Sen Misin ? - Hande Çiğdemoğlu - Sevdalım Hayat
Sen Misin ? - Hande Çiğdemoğlu

Sen Misin ? - Hande Çiğdemoğlu

Paylaş

 Sen Misin?
Sen misin burnu Kaf Dağı’na yakın tepelerde gezen? Sahip olduklarının tamamını, kendi çabanla elde etmiş gibi omuzları yukarda yaşayan? Çocuğunun terli atletini, havalı çantandan çıkardığın bir yenisiyle değiştirirken görürsün onu. Sümükleri burnunda kurumuş o çocuğun tırnak içlerine dolan kara kirler mideni bulandırır. Annesine kızarsın. "Bakamayacaksan yapma kardeşim" dersin. Kendi mükemmel anneliğine gururla döner, son model akıllı telefonundan en süper anne forumlarına yorum yazmaya devam edersin. Aklına gelmez, belki de zaten 5 tane olanın üstüne gelen tekne kazıntısıdır o çocuk. Kızdığın annesi, onlara bu yaşa kadar bir barakada bakmıştır. Sabah serininde ittirmeye başladığı arabasıyla kağıt toplarken, birbirlerine bakan çocuklar o barakada kalmıştır. Akşam yemeği için sadece üç ekmek, yüz gram peynir alabilecektir. Kocası desen, çocuk yaşta başlamış bitmeyen kâbusudur. Rakılı nefesinin altında ruhunu ezmekten başka bir şey bilmez.

Ofisindeki akşama dönen öğleden sonra yavaşlığında, bol sütlü latteni soğutmadan önündeki CV’leri inceliyorsundur. Şuna bak dersin. Tahsili de fena değil ama beş senede üç iş değiştirmiş. Basiretsiz biri demek ki. Zora gelince kaçan, sorumluluk almayan bir adayın bizim şirketimizde, hele ki şu önemli pozisyon için hiç şansı olamaz. Bize vizyon sahibi biri lazım. Oysa bilmezsin, o sadece senin kadar şanslı değildir. Onun, işinin tüm ayrıntılarına hâkim, çalışkan ve dürüst biri olduğunu hiç öğrenemeyeceksin. İlk işinden kanserli annesine bakmak zorunda olduğu için ayrılmıştır. İkincisinden, görüp sümen altı etmediği bir usulsüzlük şirket ortaklarından birinin ayağına dolandığı için. Üçüncüsünden ise, tacize varan bir mobbing yaşadığı için. Oysa sen çoktan A4 kağıdından ibaret bir geçmişi ıskartaya ayırdın bile.

Ya arkadaşının kocası? Ahlaksız, haysiyetsiz adam! İnsan gül gibi karısını, yuvasını böyle bir kalemde siler mi? Hem de başka bir kadın için. Arkadaşına acır, üzülürsün ama bıyık altından “Elinde tutamamış o da canıım, yuvayı dişi kuş yapar.” demekten de kendini alıkoyamıyorsun. Oysa ne sen, ne kocan ne de herhangi bir yakının, zorunlulukla gerçek aşk arasında seçim yapmak zorunda kalmıştır. Sonra da kendinizi mutlu ilan etmişsinizdir. Ne de olsa mutluluklar genel geçer kurallara bağlanmıştır. Zaten mutluluğun ne olduğunu da sen ve senin gibi mükemmeller belirler.

Peki, televizyon haberlerinde gördüğün şu adli vakalar? Ekranın altında yazan isimleri gördüğünde “vah vaah” mı diyorsun?  Yoksa suça, suçluya hiç tahammülün yok mu? Şehrin hemen dışındaki cezaevinin önünden geçerken irkiliyor musun, içeridekilerin sana benzediğini unutarak? Masumiyetin sende saklı kalsın. Henüz cezaevinde olmaman, belki de bazı seçimlere zorlanmadığındandır. Birinin sana ya da sevdiklerine zarar vermek üzere olduğundaki o kısacık seçim anı. Ya tecavüze uğrayacaksın ya da köşede gördüğün taşla saldırgana vuracaksın. Ya o yabancı, çocuğunun odasına giderken mutfaktan kaptığın bıçağı ona saplayacaksın, ya da olan biteni çaresizce izleyeceksin. Kim bilir hayatında o çok sevdiğin kardeşinin suçunu üstüne almışsındır, belki hukukun gözden kaçırdığı bir iftiraya uğramışsındır, belki de fren yerine gaza basmışsındır. Çocuklarının karnını doyurmak için yiyecek çalana da hırsız deniyor, biliyorsun.

Hayatta birçok yol, seçenek ve tesadüfle karşılaşırsın. Karşılaşmadıklarından ise haberin bile olmaz. Başarılı olmakla övünürsün. Buna, doğru hamlelerin ve zekice hareketlerin sayesinde ulaştığına eminsindir. Peki sen misin, o ayrıcalıklı konumda bulunmayı hak eden? Adaletsizliğin başını, her köşe başından uzattığı bir sistemin içinde savrulduğunu biliyor olmalısın. Gördüğün, duyduğun olayları değerlendirirken, bunların içindeki insanları pervasızca kınayıp, yargılarken bunu bir düşün istersen…

Hande Çiğdemoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder