İnsanlar Alemi - Asiye Açar - Sevdalım Hayat
İnsanlar Alemi - Asiye Açar

İnsanlar Alemi - Asiye Açar

Paylaş
İnsanlar Alemi

Empati.

Yani "Kendisini başkasının yerine koyup düşünme." Kızılderililer bunun yerine "Birini anlamak için onun ayakkabılarıyla 1 ay yürümelisin" diyor.

Atmosferi koklama.

Etrafını kontrol edebilme yeteneği. En önemlisi de o atmosferde senin kendi yerinin ne olduğunu algılayabilme becerisi.

Nezaket.

Aslında pek çok kapıyı açan, işleri kolaylaştıran, olmazları olduran özellik. Bir insana en çok yakışan kıyafet. İngilizler der ki, “Dilimizi kötü konuşabilirsin ama lütfen “please!” (lütfen) kelimesini kullan. “Barış Manço’muz da buna benzer olarak  “İlk öğrenilecek dil tatlı dildir.” demiştir. ‘Güzel insan’ olmanın temelinde bu üç öğe vardır diye düşünüyorum.

Çok şey mi istiyorum? Çok ince ayrıntılar mı bunlar? Sizin sakin ve kibar tavrınızı kendi dağınık ve gürültülü tavrı yanında ezik bulan, ona bir iyilik yaptığınızda bile bunu kendine mal ederek "Ay canım yaa bana çay getirmiş yazık!" gibi  bir cümle kuran, bu yüzeysel ve boş insanlardan çok şey mi bekliyorum?

Örnek 1, bknz nezaket.

Geçen gün çarşıda yürüyordum. Vapura binmek için iskeleye doğru gidiyordum. Orta yaşlı modern görünümlü bir hanımefendi elinde bir kalem ve üzerinde notlar aldığı bir kağıt olan katlanmış bir dosya ile telaşlı bir şekilde yolumu kesti.
"Hanımefendi, anket yapmıyorum. Bir marka araştırması. İki dakika. Bir iki soru soracağım..."

"Ya... ben vapura yetişeceğim…” falan diyeceğim, izin vermiyor. Çok kısa bir iş için küçük bir iyilik istiyormuş gibi davranıyor.

“Sadece birkaç soru, anket değil marka araştırması!"

Neyse kıramıyorum kadını. Sorular başlıyor.

"Kaç yaşındasınız?"

"37"

"Siz?!"

“Evet "

Dosyasına bakıyor… (düşünceli)

"Uymadı mı size? “diye soruyorum.

“Yok yok 1 kişi lazım 37 yaşa. Uyar." diyor.

"Aileyi geçindiren kişi ne mezunu?"

"Üniversite mezunuyuz, eşim ve ben"

"Haa..." diyor hayal kırıklığına uğramış... "Neyse lise mezunu deriz."

"Ama ismimi yazacaksınız oraya!" diyerek karşı çıkıyorum. Niyeyse bilgilerin doğruluğunu  önemsiyorum.

"Yaa kimlik mi soruyoruz sanki noolucak !" diyor gülerek. Sorular devam ediyor.

“Çalışıyor musunuz, işiniz ne?"

“Öğretmenim..."

"Haa! (yine hayal kırıklığı)... Neyse çalışmıyor deriz..."

“!..”

"Meyve suyu tüketiyorsunuz değil mi?"

“Hayır aslında... zorda kalmadıkça..."

"Neyse neyse, önemli değil. (Cevabımı kabul etmiyor) Yani son bir ayda tükettiniz di mi!?"

“Ee evet tabi… Mecburen misafirler getirmişti..." Hanımefendi hemen diğer soruya geçiyor, benim gereksiz(!) açıklamalarımla ilgilenmiyor.

“Ailede tanıdık market bakkal çalışanı falan yok di mi?"

“Babam bakkal."

Bu kadar uyumsuzluktan sonra ben kendimi tutamayıp gülüyorum, ben gülünce o da gülmeye çalışıyor ama çok sıkışmış belli, bu araştırma sonucunu yetiştirmesi lazım bir yere. Gülemiyor.

"Tamam hocam yok deriz... Siz şimdi gelin benle yukarı, dolduruverelim şu kağıdı!"

Ne! Hani birkaç soruydu, iki dakikaydı? Zaten sorduğun hiç bir şeye uymuyorum ki… "Ya kusura bakmayın ben vapura yetişeceğim." dedim. "Yukarı kadar gelemem."

Bu aşamada kadın artık ısrar etmedi. “Tüh bu işe yaramadı ” dercesine acı acı gülümseyerek öteki tarafa döndü. Gülümsemesi de zaten benim yüzümün yansıması, yoksa resmen şak diye döndü işte… Ne teşekkür ne bir şey! Yahu her şeyi zaten uydurabiliyorsan beni niye yolumdan alıkoyuyorsun? Hadi alıkoydun, bi teşekkür et...

Örnek 2 bknz. Atmosferi koklama.

Aşırılık ve bilgisizlik her zaman kaybeder. Modern sosyal yapısıyla bilinen bir bölgede bulunan okulumda seçimlerde görevliyim. Seçimler güvenli bir şekilde ilerliyor. Zaten %98 oranında buradan çıkan oylar bu bölgenin lehine olacak. Saat 3 buçuk 4 civarı harala gürele içeri 3 kişi girdi.

"Burada mühürsüz pusulalarla oy kullanılmış! Bize mesaj geldi!" dediler.

Her partiden birer temsilci ve biri okul müdürü, iki eğitimcinin olduğu, seçmen sayısının çok az ve seçmenlerinin  eğitimli seçkin bir kitle olduğu bu yerde, bu insanların böyle gereksiz tavırlarla heyecan aradığını ve şu anda vatanı kurtarıyor gibi hissettiklerini görüyordum. Açıkça gaza getirilip ortalığı karıştırmak için yollanmışlardı. Cahil her kesimde aynı cahildi. Sabırla böyle bir şeyin mümkün olmadığını söyleyip gerekli açıklamayı yaptık. Gittiler. Sonra saat 5 oldu, seçim bitti.

Sayım yapılırken birden ortada  biten, ellerinde telefon, kaplan gibi sayımı videoya çeken insanlar da, büyük ihtimalle kendilerini sayımın ve seçimin güvenirliliğini koruyan kahramanlar gibi hissediyorlardı. Sayım bittiğinde, sonucun kendilerinin lehine çıkmasıyla da gururlu ve sakin, tekrar telefonlarına sarılıp oraya buraya haberler verdiler. Çünkü onlar sayesinde burada hiç oy çalınmamıştı, hatta onlar sayesinde sandıktan istedikleri parti çıkmıştı!

Terör tehdidi altında ya da idaredeki hükümetin hakim olduğu noktalarda görevli öğretmen arkadaşlarım geldi aklıma. Ve tam da bugünlerde, son  seçimlerde güvenliği sağlamak için hassasiyet gösteren Necmettin öğretmenin, hükümetin bir unsuru vasıtasıyla hedef gösterilip öldürüldüğü konuşuluyorken.

Başkasının yumruğunu görmeyen kendininkini balyoz sanırmış...

‘Empati’ konusuna da siz bir örnek bulun gelin bakalım.

Ödev veriyorum, haftaya gelsin!

Asiye Açar


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder