Müzik İçeri, Sonbahar Depresyonu Dışarı - Hande Çiğdemoğlu - Sevdalım Hayat
Müzik İçeri, Sonbahar Depresyonu Dışarı - Hande Çiğdemoğlu

Müzik İçeri, Sonbahar Depresyonu Dışarı - Hande Çiğdemoğlu

Paylaş

 
Müzik İçeri, Sonbahar Depresyonu Dışarı

Belki yanı başınızda uçları keskin sorunlar var. Memleketin içler acısı halini –olmaz ya- bir kenara bırakın. Dünyayı, çevreyi, hayvanları da koyun şu tarafa. Darboğazları, bitmek bilmeyen ölümleri, kavgaları, cehaleti, hırsı ve hıncı da yok sayın. Kişisel sorunlarmış meğer tek derdiniz. İşe gitme fikri bile saçlarınızı havaya dikiyor, masanızın karşısında oturan, çayını höpürdeterek içen Bilmem Ne Bey’e gıcıksınız. Belki biricik sevgilinizin yüreği sizden millerce uzağa düştü. Ya da onu hayatınızın piyangosu sanırken, fiyaskosu olduğunu anladınız. En yakın dostunuzun size en uzak diyar olduğunu gördünüz hiç ummadığınız bir anda. Olur ya, kardeş dediğinizin düşman yüzünü görüp korktunuz.

Özenle yaptığınız yemek bir şeye benzemedi. İnternetten sipariş verdiğiniz kitaplığı bir türlü monte edemediniz. Tuttuğunuz takımın transferlerinden hiç mi hiç memnun değilsiniz zaten. Of, onca çabayla verdiğiniz kilolar misliyle geri gelmiş! Eyvah, kediniz zaten üç beş tane olan çocukluk fotoğraflarınızı mı parçaladı? Sahi siz daha çocuğunuza, akvaryumu temizlerken o en kıymetli balığını öldürdüğünüzü söyleyemediniz, değil mi?

Belki de bunların hiçbiri o kadar da dert değil. Sadece kendinizi daha yorgun, daha bıkkın, neşesiz ve isteksiz hissediyorsunuz. Geceleri uyuyamıyor, sabahları kalkamıyorsunuz. Hele o eklem ağrıları, inatçı baş ağrıları yok mu? Her şey gözünüze daha çok batıyor, kendinizi sıkıntı ve sorunlarla çevrelenmiş bir kulübede sıkışmış hissediyorsunuz. Aslında hayatınız birkaç ay öncesinden farklı değil. Sadece güneş artık eskisi kadar ısıtmıyor. Akşamlar çabucak geliyor, geceler bitmek bilmiyor. Ayaklarınız yorganın içinde daha zor ısınıyor, omuzlarınız ısrarla giydiğiniz gömleği artık terk etmeniz için yukarı çekiliyor. Sokaktaki mısırcılar yerini kestanecilere bıraktı. Evet, sonbahar geldi. Hüzünlü tatlı yüzünü sararmış yapraklarla, ikindi güneşleri ile gösterdi. Kimi günler, hala yaz coşkusuyla ortalık ısınıyor. Kimi günler poyrazı iliklerinize işleyen hoyratlığıyla mevsim kışa doğru yürüyor.

İşte, büyük bir sorununuz olmasa bile bu yeni mevsim, bünyenizi “mevsimsel depresyon” ya da “sonbahar depresyonu” olarak tanımlanan zor süreçle karşılıyor. Özellikle mevsim dönümlerinde kendini gösteren bu psikolojik durum, azalan güneş ışınlarının vücudun biyolojik saatine etki ederek hormonların bozulmasıyla oluşuyor. Uzmanların bir diğer görüşü de bu ışınların azalmasının, beyindeki kimyasalların salgılanmasındaki dengeyi değiştirerek bünyeyi depresyona açık hale getirmesi. Bu biyolojik ya da psikolojik sebepler sizi de “sonbahar depresyonu”nun kollarına attıysa ne yapmalı?  Bu dönemsel buhran nasıl aşılmalı?

Peki, yaşanması gereken her şeyi, ondan kaçmadan ve de abartmadan tatsak? Koca mevsim dönüyor, biraz ruhumuz çalkalansın ne çıkar? Zaten hayat dediğimiz kurmacayı kendi cennetimiz ya da cehennemimiz olarak yaşamıyor muyuz? Mesele, oyunu kendi kurallarımıza göre oynamak için çabalamak. Kendimizi akışa bırakmak ne kadar zavallıca ise, akışa direnmek de o kadar ahmakça desek yanılmış olmayız herhalde. Bu durumda akan deli nehrin ortasında yan durmak en iyi hamle gibi görünüyor. Su size dokunur ama düşürmez. Yanınızdan akıp geçse de sizi sürüklemez.

Nehrin ortasında ayakta kalabilmek için yanımızdaki mucizevi yöntemlerden biri de müzik. Hayatın insanı yorgun düşüren dönemlerinde, kulağımızdan belleğimize, oradan yüreğimize sonra ruhumuza doğru yürüyen notalar olmasa ne yapardık? Bazen tesadüfen karşılaştığımız bir ezgi, içinde bulunduğumuz karanlık ruh halini tamamen değiştirebiliyor, bazen de kendimizi tedavi etmek için ısrarla arayıp buluyoruz tanıdık ilaçları. O halde bu reçeteye bir göz atın. Belki içlerinde size de iyi gelebilecekler çıkabilir.

* Mariza’nın Portekizce söylediği bu şarkı, tınısında deniz olan her şey gibi insanı umudun kollarına atıyor. Nefes almanın mavi tadını anımsatıyor.

* Yeni Türkü’nün içimizdeki coşkuyu, sevinci uyandırdığı bu şarkı için fazla söze gerek yok, sözlerini anımsamak yeterli. “Ne geçmiş tükendi ne yarınlar, hayat yeniler bizleri. Geçse de yolumuz bozkırlardan, denizlere çıkar sokaklar.”

* Nessi Gomes’e ait bu şarkı insanın yüreğini, merhametini ve sevgisini tazeliyor. Toprak anaya minnettarlık dizeleriyle bezeli bu şarkıda, sözlerini anlamasanız dahi bu duyguyu hissediyorsunuz. Kendinizin doğanın bir parçası olduğunu hatırlayıp, aşkın sizi iyileştirmesi için ona müzikle yaklaşıyorsunuz.

*Kendinizi bir masalın içinde hissetmek için Schubert dinlemeli. Romantizmin pudralı gücü, en çok da sonbaharda işe yarar.

*Interstellar filmini izlememiş olsanız bile Hans Zimmer sizi evrenin derinliklerinde, kafanızdaki sorularla dolaştırıyor. Fiziğin uzay ve zaman paradoksunu irdelemek, yaşadığınız sorunların küçüklüğünü belki de anlamsızlığını hissettirecek.

*Ve her şarkısını gönlünden sesine akan bir tutkuyla seslendiren Müzeyyen Senar’ın büyük sanatıyla soluklanma zamanı.


Hande Çiğdemoğlu


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder