Ziya / Yirmi
iraz ağacının altında, toprağa düşmüş
kirazları tek tek topladım. Geldim evde bir güzel kevgirde yıkadım. Baktım dört
tane kurt; kürdanla aldım kurtları, muşambanın üstüne koydum. Kıvrıla büküle
birbirlerine yanaştı bunlar, sanki tek bir vücut oldular. Uzunca bir vakit
seyrettim. Aldım bir kiraz koydum
muşambanın üzerine. Birbirlerinden yavaşça ayrılıp, büküle açıla kiraza
tırmanmaya başladılar. Deliği bulmaları hiç de zor olmadı. Dört küçük kurt
yavaş yavaş deliğe girip gözden kayboldular. Ah, dedim kendi kendime, koca
Ziya, ne demeğe topluyorsun kurtlu kirazları. Bırak kalsınlar yerde. Kirazlar
kurtların evi barkı olmuş artık baksana. Kevgirdeki tüm kirazları yaydım
muşambanın üstüne, tek tek baktım; dokuz danesinde delik var. Bunları alıp
bahçeye, kiraz ağacının altına bıraktım tek tek. Sandalyeye kurulup kalan
kirazları ağzımı şapırdata şupurdata bir güzel yedim. Saplarını, çekirdeklerini
toprağa atım. Çok geçmeden bir karınca ordusu peydahlandı topraktan, kiraz
çekirdeklerine dadandılar. Orada, o çekirdeklerde size göre bir şey yok
kardeşim, dedim karıncalara. E haliyle duymadılar beni. Patır patır üç beş
kiraz düştü toprağa dallardan, nasıl iri ama; böyle kocaman. İyi ki tuttum bu
evi diye düşündüm içimden. İyi ki bu bahçe var. Miyase’nin evi de iyiydi ama
burası başka…
Hayat ne güzel. Şimdi işte,
yeniden başlıyorum. Bak, gör sen beni,neler yapıyorum. Tuttuğumu nasıl da
koparıyorum. Hayat aslında ne güzel. Bak burada ağaçlarım, işte şurada
çiçekler, burada, yerde kıpır kıpır
böcekler, masam, sandalyeler; belki gelecek misafirler için hani. İşte bir
kurna, içinde su, yüzen balık, yüzünde yapraklar, biraz rüzgâr, şu tatlı
rüzgâr. Kalkmalı, işe koyulmalı. Ortalığı toparlayıp ocağa yemek koymalı hemen.
Şu ağacı da budamalı artık. Uykum var. Hem de çok uykum var. Şu ağacın altına
bir kilim atıp günlerce uyumak istiyorum. Belki de hiç uyanmam uyursam. O zaman
bütün karıncalar, kurtlar tırmanır üzerime, yer bitirirler beni. Kim farkına
varır ki yokluğumun? Bir iki ayda, bilemedin üç ayda çürürüm kirazın altında.
Kış olur. Yağmur, kar, soğuk…Güzel bir yok oluş. Janti bir gidiş. Şöyle tatlı
bir rüyaya dalıp, akşamüzeri kıvrılıp yatmak. Kolumu yastık yapıp bacaklarımı
şöyle karnıma çekip…Ayaklarım çıplak. Cennet de, cehennem de işte burası, bu
kadim bahçe. Uyumalı. Kendi kendine konuşmayı bırakmalı. Hayat, sen ne
güzelsin. Kiraz gibi güzelsin anam avradım olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder