Hıristiyan
sanatında, özellikle heykelde, Meryem Ana'yı ölmüş oğlu İsa'yı kucağında
tutarken gösteren sahnelere "Pieta" denir. Pieta sahneleri çok
etkiler beni. Hıristiyanlık dinine mensup değilim, dolayısıyla etkilenmemim
açıklaması dini duygular olamaz; beni etkileyen, bir annenin ölmüş oğlunun
bedenini taşıyor olması.
En ünlü Pieta heykeli
Michelangelo'nun yapmış olduğu mermer heykeldir.
Sanat Tarihi lisansım sırasında ilk kez slayt üzerinde görmüş olduğum bu muhteşem eseri gerçekten görebilmeyi istemişimdir hep. Bu hayalim geçtiğimiz aylarda Roma'ya yaptığımız ufak seyahat sırasında gerçekleşti. Roma'ya iner inmez eşyalarımızı çabucak kalacağımız yere bırakıp Vatikan'a doğru yola çıktık. Vatikan müzelerine ve Michelangelo'nun Pieta'sının yer aldığı San Pietro Bazilikası'na girişte uzun kuyruklar olduğunu biliyorduk. Dünyanın her yerinden gelmiş turistlerden oluşan ziyaretçi kuyruğuna girdik. Yaklaşık 1,5 saat bekledik. Vatikan müzelerine giriş saatini kaçırdık ancak San Pietro açıktı ve Pieta beni bekliyordu. İçeri girdim, sağıma soluma baktım ve yön tabelasını gördüm. Sağ tarafı işaret eden oku takip ettim. Kafalarını hafifçe yukarıya kaldırmış hayranlıkla seyreden veya fotoğraf çeken insan kalabalığının biraz üzerinde duruyordu o muhteşem eser.
Cam ardında korunmaya alınmış bu sanat şaheserine önce uzaktan baktım. Sonra
insanların arasından kıvrıla kıvrıla ilerleyip önlerde bir yer buldum kendime.
Duygusu bir yana, taş dediğimiz materyalin nasıl olup da kumaş kıvrımlarına,
damarlara, kaslara dönüşmüş olduğuna şaşırdım.
İlk sanat tarihçisi sayılan, sanat
tarihi disiplininin temellerini atan Giorgio Vasari'ye (1511-1574) göre ne
kadar parlak olursa olsun hiçbir zanaatkârın ya da heykeltıraşın bu yapıtın
zarafetini ya da tasarımını aşması, mermeri Michelangelo'nun sergilediği
beceriyle yontup parlatmaya çalışması mümkün değildir. Ona göre bu eserdekinden
daha ölümcül bir cesedi bulmak olanaksızdır.
Bu eser ayrıca
Michelangelo'nun imzasının yer aldığı tek heykelidir. Bu konuda şöyle der
Vasari: "Michelangelo bu yapıta öyle büyük bir sevgi ve çaba kattı ki (Bir
daha hiç böyle yapmayacaktı) adını Meryem'in göğsündeki kuşağa yazdı. Gerekçesi
de şuydu: Bir gün heykelin olduğu yere gitti ve Lombardiya'dan gelen kalabalık
bir topluluğun yapıta övgüler düzdüğünü gördü. Topluluktan bir kişi başkasına
heykeli kimin yaptığını sorunca 'Milano'dan bizim Gobbo' yanıtını aldı.
Michelangelo orada tek kelime etmeden durdu ama bütün çabalarının bir başkasına
atfedilmesi çok tuhafına gitti. Bir gece, keskilerini yanına alıp kendini bir
lambayla kiliseye kapattı ve adını heykelin üzerine kazıdı".
San
Pietro'daki Pieta'yı seyrettim, seyrettim... Sanatsal yetenek denen ulvi
hediyenin, ayrıcalığın gücünü gördüm. Michelangelo'ya bir kez daha hayran
kaldım ve çocuklarını kaybeden annelerin acısını düşündüm, hüzünlendim. Bu
yazıyı yazmak istediğim şu günlerde, Nazım Hikmet'in daha önce hiç okumadığım
bir şiirine tesadüfen rastladım. Dedim ki... Michelangelo ustayla başladım,
Nazım ustayla bitireyim yazımı...
Meryemana Tanrı'yı doğurmadı
Meryemana Tanrı'nın anası değil
Meryemana analardan bir ana
Meryemana bir oğlan doğurdu
Ademoğullarından bir oğlan
Meryemana bundan ötürü güzel bütün suretlerinde
Meryemana'nın oğlu bundan ötürü kendi oğlumuz gibi yakın bize
Meryemana Tanrı'yı doğurmadı
Meryemana Tanrı'nın anası değil
Meryemana analardan bir ana
Meryemana bir oğlan doğurdu
Ademoğullarından bir oğlan
Meryemana bundan ötürü güzel bütün suretlerinde
Meryemana'nın oğlu bundan ötürü kendi oğlumuz gibi yakın bize
*Kaynak: Sanatçıların Hayat Hikayeleri, Giorgio
Vasari, Sel Yayıncılık
Not: Michelangelo Buonarroti bu eseri, 1498 yılında Santa Sabina kardinali Jean Villier de la Grolaie'nin siparişi üzerine yapmıştır. Kardinal, Pieta'yı kendi anıt mezarı için istemiştir.
Not: Michelangelo Buonarroti bu eseri, 1498 yılında Santa Sabina kardinali Jean Villier de la Grolaie'nin siparişi üzerine yapmıştır. Kardinal, Pieta'yı kendi anıt mezarı için istemiştir.
Sezer
Eser Perker
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder