Gelenek ve Direniş - Zafer Köse - Sevdalım Hayat
Gelenek ve Direniş - Zafer Köse

Gelenek ve Direniş - Zafer Köse

Paylaş
Gelenek ve Direniş

 Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu her sabah kalktığınızda yeniden düşünmezsiniz. Bir önceki gün yaşayan kişinin devamı olarak başlarsınız yeni güne. “Güzel”, “çirkin”, “iyi”, “kötü” gibi kavramları ezberlemiş biri olmanın rahatlığını duyarsınız.

Toplumlar da içinde bulundukları dönemi, bir önceki dönemin devamı olarak yaşıyorlar.

İlk doğduğu günlerde, bugünkü bir insanla 3 bin yıl önceki insan arasında pek fark yoktur. Ama bunların, örneğin 25 yaşına gelmiş durumları çok farklı olacaktır. Çünkü kendilerine aktarılan insanlığın birikimi farklıdır.

Yaşamınız düzenlenmiş, size bazı olanaklar sunulmuştur. Bu ortam içinde, büyüklere saygı göstermekten bayram ziyaretlerine kadar birçok kurala uyarak yaşarsınız.

Bazı değerleri benimsemek, bazı anlayışları kabullenmek, onlar üzerinde sürekli yeniden düşünmemek sayesinde kazandığınız zamanı, içinde yaşadığınız kültürün benimsemediğiniz yönlerini sorgulamak için kullanırsınız. Böylece bir gelişme sağlayabilir, bir değişime katkıda bulunabilirsiniz.

Öyleyse, “töre iyidir” demek gerekiyor.

HERKES’İN İKTİDARI

Fakat “töre” sözcüğü, memleketimizde kaçınılmaz bir şekilde “cinayet” ve “baskı” sözcüklerini çağrıştırıyor.

İşin tuhafı, tek tek insanların çoğu, büyüklü küçüklü uygulanan baskılara karşıdır. Ama hemen hepsi, kendilerinin üzerinde ve tartışılamaz olarak gördükleri bir iradenin etkisi altındalar.

Yani, ortada bir “herkes” var, onun dediği oluyor. Ortega Gasset’in “herkes”i bu. Hiçbir yerde bulunmaz ama her yerdedir, baskıların asıl öznesidir. İçselleşmiş bir dış iradedir “herkes”.

Bir kızı töre gereği öldüren, onun akrabası adam kadar bu “herkes”tir aslında. Ya da okulda düzenlenen geziye kızını göndermeyen…

Kadına baskı yapan töre; koca, ağabey, baba olarak somutlaşıyor.

“Herkes” denen bu gücün erkeklere yönelik baskısı ise daha çok içeriden bir etki olarak yaşanıyor. Korkunç bir eğitimden geçirilen erkekten “herkes”in bir temsilcisi olması bekleniyor.

ÖLÜMCÜL İTAAT
“Herkes”e uygun bu yaşam tarzında, o sırada içinde bulunduğunuz ortamın etkisiyle bir futbol takımı tutuyorsunuz. “Doğal” olarak bir dinsel inancınız ve inanma biçiminiz oluyor. Aynı şekilde, ait olduğunuz milliyeti en önemli değerlerinizden biri kabul ediyorsunuz. Hiç sorgulama gereği duymadığınız bir siyasi görüşü de benimsiyorsunuz.

İnsanlara ne düşündüğüne, nasıl düşündüğüne göre değil, hangi tarafta yer aldıklarına bağlı olarak değer verilen çevrenizde, ancak bulunduğunuz tarafa olan bağlılığınız sayesinde onaylanıyorsunuz. Hangi taraftan, hangi aileden, hangi cinsiyettenseniz o oluyorsunuz; o kadar oluyorsunuz.

Bu durumda, zihinsel etkinliğinizi, daha çok, bulunduğunuz tarafa faydalı olmak kaygısıyla gerçekleştiriyorsunuz. Düşünmek, analiz yapmak, incelemek gibi eğilimler geliştirmiyorsunuz. Ve sizin tarafınızda bulunmayan herkesi düşman olarak görüyorsunuz.

Bütün bunlar bir de “herkesin erkeklik değerleri” ile birleşince, hayattaki en kötü şey “dönmek”, en kötü sıfat ise “döneklik” oluyor.

Ancak ve ancak sadakatiniz sayesinde, yani “dönek” olmamaya dikkat ederek belli güvenceler içinde yaşayabilirsiniz.

DİLSİZ İTİRAZLAR

Fakat kimse bir özsaygı hissetmeden yaşamayı kabullenmek istemez. Varoluşunu gerçekleştiremediğinin farkında olmak, acı vericidir. Bir şeylere karşı çıkma, itiraz etme ihtiyacı hissedilir. Ne var ki, içinde bulunduğu koşullarda düşünülemeyecek görüşler geliştiremez insan. Öyle büyük bir günah ki bu, yalnızken bile, kendi kendine bile özgür düşünemez, o sınırların dışına çıkamaz.

İnsan alıştığı, çocukluğundan beri içinde yaşadığı kültüre bilinç düzeyinde karşı çıkamayınca, devreye bilinçaltı giriyor; çeşitli savunma mekanizmaları, yansıtma biçimleri…

Bilinci devredeyken korkunç gördüğü durumlara, “anlaşılmaz” bir ilgi gösteriyor. Nedenini bilmeden, hatta sevdiğini bilmeden bir şeyleri seviyor.

Örneğin, erkeklerin ince sesle, kadınsı tavırlarla türkü söylemesinden hoşlanıyor. Bazı şarkıcılara eş cinsel olduğu için ilgi duyuyor. Görüş değiştiren, “dönek” denilen köşe yazarlarını bir yandan küçümserken bir yandan da inanılmaz bir ilgiyle izliyor.

Aslında dönebilme hakkı talep ediyor. Kadınlar ve erkekleri, bilinçli haliyle savunduğu “erkeklik” değerlerinden, bilinçaltıyla kaçıyor. O değerlerin yükü altında eziliyor.

VAROLUŞ DİRENİŞİ

Kadınlar, daha çok, “herkes”leşmiş erkeklere karşı; erkekler ise, daha çok, içlerindeki “herkes”e karşı veriyor özgürlük mücadelesini. Ama hem somut baskılara hem de içselleşmiş değerlere karşı direniş, ağırlıkları değişse de hep bir arada gerçekleşiyor.

Her durumda, gelişmek için hem bir geleneğin içinde yaşamak hem de muhalefet etmek gerekiyor.

Kültürden uzaklaşmak lumpenleşmeye, fazla uyumlu olmak ise insanlıktan uzaklaşmaya neden oluyor.

Evet, töre iyi bir şeydir, aile iyidir, çünkü ancak bu otoritelere karşı çıkarak, direnerek gelişme yolları açılabiliyor.

Zafer Köse  Maviada Dergisi Sayı:9




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder