Ziya / On Üç - Ender Macun - Sevdalım Hayat
Ziya / On Üç - Ender Macun

Ziya / On Üç - Ender Macun

Paylaş


Ziya / On Üç

nun ömrünün takvimi yoktu. Doğum gününü bilmezdi. ‘Unuttum.’ derdi hep sorduğumuz zaman. Nüfus kâğıdında da silinmişti. Yaşı sefil bir yokluktu belki de. Bilemedik. Çocuktu, benimle, el kadar Sevgi’yle, mahalledeki bütün çocuklarla evcilik oynar, yalan yanlış dilimizi taklit ederdi. Büyüktü, işe gider, para kazanır, sonradan, apar topar evlendiği huysuz karısını mutlu ederdi. Huysuzlanmazdı hiç. Karısının gezmelerine, bigudilerine, berberine, açık saçık dolaşmasına ses etmezdi. Evlenince Miyase’nin üst katından hemen yandaki tek katlı kulübeye taşınmıştı. Ve yaşlıydı. Beyazlamış saçlarını iki parmağıyla tutup çekerdi. Lavabodan onun gümüş saç tellerini toplar, bir kâse içinde biriktirirdik. Zamanının akışı bir çizgi üzerinde değil, rasgele sarılmış bir yün yumağının iki ucu arasında kesişmeler ve teğet geçmelerin yamacındaydı. Bunu o söyledi bize. Şarkısını yarıda kesip de söyledi. Anane Adviye Hanım, yün çilesini iki eliyle tutuyor, ben de çileden yumak yapıyordum dikkatlice. Ziya birden şarkısını kesti ve şöyle dedi: ‘O var ya o yumak... İşte o, benim... 

Bu çile de sen.’ O zamanlar anlamamış, bir çileye bir de yumağa bakmıştım. Güzel bir kahkaha atmıştı Ziya. ‘Aman Ziya’ demişti anane, ‘söyleme şöyle.’ Yumak ve çile arasındaki yün ipte yürümeye çalışan kör bir cambaz, o ve ondan sonraki geceler rüyama girdi ve çıkıp gitti. 


O, Ziya'ydı işte. Evveli ve sonu bilinmezdi. Hep fotoğrafındaki gibiydi. Elbiseleri kirlenmezdi. Kirlenmeden değiştirirdi. Zaman ona dokunmaya üşenirdi. Onun yerine hep bize dokunurdu. Evdeki eşyalara, kapıya, pencereye, leğenlere, her şeye dokunurdu. Zaman, ömrünü üzerimizde geçirdi. O seyretti bizi. Şaşırmadık buna. O, bu şehrin en tılsımlı meleklerindendi. Işıktı. Dedim ya, çok hikâye var onunla ilgili. Anı mı demeliydim yoksa... Ya da sadece… Çok şey.

Ender Macun

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder