Işığın Diliyle - Zafer Köse - Sevdalım Hayat
Işığın Diliyle - Zafer Köse

Işığın Diliyle - Zafer Köse

Paylaş

İşe çerçeveyi belirlemekle başlamak, odaklanacağınız noktayı seçmek, bakış açınızı oluşturmak ve böylece fazlalıkları atmak... Edebiyatçının hikaye anlatmasına çok benzeyen bir iş olsa gerek fotoğrafçılık.
Fotoğraf makinesi ile ilgili bir konu konuşurken, sakın ha, ilk sorunuz “Kaç mega piksel?” olmasın! Benim gibi, ne kadar cahil olduğunuz anlaşılır.

Çözünürlükten önce dikkate almak gereken birçok özellik varmış. Diyafram açıklığı, örtücü hızı ve çeşidi, objektifin özellikleri… E, bir de bunları kullanmak, gerekli ayarları yapabilmek gerekiyor.

Neyse ki, gittikçe gelişen teknoloji sayesinde, birçok işlemi ve ayarı otomatik olarak yapan makineler üretiliyor. Ta 1889’da, “Kodak” adını verdiği ve 100 poz çekebilen fotoğraf makinelerini piyasaya çıkaran George Eastman, kullandığı sloganla bunca karmaşık bir iş karşısında panik yapmamamızı sağlamıştı: “Siz deklanşöre basın, gerisini biz hallederiz.”

Aslında Kodak’tan çok daha öncesi de var. Rönesans dönemi sanatçıları tarafından “karanlık kutu”nun (Camera Obscura) geliştirilmesi, fotoğrafçılığın başlangıcı kabul ediliyor. Bu gelişme ise, Sümerlerden kalan bir bilgiye dayanıyordu: “Karartılmış bir odanın duvarında küçük bir delik açılırsa, dışarıdaki görüntü karşı duvara ters olarak düşer.”

KURALLARI ÖĞRENMEK

Artık öyle kolay ve aynı zamanda öyle karmaşık bir konu haline geldi ki fotoğraf çekmek… Küçük çocuklar bile, anne babasının cep telefonunu alıp bir nesneyi fotoğraflayabiliyorlar. Ama gelişmiş bir makinenin tüm özelliklerini kullanabilmek ve teknolojinin ulaştığı düzeyin sağladığı olanaklardan yararlanabilmek için, kapsamlı bir eğitim almak, en azından birkaç kitap okuyup epeyce çalışmak gerekiyor.

“Fotoğrafın Kitabı”, böyle bir niyeti olanlar için yazılmış. Cengiz Oğuz Gümrükçü’nün bu kitabını okuyunca anlıyorsunuz ki, film hızı (ASA), örtücü hızı (enstantane) ve diyafram açıklığı, fotoğrafın üç temel değişkeni. Bunlar arasındaki ilintiyle fotoğraflar pozlandırılıyor.
Çekeceğiniz konunun mesafesine, hareketli veya hareketsiz oluşuna, ortamdaki ışığın miktarına ve özelliğine göre, başka birçok değişkeni de dikkate alarak çeşitli ayarlar yapmanız gerekiyor.

Başlangıçta insanın gözünü korkutacak kadar karışık gibi görünse de, bu teknik konuları öğrenmek o kadar da zor olmasa gerek. Ama fotoğrafçı olmak, yani fotoğraf sanatçısı olmak...

TEKNİK VE SANAT

Galiba bütün sanat dallarındaki ortak meseleler fotoğrafçılıkta da geçerli. Öncelikle bir fotoğrafçı olarak yaşamalısınız: Sevgilinizle buluşurken, bir yakınınız ölürken, bir haksızlığa tanık olurken... Bir çocuk ağlarken, bir dostun selamını alırken, bir işçi servis otobüsüne binerken... Akıp giden hayatı, zihninizin bir köşesinde sürekli hazır bekleyen bir vizörden bakarak algılamalısınız. Bir romancının, yaşadığı ve algıladığı her şeyi anlatı malzemesi olarak görmesine karşılık gelir herhalde bu. Bir ressam veya bir müzisyen için de benzer durum geçerli olsa gerek.

Hayata böyle bakmak bir alışkanlığa dönüşünce, daha doğrusu, bir yaşam biçimi haline gelince, varoluşunuzu bir fotoğrafçı olarak gerçekleştirmeye başlayacaksınız. Kendinizi ifade etmenin olduğu kadar, düşünmenin ve hissetmenin bir yolu olacak fotoğraf.

Konuyu odaklarken ve kadrajınızın sınırlarını belirlerken, dışarıda bıraktıklarınızın çok daha fazla olduğunu idrak edeceksiniz. Bunun, bir araya getirmek veya toplamaktan çok, bir eleme işi olduğunu anladığınız ölçüde üreteceksiniz. Üretim, her alanda olduğu gibi fotoğrafçılıkta da elemekle, tercih kullanmakla başlayacak.
Oluşturacağınız kompozisyon, sadece kadrajınızın içinde kalan bir konu olmaktan çıkacak. Fotoğrafçılık, fotoğraf çekmeyi aşan bir iş olacak. Ya bir ışık kaynağından ya da ışığı yansıtan bir nesneden gelen ışınların diyaframınızdan geçmesiyle oluşan görüntünün, sadece konunun kendi özelliklerine bağlı olmadığını anlayacaksınız.

İşe çerçeveyi belirlemekle başlamak, odaklanacağınız noktayı seçmek, bakış açınızı oluşturmak ve böylece fazlalıkları atmak... Edebiyatçının hikaye anlatmasına çok benzeyen bir iş olsa gerek fotoğrafçılık. Bakış açısı biraz da durduğunuz yere göre kendiliğinden oluşacaktır.

Herhalde öykücülükten en önemli farkı, fotoğrafçılıkta anlık zamanlamanın önemidir.

Bu şekilde vizörden bakarken, sadece görüneni değil, belli bir anlayışa, tercihe ve duygu durumuna göre yarattığınız gerçekliği ortaya çıkarmış olacaksınız. Ve yarattığınızı, ışığın diliyle anlatacaksınız.



kitap kapağı fotoğrafı: Cengiz Oğuz Gümrükçü


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder