Müzik İçeri, Sonbahar Depresyonu Dışarı
Belki yanı başınızda uçları
keskin sorunlar var. Memleketin içler acısı halini –olmaz ya- bir kenara bırakın.
Dünyayı, çevreyi, hayvanları da koyun şu tarafa. Darboğazları, bitmek bilmeyen
ölümleri, kavgaları, cehaleti, hırsı ve hıncı da yok sayın. Kişisel sorunlarmış
meğer tek derdiniz. İşe gitme fikri bile saçlarınızı havaya dikiyor, masanızın
karşısında oturan, çayını höpürdeterek içen Bilmem Ne Bey’e gıcıksınız. Belki biricik
sevgilinizin yüreği sizden millerce uzağa düştü. Ya da onu hayatınızın
piyangosu sanırken, fiyaskosu olduğunu anladınız. En yakın dostunuzun size en
uzak diyar olduğunu gördünüz hiç ummadığınız bir anda. Olur ya, kardeş
dediğinizin düşman yüzünü görüp korktunuz.
Özenle yaptığınız yemek
bir şeye benzemedi. İnternetten sipariş verdiğiniz kitaplığı bir türlü monte
edemediniz. Tuttuğunuz takımın transferlerinden hiç mi hiç memnun değilsiniz
zaten. Of, onca çabayla verdiğiniz kilolar misliyle geri gelmiş! Eyvah, kediniz
zaten üç beş tane olan çocukluk fotoğraflarınızı mı parçaladı? Sahi siz daha
çocuğunuza, akvaryumu temizlerken o en kıymetli balığını öldürdüğünüzü
söyleyemediniz, değil mi?
Belki de bunların hiçbiri
o kadar da dert değil. Sadece kendinizi daha yorgun, daha bıkkın, neşesiz ve
isteksiz hissediyorsunuz. Geceleri uyuyamıyor, sabahları kalkamıyorsunuz. Hele
o eklem ağrıları, inatçı baş ağrıları yok mu? Her şey gözünüze daha çok
batıyor, kendinizi sıkıntı ve sorunlarla çevrelenmiş bir kulübede sıkışmış
hissediyorsunuz. Aslında hayatınız birkaç ay öncesinden farklı değil. Sadece güneş
artık eskisi kadar ısıtmıyor. Akşamlar çabucak geliyor, geceler bitmek
bilmiyor. Ayaklarınız yorganın içinde daha zor ısınıyor, omuzlarınız ısrarla
giydiğiniz gömleği artık terk etmeniz için yukarı çekiliyor. Sokaktaki
mısırcılar yerini kestanecilere bıraktı. Evet, sonbahar geldi. Hüzünlü tatlı
yüzünü sararmış yapraklarla, ikindi güneşleri ile gösterdi. Kimi günler, hala
yaz coşkusuyla ortalık ısınıyor. Kimi günler poyrazı iliklerinize işleyen
hoyratlığıyla mevsim kışa doğru yürüyor.
İşte, büyük bir sorununuz
olmasa bile bu yeni mevsim, bünyenizi “mevsimsel depresyon” ya da “sonbahar
depresyonu” olarak tanımlanan zor süreçle karşılıyor. Özellikle mevsim
dönümlerinde kendini gösteren bu psikolojik durum, azalan güneş ışınlarının
vücudun biyolojik saatine etki ederek hormonların bozulmasıyla oluşuyor. Uzmanların
bir diğer görüşü de bu ışınların azalmasının, beyindeki kimyasalların salgılanmasındaki
dengeyi değiştirerek bünyeyi depresyona açık hale getirmesi. Bu biyolojik ya da
psikolojik sebepler sizi de “sonbahar depresyonu”nun kollarına attıysa ne
yapmalı? Bu dönemsel buhran nasıl
aşılmalı?
Peki, yaşanması gereken
her şeyi, ondan kaçmadan ve de abartmadan tatsak? Koca mevsim dönüyor, biraz
ruhumuz çalkalansın ne çıkar? Zaten hayat dediğimiz kurmacayı kendi cennetimiz
ya da cehennemimiz olarak yaşamıyor muyuz? Mesele, oyunu kendi kurallarımıza
göre oynamak için çabalamak. Kendimizi akışa bırakmak ne kadar zavallıca ise,
akışa direnmek de o kadar ahmakça desek yanılmış olmayız herhalde. Bu durumda akan
deli nehrin ortasında yan durmak en iyi hamle gibi görünüyor. Su size dokunur
ama düşürmez. Yanınızdan akıp geçse de sizi sürüklemez.
Nehrin ortasında ayakta
kalabilmek için yanımızdaki mucizevi yöntemlerden biri de müzik. Hayatın insanı
yorgun düşüren dönemlerinde, kulağımızdan belleğimize, oradan yüreğimize sonra
ruhumuza doğru yürüyen notalar olmasa ne yapardık? Bazen tesadüfen karşılaştığımız
bir ezgi, içinde bulunduğumuz karanlık ruh halini tamamen değiştirebiliyor,
bazen de kendimizi tedavi etmek için ısrarla arayıp buluyoruz tanıdık ilaçları.
O halde bu reçeteye bir göz atın. Belki içlerinde size de iyi gelebilecekler
çıkabilir.
* Mariza’nın Portekizce
söylediği bu şarkı, tınısında deniz olan her şey gibi insanı umudun kollarına
atıyor. Nefes almanın mavi tadını anımsatıyor.
* Yeni Türkü’nün
içimizdeki coşkuyu, sevinci uyandırdığı bu şarkı için fazla söze gerek yok,
sözlerini anımsamak yeterli. “Ne geçmiş tükendi ne yarınlar, hayat yeniler
bizleri. Geçse de yolumuz bozkırlardan, denizlere çıkar sokaklar.”
* Nessi Gomes’e ait bu
şarkı insanın yüreğini, merhametini ve sevgisini tazeliyor. Toprak anaya
minnettarlık dizeleriyle bezeli bu şarkıda, sözlerini anlamasanız dahi bu duyguyu
hissediyorsunuz. Kendinizin doğanın bir parçası olduğunu hatırlayıp, aşkın sizi
iyileştirmesi için ona müzikle yaklaşıyorsunuz.
*Kendinizi bir masalın
içinde hissetmek için Schubert dinlemeli. Romantizmin pudralı gücü, en çok da
sonbaharda işe yarar.
*Interstellar filmini
izlememiş olsanız bile Hans Zimmer sizi evrenin derinliklerinde, kafanızdaki
sorularla dolaştırıyor. Fiziğin uzay ve zaman paradoksunu irdelemek,
yaşadığınız sorunların küçüklüğünü belki de anlamsızlığını hissettirecek.
*Ve her şarkısını
gönlünden sesine akan bir tutkuyla seslendiren Müzeyyen Senar’ın büyük
sanatıyla soluklanma zamanı.
Hande Çiğdemoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder