İnsanlar Alemi
Empati.
Yani "Kendisini
başkasının yerine koyup düşünme." Kızılderililer bunun yerine "Birini
anlamak için onun ayakkabılarıyla 1 ay yürümelisin" diyor.
Atmosferi koklama.
Etrafını kontrol edebilme
yeteneği. En önemlisi de o atmosferde senin kendi yerinin ne olduğunu algılayabilme becerisi.
Nezaket.
Aslında pek çok kapıyı açan,
işleri kolaylaştıran, olmazları olduran özellik. Bir insana en çok yakışan
kıyafet. İngilizler der ki, “Dilimizi kötü konuşabilirsin ama lütfen “please!” (lütfen)
kelimesini kullan. “Barış Manço’muz da buna benzer olarak “İlk öğrenilecek dil tatlı dildir.” demiştir.
‘Güzel insan’ olmanın temelinde bu üç öğe vardır diye düşünüyorum.
Çok şey mi istiyorum? Çok
ince ayrıntılar mı bunlar? Sizin sakin ve kibar tavrınızı kendi dağınık ve
gürültülü tavrı yanında ezik bulan, ona bir iyilik yaptığınızda bile bunu
kendine mal ederek "Ay canım yaa bana çay getirmiş yazık!" gibi
bir cümle kuran, bu yüzeysel ve boş insanlardan çok şey mi bekliyorum?
Örnek 1, bknz nezaket.
Geçen gün çarşıda yürüyordum.
Vapura binmek için iskeleye doğru gidiyordum. Orta yaşlı modern görünümlü bir
hanımefendi elinde bir kalem ve üzerinde notlar aldığı bir kağıt olan katlanmış
bir dosya ile telaşlı bir şekilde yolumu kesti.
"Hanımefendi, anket yapmıyorum.
Bir marka araştırması. İki dakika. Bir iki soru soracağım..."
"Ya... ben vapura
yetişeceğim…” falan diyeceğim, izin vermiyor. Çok kısa bir iş için küçük bir
iyilik istiyormuş gibi davranıyor.
“Sadece birkaç soru, anket
değil marka araştırması!"
Neyse kıramıyorum kadını.
Sorular başlıyor.
"Kaç
yaşındasınız?"
"37"
"Siz?!"
“Evet "
Dosyasına bakıyor… (düşünceli)
"Uymadı mı size? “diye
soruyorum.
“Yok yok 1 kişi lazım 37 yaşa.
Uyar." diyor.
"Aileyi geçindiren kişi
ne mezunu?"
"Üniversite mezunuyuz,
eşim ve ben"
"Haa..." diyor
hayal kırıklığına uğramış... "Neyse lise mezunu deriz."
"Ama ismimi yazacaksınız
oraya!" diyerek karşı çıkıyorum. Niyeyse bilgilerin doğruluğunu önemsiyorum.
"Yaa kimlik mi soruyoruz
sanki noolucak !" diyor gülerek. Sorular devam ediyor.
“Çalışıyor musunuz, işiniz
ne?"
“Öğretmenim..."
"Haa! (yine hayal kırıklığı)...
Neyse çalışmıyor deriz..."
“!..”
"Meyve suyu tüketiyorsunuz
değil mi?"
“Hayır aslında... zorda
kalmadıkça..."
"Neyse neyse, önemli
değil. (Cevabımı kabul etmiyor) Yani son bir ayda tükettiniz di mi!?"
“Ee evet tabi… Mecburen
misafirler getirmişti..." Hanımefendi hemen diğer soruya geçiyor, benim
gereksiz(!) açıklamalarımla ilgilenmiyor.
“Ailede tanıdık market
bakkal çalışanı falan yok di mi?"
“Babam bakkal."
Bu kadar uyumsuzluktan sonra
ben kendimi tutamayıp gülüyorum, ben gülünce o da gülmeye çalışıyor ama çok
sıkışmış belli, bu araştırma sonucunu yetiştirmesi lazım bir yere. Gülemiyor.
"Tamam hocam yok deriz...
Siz şimdi gelin benle yukarı, dolduruverelim şu kağıdı!"
Ne! Hani birkaç soruydu, iki
dakikaydı? Zaten sorduğun hiç bir şeye uymuyorum ki… "Ya kusura bakmayın
ben vapura yetişeceğim." dedim. "Yukarı kadar gelemem."
Bu aşamada kadın artık ısrar
etmedi. “Tüh bu işe yaramadı ” dercesine acı acı gülümseyerek öteki tarafa döndü.
Gülümsemesi de zaten benim yüzümün yansıması, yoksa resmen şak diye döndü işte…
Ne teşekkür ne bir şey! Yahu her şeyi zaten uydurabiliyorsan beni niye yolumdan
alıkoyuyorsun? Hadi alıkoydun, bi teşekkür et...
Örnek 2 bknz. Atmosferi
koklama.
Aşırılık ve bilgisizlik her
zaman kaybeder. Modern sosyal yapısıyla bilinen bir bölgede bulunan okulumda
seçimlerde görevliyim. Seçimler güvenli bir şekilde ilerliyor. Zaten %98
oranında buradan çıkan oylar bu bölgenin lehine olacak. Saat 3 buçuk 4 civarı
harala gürele içeri 3 kişi girdi.
"Burada mühürsüz
pusulalarla oy kullanılmış! Bize mesaj geldi!" dediler.
Her partiden birer temsilci
ve biri okul müdürü, iki eğitimcinin olduğu, seçmen sayısının çok az ve
seçmenlerinin eğitimli seçkin bir kitle olduğu bu yerde, bu insanların böyle
gereksiz tavırlarla heyecan aradığını ve şu anda vatanı kurtarıyor gibi
hissettiklerini görüyordum. Açıkça gaza getirilip ortalığı karıştırmak için yollanmışlardı.
Cahil her kesimde aynı cahildi. Sabırla böyle bir şeyin mümkün olmadığını söyleyip
gerekli açıklamayı yaptık. Gittiler. Sonra saat 5 oldu, seçim bitti.
Sayım yapılırken birden ortada biten,
ellerinde telefon, kaplan gibi sayımı videoya çeken insanlar da, büyük
ihtimalle kendilerini sayımın ve seçimin güvenirliliğini koruyan kahramanlar
gibi hissediyorlardı. Sayım bittiğinde, sonucun kendilerinin lehine çıkmasıyla
da gururlu ve sakin, tekrar telefonlarına sarılıp oraya buraya haberler verdiler.
Çünkü onlar sayesinde burada hiç oy çalınmamıştı, hatta onlar sayesinde sandıktan
istedikleri parti çıkmıştı!
Terör tehdidi altında ya da
idaredeki hükümetin hakim olduğu noktalarda görevli öğretmen arkadaşlarım geldi
aklıma. Ve tam da bugünlerde, son seçimlerde güvenliği sağlamak için
hassasiyet gösteren Necmettin öğretmenin, hükümetin bir unsuru vasıtasıyla hedef
gösterilip öldürüldüğü konuşuluyorken.
Başkasının yumruğunu
görmeyen kendininkini balyoz sanırmış...
‘Empati’ konusuna da siz bir örnek bulun gelin bakalım.
Ödev veriyorum, haftaya gelsin!
Asiye Açar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder