Bizim Sokak - Yeşim Yeşiloğlu - Sevdalım Hayat
Bizim Sokak - Yeşim Yeşiloğlu

Bizim Sokak - Yeşim Yeşiloğlu

Paylaş
Paylaşamadığımız, iki komşu binanın bahçesini ayıran duvardı. Sabahtan akşama o ortak duvar için kavga ederdik komşu çocukları ile. Boyasız, tuğlaların üstüne atılmış özensiz bir sıvayla duran, boyumuzu çokça aşan, yardım almadan tırmanmanın imkansız olduğu, tırmandığımızda imparator edası ile bakındığımız bahçe duvarımız. 

İstanbul'a gözümü açtığım ilk sokakta ilk mücadele, "duvar savaşları". Sonraki mücadele "sokak savaşları". Arkadaşlarla sayımız azsa evimizin ön tarafındaki sokakta oynardık. Zira evin arka sokağındaki çocuklar bize karşı pek konuksever olmazdı. Bunu unutup arka sokaktan tek başıma geçtiğim bir gün, iki kardeş ilk ciddi hayat dersimi vermişti. Ezilmek istemiyorsan isyan etmek, zulme karşı çıkmak zorundasın. Yoksa sessizce ağlar, yediğin dayağın acısını bir ömür boyu taşırsın içinde. Canım yanmıştı ama dün olmuş gibi aklımda kalması fiziksel acısından değil elbet. Karşı koymamış, engel olmamıştım. Ağlamamıştım bile. Sadece boyun eğmiştim. Sokağın ortasında öylece durmuşken karşıdan gelen annemi gördükten sonra gözyaşlarım akmaya başlamıştı. Sarılıp teselli etmesini beklerken beni azarlamıştı. Haklıydı. Neden karşı çıkmamıştım ki ? O günden sonra bir daha asla kimse elini kaldıramayacaktı bana, izin vermeyecektim. Öyle de oldu. Taşındık ama unutmadım. 

Taşındığımız sokakta herkesin bisikleti yoktu, iyi ki de yoktu. Yoksa sıra beklerken yaşanan sıkıntının sonrasında gidonu  tutunca gelen mutluluk geçici, heyecan ise kısa olurdu. Paylaşmayı bilirdik bazen istemesek bile -farkında olmadan- empati yapar, kimse üzülmesin isterdik o nedenle herkes sırasını beklerdi, bisikletlerin sahipleri de. Bazılarımız paylaşamadığından olsa gerek bazen "takas" yapmak gerekirdi. Mesela bir gün bir kutu tofitaya karşılık aküsü olmayan kırmızı akülü arabayı takas etmek gerekmişti. Bir kutu şekere karşı "kocaman" bir arabayı değişebilecek kadar saf ama yaptığı sözleşmeye sonuna kadar sadık kalan çocuklardık.  Biz anlaşırdık da büyüklerin pek umrunda olmazdı bu. Tüm çocukların üzgün bakışları arasında parçalandı kırmızı araba. Aralarında en çok üzülen arabanın "yeni sahibi"ydi. 10 dakika sürmüştü macerası. Bir çocuğun hayallerini yok etmişlerdi de farkında değildiler. Arabadan geriye sadece siyah direksiyonu kalmıştı. -Yıllarca sürecek arabacılık oyununa dekor olmak üzere- Dudaklarımı ısırarak izlemiştim, sinirden gözlerim dolmuştu. 10 dakikalık mutluluğum bir çekiçle son bulmuştu.  Karşı çıksam da gücüm yetmemişti. O günden sonra bir daha asla kimse hayallerimi yıkamayacaktı, izin vermeyecektim. Öyle de oldu. Taşındık ama unutmadım.  

Taşındığımız sokakta salçalı ekmek revaçtaydı da bir de patso vardı! Ekmek arası patatesi büfelerden önce annelerimiz bulmuştu. Belediyelerin yap-yık-yap-yık sarmalına dolanmadan önce yaptıkları, uzun yıllar da öylece kalan, yüksek kaldırımın kenarına oturur, taso oynamaya ara verdiğimiz anda annelerimizin verdiği nevaleleri tıkınırdık tüm çocuklar, birlikte. Üç arabası, altı  aile apartmanı ile sadece bize aitti İclal Sokak. Arabaların tek tük geçtiği caddede pedallara çılgınca asılıp ellerimizi bırakarak bisiklet sürer sonra da uslu birer çocuk gibi geçerdik sokaktan. Yazları boyumuza ulaşan otların arasında koşturduğumuz kocaman bir oyun sahamız vardı. İstop, yakar top, dokuz taş, misket...Bazen çamur bazen ot dolu olsa da o arsada oynardık. Sonra bir gün elimizden aldılar o arsayı. Sekiz katlı bir bina diktiler yerine. Beton üzerinde oynamaya başladık ama betonda misket oynanmaz ki ! Arabalar çoğalmaya, oyun alanımız daralmaya başlamıştı. Bir gün, dokuz taşı kaldırımda oynamak zorunda kaldığımız ve koşturduğumuz bir gün, bir fren sesi duyuldu tüm sokakta. Koşmak yasaktı artık. O günden sonra yıllar geçti, "bir daha asla" diyemediğimiz için gökdelen hapishaneler çoğaldı. Taşındık, unutmadım ama koca şehrin bina mezarlığına dönmesine engel olamadım.

Şimdi gözlerimi her kapadığımda -yerini yedi katlı bir binaya bırakan- boyasız ortak duvarımıza tırmanıyorum hala. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder