Cumhuriyet’e sahip çıkmak, önceki düzeni savunmak değil, tersine, AKP’ye ve onu yaratan eski düzene direnmektir.Yaşasın Cumhuriyet!
AKP öncesindeki onlarca
yıl boyunca da uygulanan zulümlerin listesi uzundur. Onca baskı, inkar, vahşet… Cumhuriyet’in başından
beri, bir yandan o büyük devrimin halkla bütünleşmesini önlemek yönünde
ihtiraslı çabalar, diğer yandan kendini devletle özdeşleştiren yöneticilerin
zorbalıkları hiç eksilmedi. Zaman zaman barbarlık düzeyine ulaşan bu didişme,
gericilerden çok cumhuriyetçileri yıprattı. İktidar konumunda bulunmak, zaten başlı
başına bir yıpranma gerekçesi değil mi?
Kuşaklar boyunca ezildiği
için biriken hınç ve öfke sonucunda halk, doğal olarak, düzene karşı gördüğü
hareketleri destekleyecekti. Ve 12 Eylül nedeniyle ortada bir sol muhalefet
kalmadığı için, düzen karşıtı olarak dinci hareketler büyüdü.
Ne var ki, AKP iktidarının tek derdi gücü ele geçirmekti. Birazcık usavurma yeteneği olanlar
için zaten önceden belli bir gerçekti bu. Yanılmış olanlar içinse AKP döneminin
hemen başında yeterli kanıtlar ortaya çıkmıştı. 12 Eylül’ün yarattığı koşullar
sayesinde medya liberal ve dinci aydınların işgali altında olmasaydı, halk da
kolayca bu gerçeği görebilirdi.
Yeni dönemde hukuk,
odalar ve üniversiteler hükümete daha da bağlı geldi. Milyonlarca insanın
ürettiği değerler, dünyanın en yüksek tüketim (yakıt, içki, MTV…) vergileri,
odaların ve hukukun denetleyemediği harcamalar… Cumhuriyeti halktan koparmaya
yönelik baskı, inkar, vahşet… Sömürü ve hırsızlık düzeninin adı değişti: AKP
rejimi!
Örneğin, Soma’da bu
nedenle iş cinayeti yaşandı. Orhan Veli’nin “yüz karası değil, kömür karası”
dediği o emekçilerin durumuna sessiz kalmak, ancak “kömür karası değil, yüz
karası” ile açıklanabilirdi artık.
Bu nedenle gazeteciler
işten atıldı, kitaplar toplatıldı, dağıtım ağı üzerindeki kontrol
yoğunlaştırıldı. Bu nedenle insanlar öldürüldü, hapislere tıkıldı. “Teröre
karşı” dedikleri bunca operasyon, bunca tehdit, saldırı…
Bu gelişmelere yüz
yıllık bir perspektiften bakınca gerçekler berraklaşıyor. AKP dönemindeki
insanlığa ve yasalara aykırı uygulamalara itiraz ederken eski düzeni savunmanın
bir mantığı yok. Tersine, bu yeni düzene, ancak eskisine de karşı olan bir
bilinçle muhalefet edilebilir.
AKP rejimi, en başından
beri var olan cumhuriyeti halktan koparmaya yönelik bilinçli ve bilinçsiz uygulamaların
son aşamasıdır. AKP’ye muhalefet, önceki iktidarlara muhalefeti de
kapsamaktadır.
Dolayısıyla,
cumhuriyete sahip çıkmak, önceki düzeni savunmak değil, tersine, AKP’ye ve onu
yaratan eski düzene direnmektir!
Yolsuzlukların ve yağmacılığın
belgeleriyle anlatıldığı Aykut Erdoğdu’nun kitabı Yağma Yılları’nı bu anlayışla
yayına hazırladık. Okurlarımıza ve halkımıza cumhuriyet bayramı armağanı olarak
duyuruyoruz: 10 Kasım’da raflarda!
Sömürüye ve zulme
başkaldırmaya, örgütlenmeye, direnmeye bir çağrı olarak bu kitabı sizlere
sunuyoruz.
Yaşasın cumhuriyet!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder