Ziya / On - Ender Macun - Sevdalım Hayat
Ziya / On - Ender Macun

Ziya / On - Ender Macun

Paylaş
Ziya / On
beyaza kesti artık, durup da yıllarca paşa paşa sizi dinleyen yüzümüz
ne yapsak, ne etsek de zaten, aydın değil artık pejmürde günümüz
resimaltı / zaten – Ender Macun








ıllarca, sağ elinin işaret parmağında bir altıpatlar tetiğiyle  uyumuş. Bize anlatırdı. Hem anneannenin yaptığı kurabiyelerimizi hapur hupur yer, hem de oturur uslu uslu dinlerdik onu. Tabancasını yanında taşır mıydı, taşımaz mıydı, atar mıydı, tutar mıydı bilmezdik. Bunu belli de etmezdik. Bir keresinde parmağı kadar koca bir mermi çıkarmıştı cebinden. Kirli sarı bir mermi. Onu bir atın arka bacağından çıkarmış. Öyle dediydi. Gözlerimizi alnımıza kadar açıp dikkat kesildik. “At ölmedi.” dedi Ziya, “Sakat da kalmadı. Büyük, beyaz  kanatlarını açtı, uçtu, gitti. Pırrrrr. Evet, gitti.”  Birbirine kavuşturup kuş misali uçurduğu kirli ellerini şaşkın şaşkın seyrettik. “Ziya!” dedim, “Artık büyüdük biz. Bak, masal bitti. At uçar mı hiç? Kuş mu bu?” Ah, ölseydim orada, beni kurşunlasalardı. Gıkım çıkmazdı. Herkes bana baktı. Herkes beni Ziya'nın tarifsiz bakışlarıyla süzdü. Utandım. Ama o bakmadı bana. Sarı mermiyi koyduğu kristal kül tablasının içinden usulca aldı, cebine koydu ve arkasına bile bakmadan evimizden gitti.

Sadece onun hakkı vardı bir meclisten sedasız çekilmeye. Sadece o bakmama özgürlüğüne sahipti. Ve sadece Ziya kızmazdı hiç. O ışıktı ya... Giderken yaydığı o kutsal  ışıkla gözlerim kamaştı, bir süre hiçbir şey göremez oldum. Zaten görülecek de pek bir şey kalmamıştı. Utancımdan arka odaya gitmek istedim, koltuktan kalkarken Ziya'nın terliklerinin ters dönmüş olduğunu fark ettim. Tabanında kurabiye kırıntıları vardı. Uzunca bir süre, odadaki herkes terliklerin tabanına mıhlanmış kurabiye kırıntılarına baktık. Herkes, yani biz, nefes bile alamadık. Arka odaya gidemedik. Açık balkon kapısından içeriye, sokakta doğan ama içimize çekemediğimiz havayı dilimlere ayıran üç mermi sesi girdi. Sesler duvarlara, koltuklara, vitrine ve terliklerin tabanındaki kurabiye kırıntılarına sindi. Bir daha hiç gitmedi. Biz ışıksız kaldık.

Ender Macun

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder