Umut Krallığı - Yeşim Yeşiloğlu - Sevdalım Hayat
Umut Krallığı - Yeşim Yeşiloğlu

Umut Krallığı - Yeşim Yeşiloğlu

Paylaş
Bir sene önce mezeler hazır, rakılar bardaklara dökülmüş, keyifler yerinde sağlığa, huzura, mutluluğa kalkıyordu kadehler... Birkaç saat sonra son dakika... son dakika... çıktı karşımıza. İstanbul'da yaşayanların da salt ziyaret edenlerin de bir şekilde bildikleri bir eğlence mekanında, Reina'da silahlı saldırı olmuştu. 39 kişi öldü. 39 kişi. 

Oysa birkaç saat önce berbat geçen 2016'dan daha güzel bir yıl olacak diye düşünüyor, hayaller kuruyorduk. O kadar çok saldırı, o kadar çok ölüm oluyordu ki alışmak için dahi vaktimiz kalmıyordu. Alışıyoruz evet, dün 1 bugün 2 derken her gün onar onar sonra yüzer yüzer gitti canlar. Bizler - yakınımızdan kimseyi kaybetmemiş bizler - için  sadece sayılar geçiyordu önümüzden. Giden canlarla beraber aileler yok oluyordu, bazılarının hayatında gülmek anılarda kalıyordu ama biz birkaç saniyelik üzüntüden hayıflanmadan sonra devam ediyorduk gülmeye, eğlenmeye...

Türkiye'nin doğusunda batısında her yanında her gün birileri ölüyor her gün birileri aramızdan gidiyordu, 21. y.y. Türkiye'sinde hala işkenceyi konuşuyorduk, hala düşünce özgürlüğünü katleden siyasilerden bahsediyorduk ama normalleştirilmişti bu durum. TV kanallarında 10 saniye kadar yer kaplıyordu ölüm haberleri, devlet  erkanı devlet için vatan için can verdi diyerek yücelttiği askerin cenazesine gitmek yerine açılışlarda konfeti patlatmayı, düğünlerde halay başı olmayı tercih ediyordu. 45 saniyeliğine kahraman ilan edilen askerlerin cenazesinden hemen sonra herkes işine devam ediyor, arada bir "etkisiz hale getirilen" teröristler ile keyifleniyor sonra yine başka dünyalara gidiyordu. İfade özgürlüğü bir özgürlük değildi herkes ne dediğini bilecekti, kimsenin büyük adamaları kızdırma hakkı olamazdı! Polis-asker yorgundu çok çalışıyordu, arada iki tokat atabilir, yanlışlıkla evlere panzer sokabilir, üstünüz çıplak koşarken canlı bomba diyip sizi öldürebilirdi, siyasilerin günah işleme özgürlüğü vardı, rüşvet alabilir, hazineyi boşaltabilir mirasyedi evlat gibi halka ait ne varsa satabilirdi, olsun susmanız lazım, devlete baş mı kaldıracaksın ? 

Bazılarımız -ölümlerden, hırsızlardan, ikiyüzlülerden, tacir zihniyetlilerden, ağaca da insana da doğaya da düşman olanlardan bıkmış bazılarımız- için artık susmak demek Dante'nin cehenneminde en karanlık köşeyi almak demekti. Haksızlığa karşı durma cesareti gösteremeyenler dahi bir şekilde bu haksızlığı duyurmalıydı. 

Bu ortam içerisinde, binlerce insanımız aramızdan alınmış, buna karşın birilerinin derdi hala para ve iktidarken, biz her şeye rağmen hayallerimize sarılmıştık. Bu hayallerimizi çalmak istediler. İstediler ki korkalım sokakta yürümekten, korkalım bir mekana girmekten, korkalım karşı kaldırımda yürüyenden, korkalım yaşamaktan. Korkalım, susalım, başımız önümüzde kapitalist çarkı döndürelim sadece. Patron için çalışalım 10 saat, ücret verilmese de kalalım mesaiye, kötü yemeklere şükredelim yiyelim, gerçekte 100 kişilik olmayan araçlara istiflenmeyi normal karşılayalım, beton şehirlerde yaşayalım, ihtiyacımız olmayan giysiler aletler alalım, katkı maddeli yaşayalım... Ama olmadı, olmayacak. 

Aynı gökyüzünün altında yaşarıyorsa gözlerimiz, 
Aynı gökyüzünün altında sıkmışsak yumruklarımızı, 
Hala umuda sarılmışsak hala inanıyorsak birbirimize kendimize, 
Devam edeceğiz, cenneti de cehennemi de bu dünyada yaşarken gökyüzü krallığı vaat edenlere karşı çıkacağız ve yeryüzünde kuracağız umudun krallığını!  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder