. Gün geçtikçe hafızasız bir topluma dönüşüyoruz. Oysa
kurumları, gelenekleri korumak, topluma, dolayısıyla insana bir güven duygusu
ve yerleşiklik bilinci kazandırır. Çok sıradan görünen bir mekan, anılarla
değer kazanır ve anlam bulur.
Biz
ise yerli olmak ve geleneksel değerlerine sahip çıkmak ayıpmış gibi
kimliğimizden kurtulmaya çalışırız. Ve
böylece Batılı olacağımızı sanırız.
Oysa
Batı, tek boyutluluk ve tek bir üniforma değil ki! Bugün ikisi de Avrupalı
sayılan Finlandiyalı ve Portekizli arasında hiçbir benzerlik yoktur. Ne
yemekleri, ne müzikleri, ne görünüşleri, ne de kültürleri birbirine benzer. Ama
iki ülke de Avrupa düşüncesinin temelini oluşturan ilkeleri benimsemiştir.
Türkiye’nin
Batılı olması kendi kültürünü koruması ile mümkün olacaktır.
Dünyada
başarıya ulaşmış “taklit ülke” yoktur.
Zülfü Livaneli
Böyle insanlara dinozor dediler bir dönem, bir dönem statükocu daha neler neler...herkesi gergedanlaştırana kadar uğraşacaklar.
YanıtlaSilBöyle insanlara dinozor dediler bir dönem, bir dönem statükocu daha neler neler...herkesi gergedanlaştırana kadar uğraşacaklar.
YanıtlaSil