Haftanın Kıymetlisi - Hande Çiğdemoğlu - Sevdalım Hayat
Haftanın Kıymetlisi - Hande Çiğdemoğlu

Haftanın Kıymetlisi - Hande Çiğdemoğlu

Paylaş
Haftanın Kıymetlisi

Takvim denilen insan kurgusunun köşe başlarından biridir Pazar. Tatil oluşundan mı, haftanın son günü olup yeni başlangıçların arifesi olmasından mı bilinmez diğer bütün günler sanki Pazar için akar. Sözlüklerimizdeki adına adanmış tamlamalardan da belli değil mi? Pazar Keyfi, Pazar Kahvaltısı, Pazar Eki, Pazar Gezmesi

Peki, herkes sever mi Pazar’ı? Kavrulmuş leblebi kokusu gibi kendine çeken ama yerken aynı tadı bulamadığınızı hissettiğiniz bir gün olarak da tanımlanabilir Pazar. En güneşlisinde bile içinde kasvet var gibi hissedersiniz. Tüm haftanın enerjisinin çekildiği, miskinlik krallığının borazanlarının öttüğü gün. Oysa bugüne sığdırılacak dinlenme, eğlenme etkinliklerinin yanı sıra temizlik, haftaya hazırlık, tamirat,  zaruri ziyaret, sıradan angarya için enerji gereklidir. Çünkü bu işlere ayrılabilecek tek zaman dilimi işte “Pazarrr” diye bağır çağır beklenen bu gündür.

Çocukken son güne bırakılmış ödevlerin kamburuyla sokakta oynarsınız. O gün bir piknik, aile gezmesi de yoksa akşam çabucak oluverir, bu kez de banyo ve tırnak kesme ritüelleri başlar. Annelerimiz önlüklerimizi ütüleyip, yakalarımızı kolalarken, çanta hazırlama işi zaten çoktan haftanın başladığını gösterir. Biraz daha büyüdüğünüzde sanki bütün arkadaşlarınız dışarıda geziyor, eğleniyor da sadece siz izin koparamamış gibi suratsız, öfkeli eve tıkılırsınız. Üstelik test çözmeniz gerekiyordur, sınav yaklaşmıştır oysa dışarıda güneş pırıl pırıl parlıyordur. Babaanne, anneanne olmadı büyük hala ziyaretine bile razısınızdır. Hiç yoktan fırına gidip ekmek hamuru alırsınız bisikletle. Anne temizlikten fırsat bulamamıştır yemek yapmaya, “baba”nın böyle bir derdi zaten yoktur. Öğle yemeği ile akşam birleştirilir kızarmış hamur, çay, peynir, reçel, domates sofrası hazırlanacaktır yine.

Daha sonraları özgürsünüzdür ama bu kez de ailenizden uzakta, evinizdeki kızarmış hamur kokusunu,  birlikte yapılan o akşam yemeği kahvaltısını özlersiniz. Yurt odaları çok daha karanlık, çok daha sıkıcıdır Pazar günleri. Kampüsten çıkmak, şehre inmek istemezsiniz kimi, üşenirsiniz. Hafta içi cıvıl cıvıl dolup taşan fakültelerin kapıları bile kilitlidir, kantine girip bir sosisli yiyemezsiniz. Kütüphaneye gidip bir iki dergi karıştırmak, biraz müzik dinlemek, belki birkaç sene önce yaka silktiğiniz evinizin Pazar hallerini özleyip burnunuzun direğini sızlamaktan kurtarır.

Belki de iş hayatı başlayınca anlam kazanacaktır Pazarlar. Tutmayan hedefler, anlaşamadığınız iş arkadaşlarınız, sabrınızı sömüren müşteriler. Pazar gününü iple çeker hale geldiğinizde, günlerden Cuma ise şanslısınızdır. Pazar günü geldiğinde ise anne babanıza mı gitseniz, yayılıp, hafta içi yakanızı çekiştiren kitaplarınızı okuyarak kendinizi mi ödüllendirseniz, vizyona giren şu çok konuşulan filme mi gitseniz? Kuaföre de gitmek lazım, e hafta içi için biraz yemek hazırlayıp buzdolabına konulmalı, of ev de ne kadar kirlenmiş. Sonra bir telefon gelir, tüm gün, akşamüstü buluşulacak o kalp çarpıntısı için hazırlıkla geçer.

O kalp çarpıntısı ile aile olmuşsunuzdur sonraları. Çoluklu çocuklu çekirdekten bir ailesinizdir artık. İşiniz daha zordur. Pazar demek pek de tatil sayılmaz. Çocuklarla kaliteli zaman, evin bakımı, aile ziyaretleri, belki bir Pazar organizasyonu, yeni haftaya hazırlık derken gün 24 saatten fazlasını ister. Tatil olması gereken günde daha fazla yorulduğunuz için belki de en fazla isyan ettiğiniz gün olur çıkar Pazar.

Pazar herkese eşit davranmayabilir, herkese aynı kasveti, hüznü, hayal kırıklığını da vermeyebilir. Pazar dediğin kendi adlandırdığımız, anlam yüklediğimiz, beklentiye girdiğimiz bir Allah’ın günü değil mi zaten? Ruhlarımız aydınlık olsun, Pazarlar, Cumalar, Salılar yeşillensin. Ömür dediğimiz anlık göz kırpma, bolca gülümseme ile geçsin. Bu da işte basbayağı “Pazar Temennisi” olsun. 

Hande Çiğdemoğlu


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder