KHK Çöplüğünde Kaybolanlar - Buğra Bekdemir / Yeşim Yeşiloğlu - Sevdalım Hayat
KHK Çöplüğünde Kaybolanlar - Buğra Bekdemir / Yeşim Yeşiloğlu

KHK Çöplüğünde Kaybolanlar - Buğra Bekdemir / Yeşim Yeşiloğlu

Paylaş
Haklıların mahkum edildiği bir ülkede, bütün doğruların yeri cezaevidir.  
Bir zamanlar Ankara’da da hâkimler vardı… Hala var mı bilmiyoruz ancak Nazi Almanya’sına giden taşları döşeyenlerin  “Kanun ve Führer’in iradesi aynı şeydir.” diyen Goering’e itiraz etmeyen hakim ve savcılar olduğunu biliyoruz.

Kanunlar sadece parası olmayanlar için işliyor, adalet sadece bir hayal diyebilirsiniz. Belki de haklıdır Spartacüs gerçekten de bu dünyada adalet yoktur. Pek tabi bu haklı tespit ile pasif bir şekilde yaşayabilir, susabilir sadece önünüze bakabilirsiniz. Diğer yol mu? Diğer yol zor ama huzur dolu olan yol. Onu seçmek için biraz bilgili biraz asi biraz da vicdanlı olmanız gerekiyor.

Neden mi çünkü karşınızda hukuk ilkelerine aykırı kanunlara uygun karar vermeyi seçen veya hukukun öngördüğünü değil önyargılarının öngördüğünü uygulayan bir hâkim olabilir. Bu hakimin verdiği kararın adil ve yüzyıllarca süregelen acı yollardan sonra ulaşılan evrensel hukuk ilkelerine uygun olup olmadığı tartışılacaktır. Bu tartışmanın yapılabilmesi için bol geldi diye daraltılan sonra  da ille de devletim diyen Anayasamızda gerekçeli karar hakkı tanınmıştır. Bu hakkın kapsamı nedir? Önemi nedir? derseniz bunun için önce gerekçe nedir sorusuna cevap bulmamız gerekir.

Gerekçe; bir yasanın önerilmesi ve hazırlanmasında, yasa tasarısının hazırlanış ve maddelerin düzenleniş sebepleri olarak veya mahkeme kararlarının dayandığı kanuni ve hukuki sebepler [1]olarak tanımlanmaktadır. 

Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36/1 hükmüne göre;
 “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
AİHS’nin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre;
1. Herkes davasının, … cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, adil ve kamuya açık olarak, … görülmesini isteme hakkına sahiptir.
Anayasa’daki hakların etkili bir biçimde korunmasını sağlamak adına, davaya bakan mahkemelerin Anayasa’nın 36. maddesine göre “tarafların dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi” vardır. Bu görev hukuk devleti ilkesinin en temel alt başlığı sayılabilecek adil yargılanma hakkının yargı üzerindeki yansımasıdır.

Hakkaniyete uygun yargılamanın bir unsuru olan gerekçeli karar hakkı, mahkemelerin uyması gereken bir yükümlülük olarak düzenlenmiştir. Bir muhakemede usule ilişkin koruma sağlayan adil yargılanma hakkının önemli unsurlarından biri olan gerekçeli karar hakkı ile kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamak ve denetlemek amaçlanmaktadır.[2] Zira herhangi bir sebep gösterilmeksizin verilen bir hüküm hukuk devleti ilkesiyle çatışma halinde olacaktır.

Mahkemeler “kararlarını hangi temele dayandırdıklarını açık olarak belirtme” [3] sorumluluğu altındadır. Bu sorumluluk tarafların temyiz haklarını kullanabilmeleri için gerekli olduğu gibi tarafların, muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri için de gereklidir. Ayrıca demokratik bir toplumda toplumun kendi adına verilen yargı kararlarının sebeplerini öğrenmesini sağlamak için de gerekçenin elzem olduğu söylenebilir.

Elbette bu sorumluluk yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya, karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. İlk derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değildir.  [4] Bu durumda mahkemenin hangi iddialara yanıt vereceği sorunu gündeme gelecektir. Bu sorunun çözümünde ise bir hukuk muhakemesi prensibi olan davanın sonucuna etki edebilecek nitelikte olma şartı aranacaktır. Dolayısıyla mahkeme iddialara yanıt verirken bu iddiaların davanın sonucuna etkili olabilecek nitelikte olacağını takdir edip bunlara cevap verecektir. Örneğin senede dayalı borcunu ödemekten kaçınmak isteyen bir borçlu veya işçisine maaş ödemek istemeyen bir işverenin "benim borcum yok alacaklı FETÖ üyesi, bana kumpas kurdu" vb. saçma iddialarına değer verilip cevap verilmesinin söz konusu olmaması gerekir. 

Burada kullanılan "Cevap" soyut ve teorik bir cevaptan öte somut ve açık bir cevap olarak anlaşılmalıdır.  Başka bir ifadeyle mahkemelerin, ileri sürülen iddia ve savunmalara şeklen cevap vermiş olmalarının yeterli olmayacağı, iddia ve savunmalara verilen cevapların bir dayanağının olması, mantıklı ve tutarlı olmasının şart olduğu anlaşılmalıdır. Kısacası verilen cevap makul olmalıdır. Makul gerekçe kıstası davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecektir.[5]

Gerekçelendirmenin her zaman detaylı olması beklenemez. Beklendiği takdirde halihazırda yavaş ilerleyen Türk yargısı ilerleyemez duruma gelecektir. Lakin iddia ve savunmadan birinin diğerine üstün tutulma sebebinin bu kapsamda davanın taraflarınca gösterilen delillerden karara dayanak alınanların kabul edilme nedenlerinin tarafları bilgilendirmeyi sağlayacak ölçü ve özene sahip olması beklenir.[6] Zira tarafların, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün kapsamı ile bu hükme varılırken mahkemenin neleri dikkate aldığı ya da almadığını gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması "gerekçeli karar hakkı" yönünden zorunludur. [7] Bu zorunluluğun yerine getirilmemesi, davanın sonucuna etkili olabilecek bir hususta mahkemece yanıt verilmemesi hak ihlaline ve hukuksuzluğa yol açacaktır.

Anayasa yorumcusu olan Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 36. maddesine  konu adil yargılanma hakkının yorumunda bu hakkın tarafların iddialarına haklı, makul ve hukuki standartlara sahip bir gerekçe gösterilerek yanıt verilmesi gerektiğini ve muhakemenin böyle yürütülmesi gerektiğini ifade etmiştir. Aksi durumda olası bir hak ihlalinin gündeme geleceğini belirtmiştir. Diğer bir ifade ile Anayasa’da açıkça belirtilmese dahi gerekçeli karar hakkı hukuk devleti ilkesinin yadsınamaz bir sonucudur. Dolayısıyla bu hakkın Anayasa’da düzenlenen adil yargılanma hakkının sağlanması bakımından bir ön şart olarak görüldüğü söylenebilir. 

Bu kadar hukuki bilgiyi neden paylaştık, neden sizi kavramlarla boğduk? Anayasa ve evrensel hukuk ilkeleri ile tanınan bu hakkınız 696 sayılı Olağanüstü Hal KHK 'sı ile ortadan kaldırıldı da, biz de neyi kaybettiğinizi bilmenizi istedik. 

Anayasa Mahkemesi'nin de yardımı ile Anayasa'nın askıya alındığı bir dönemden geçiyoruz. Öyle bir dönem ki Anayasa ile koruma altına alınan bir hakkın KHK ile ortadan kaldırılabileceği sanılıyor! Siz siz olun susmayın, kabullenmeyin, itiraz edin. Kanunlar hiyerarşisinden, evrensel ilkelerden bihaber düzen "yürütmeye" çalışanlara karşı hukuk ve adalet neyi gerektiriyorsa onu söyleyin, yazın. Zira tarih nasıl ki sadece Platon'u yazdıysa bu düzen yıkıldığında da sadece itiraz edenlerin adı baki kalacak diğerleri ise tarih olacak.  
S. Buğra BEKDEMİR & Yeşim YEŞİLOĞLU 


[1]http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5a0addb7cb3ad2.08519175
[2] (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 31).
[3]  (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013,§ 38).  
[4] (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 26; Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56). 
[5] (İbrahim Ataş, B. No: 2013/1235, 13/6/2013, § 24). 
[6] (Sencer Başat ve diğerleri, § 37).
[7] (Sencer Başat ve diğerleri, § 38).




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder